7 Kasım 2011 Pazartesi

DEPREM YARDIMI


Van’da deprem oldu ya, herkesin üstüne bir iyilik, bir iyilik çöktü ki sormayın. 7’den 70’e herkes Van’a bir şeyler göndermek için ellerinden geleni yapıyor. Tıpkı 17 Ağustos 1999 depremindeki gibi Van’a yardım yağıyor. 17 Ağustos 1999 depremini ve daha sonraki Bolu, Düzce depremini anımsayanlar bilir. Gönderilen yardımlar plansız ve programsız gönderildiği için ekmek ve giysi dağları oluşmuş, daha sonra çürüyen ekmek dağları ve işe yaramaz giysilerden oluşan çöplükler oluşmuştu. Buradan da anlaşılmıştı ki, deprem yardımları ile ilgili hazırlıksızdık. Bu yüzden de gereksinme duyulan şeylerden çok gereksinme duyulmayan öteberi gönderildiği için hem taşıma masrafları hem de gereksiz israfa ve zaman harcanmasına neden olunuyordu.

Van depreminde de aynısı yaşanıyor. Bölgeye yardım yapmak isteyen kendisi için gerekmeyen şeyi kolileyip yallah gönderiveriyor. Öğrendiğimize göre gönderilen şeyler depoları doldurmuş durumda. Yetkililere göre bir süre daha böyle yardım sürdürülürse koyacak yer kalmayacak VAN’ın üç yıllık gereksinimini karşılayacak bir birikme söz konusu olacaktır. Hoş, gönderilenlerin çoğu tıpkı 17 Ağustos 1999 depreminde olduğu gibi çöp dağlarına dönüşecek kimsenin işine yaramayacak. Bu yüzden de yetkililerin aklı başında bir açıklama yapmalarında zorunluluk var. Bugün için deprem bölgesindeki yurttaşlarımıza en gerekli şey neyse onun gönderilmesi için yetkililer kalem kelam açıklama yapabilirler. Yardım yapmak isteyenler de bu çağrıya uygun olarak davranır ve ne zaman israfına ne de diğer israflara gerek kalmadan kampanya yürütülmüş olur.

Gerçekler bu iken doğru dürüst uyarı yapılmıyor, yardım yapmak isteyenler de ellerinin altında ne varsa yallah gönderiyorlar deprem bölgesine. Yetkililer bu konuda hiç seslerini çıkarmıyor. Ne denli yardımsever bir halk olduğumuzun propagandasını yapmak için yardım kampanyasını pompaladıkça pompalıyorlar. Gerçekten de yardım kampanyasının bile nasıl yürütülmesi gerektiğine dair aklı başında bilgilendirmeler yapılmasında yarar var. Bu yapılmazsa yardım diye gönderilen şeylerin çoğunun bir işe yaramayacağı da iyi bilinmelidir. Salt ne yardımsever bir millet olduğumuzu kendi kendimize propaganda edip durmanın yararı yoktur. Kendi kendimizi kandırmayalım. Nasıl bizlerden deprem vergisi olarak alınan vergiler iktidarın yarattığı bütçe açıklarına gittiyse ve de bunu hiç yüzü kızarmadan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek açıklama yürekliliğini gösteriyorsa bölgeye yapılan gereksiz yardımların da bundan çok farkı yoktur. Daha önceki yazımızda belirttik. Adapazarı ve Düzce’den örnek vererek. Depremde evleri hasar görenler; kendilerine yaptırılan konutlara taşınırlarken hasar gören evlerini cilalayıp, boyalayıp öğrencilere kiraya verdilerse, bu konuyla ilgili yetkililerden de çıt çıkmadıysa oturup düşünmek gerekiyor. Kimileri var ki, bir deprem olsa onca can kaybına neden olacaklar sonra da Van depremi olunca ellerine ne geçtiyse kolileyip bölgeye gönderecekler. Böyleleri ve bu duruma göz yuman iktidarlar oturup bir düşünmeliler ve yardım çığırtkanlıklarının ne kadar içi boş olduğunun ayırdına varmalılar.

Demek istediğimiz yardımlar tabi ki yapılsın ama planlı, programlı ve gereksinimler göz önünde bulundurularak yapılsın. Yoksa önemli olan bizlerin ne kadar yardımsever olduğumuzun bilinmesi değildir.

Kurban Bayramı dolayısı ile yine reklam panolarında kimi vakıfların açıklamalarını görüyoruz ve tepemiz atıyor. İnsani Yardım Vakfı bir afiş yapmış ve yurttaşlara çağrıda bulunmuş. Afişte kurbanlık bir koyun, yanında bir çocuk, afişin yazısı şu: ‘BİR KURBAN KADAR YAKIN’ afişteki okla gösteriler ülke adları şöyle: Filistin, Somali, Patani, Pakistan, Bosna, Haiti. Ha unutmadan söyleyelim. Kurban bedeli 350 TL. olarak belirtilmiş. Buradaki anlatım bozukluğu ayrı bir felaket ama asıl felaket bu dinci örgütlenmelerin tıpkı Deniz Feneri’nde olduğu gibi ülkemiz insanının omuzlarından inmeyecekleri.

Bu tür konularda dinci örgütlenmeler gerçekten de oldukça deneyliler. Onlar biliyorlar ki, eğer yardım toplanacaksa bu da en kolay felaketler üzerinden yapılabilir. Sonra bu toplanan paraların nasıl deve edileceğine dair de bir hayli deneyim edinmiş bu tür örgütler. Bu yüzden de tıpkı Deniz Feneri üstünden nasıl şirketlere para akıtılmışsa bu tür yapılar üzerinden de kolaylıkla bu iş yapılabilir. Sonuç olarak ülkemiz doğal felaketler üstünden sizlerin duyarlılığınızı istismar edecek olan bu örgütler üzerinden yardım etmek gibi bir gaflete kimse düşmemelidir.

Yardım yapmak isteyenler için daha açık ve güvenilir adresleri her zaman için bulmak olasıdır.


TURGUT KOÇAK (TSİP GENEL BAŞKANI)