28 Kasım 2009 Cumartesi

BÜTÇE SOYGUNU


KAPİTALİST SÖMÜRÜNÜN SİYASAL ARAÇLARLA BEKASI VE İŞÇİ SINIFI


Banka kârlarının yılın ilk yedi ayında BDDK verilerine göre %35 artışla 12,7 milyar TL’ye ulaştığı açıklanmıştı. Temmuz 2009 sonu itibarıyla bankacılık sektörünün sermaye yeterlilik oranı %19,8’e yükselmişti(1).

Güler Sabancı, “Sabancı Holding’in kârına en büyük katkıyı Akbank’ın sağladığını” vurguluyor ve 2010 yılından başlayarak Holding’in maliyet kısma yerine büyümeye odaklanacağını belirtiyordu. Sigorta sektöründe önümüzdeki dönemde konsolidasyonun artacağını, buna kendilerinin de belki katkı yapacağını açıklıyordu(2). Akbank yılın ilk dokuz aylık döneminde 2,013 milyar TL net kâr açıkladı. Brüt kârı 2,505 milyar TL olan Akbank’ın brüt kâr üzerinden ayrılan vergi karşılığı da 492 milyon TL oldu(3). İslamcı sermayenin, Basra Körfezi ve Arap ülkeleri sermayesinin temsil edildiği Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) verilerine göre katılım bankalarının 2009 yılı 9 aylık döneminde topladığı fonlar, bir önceki döneme göre yüzde 30 artışla 24,9 milyar TL’ye yükseldi. Albaraka Türk, Bank Asya, Family Finans (eski Faysal Finans), Kuveyt Türk ve Türkiye Finans’tan oluşan katılım bankaları, 2009 yılının ilk 9 ayında kârlarını yüzde 18 arttırdı(4). Ziraat Bankası’nın ilk dokuz aylık net kârının, geçen yıla göre yüzde 63 oranında artarak 2,670 milyar liraya ulaştığı açıklandı. Ziraat Bankası’nın toplam aktiflerinin, yıl sonuna göre yüzde 16 artışla 121 milyar liraya yükseldiği, 2009 ocak-eylül döneminde vergi sonrası net kârının 2008’e göre yüzde 63 arttığı, eylül 2009 itibarıyla sektör toplam kârının yüzde 17’sini tek başına Ziraat Bankası’nın sağladığı belirtildi(5). Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Eylül ayı Türk Bankacılık Sektörü Genel Görünümü raporuna göre, sektörün 2009 ilk 9 aylık dönem net karı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 41,1 artarak 15,722 milyar TL’ye ulaştı. Kârlılıktaki ve şube sayısındaki bu artışa karşın, bankaların çalışan sayıları azaldı. BDDK verilerine göre 2008 Eylül ayında 171,568 olan çalışan sayısı, bin kişiye yakın bir düşüş göstererek 2009 Eylül ayında 170,761 kişiye düştü (6).

Bankaların kazançlarındaki artış ve sermaye birikiminde gerçekleşen büyüme, AKP hükümetlerinin yarattığı derin kriz ortamında gerçekleşti. Yarıdan çoğu yabancıların elinde olan banka sisteminde, kârlar hükümet tarafından adeta damardan enjekte ediliyor. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, 2008’in ilk 8 ayında 10.4 milyar TL olan bankaların net kârları, 2009’un ilk 8 ayında 14.3 milyar TL’ye çıktı. Yani, herkesin inim inim inlediği kriz ortamında banka kârları yüzde 40 arttı! Küresel krizin Türkiye kıyılarını dövmeye başladığı Ekim 2008’den itibaren özel sektöre krediler neredeyse donduruldu. Eylül 2008’de 307.4 milyar lira olan toplam krediler, Ağustos 2009 sonunda 308 milyar lira düzeyinde kaldı. Bunun önemli bir nedeni hükümetin iç borçlanmayı arttırması oldu. Öyle ki, ağustos 2009 sonunda ulaşılan toplam borç stoku 475 milyar TL gibi bir rekor düzeye ulaştı. Bu borçların üçte ikisi iç borç. Hükümet bu kadar borca teslim olunca bankalar da Hazine’nin finansörü haline geldi(7). Bu ortamda, Türkiye Bankalar Birliği Başkanı ve İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, ekonomideki küçülmeye nazaran bankacılık sektörünün “fena bir yıl geçirmediğini” açıkladı(8). Akbank’ın rekor kâr açıklamasıyla aynı gün açıklamaları basına düşen Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı da, hükümete “aynen devam” mesajı gönderdi. Devlet desteğinin sürmesi için “felaket tellallığı” yapmaktan da geri kalmayan Sabancı, “Talep canlanmadan hükümetler desteği çekerlerse, krizin başlangıcından bugüne kadar tüm yapılanlar boşa gidebilir; işsizlik daha da artar” diye konuştu (9).

GERÇEK KARA DELİK: BANKALAR

Son 7 yıllık ekonomi politikasıyla toplumsal ve ekonomik bir yıkıma neden olan AKP hükümetleri döneminin işçiler açısından bilançosu, işçi sınıfının ve emekçi kitlelerin reel gelirlerinde düşme oldu. Bunun doğal sonucu olarak iç pazarda talep daralması gerçekleşti. Yapay olarak TL’nin aşırı değerlendirilmesi, dış ticaretin ve gümrüklerin liberalizasyonu sonucunda dışa bağımlı üretim yapısında ithalat denetimsiz büyüdü ve cari ödemeler dengesi açığı rekor düzeylere çıktı. İstihdam kapasitesi yaratan KOBİ'ler dışa bağımlı 2002-2009 büyüme döneminin ardından çökertildi ve İslamcı ağırlıklı büyük sermaye tekelleri tarafından yutulmaya başlandı.

Kapitalizmin küresel kriziyle birlikte Türkiye'nin ihracatı üçte bir azaldı, ihracata dayalı ekonomik büyüme çöktü ve sanayi üretimi % 24 küçüldü. AKP, 29 Mart yerel seçimlerinde bazı bölgelerde seçmene "beyaz eşya" rüşveti dağıtarak, hesapsız ve plansız yerel yönetim, altyapı ve silahlanma harcamalarına hız vererek devlet giderlerini artırdı, öte yandan kriz ortamında kapanan işyerleri ve artan işsizlik nedeniyle devletin vergi ve sosyal güvenlik prim gelirleri de azaldı, sonuçta devasa bir bütçe açığı oluştu. Bu durum yerli ve yabancı finans sermayesinin ve bankaların işine yaradı. Hükümet bütçe açığını kapatmak ve kamu bütçesinin iflasını önlemek için yüksek faizli tahvil, bono gibi değerli kağıtları satarak finans piyasalarından borç para toplamaya hız verdi. 2002-2009 arasında IMF programları gözetiminde Türkiye işçi sınıfının yarattığı toplam artı-değerin büyük bir bölümünü dış borç ödemelerine yönlendirmeye ve emperyalist finans çevrelerinin ülke kaynaklarını yağmalamasına aracılık eden bankalar yeniden en iyi yaptıkları işe yani tefeciliğe soyundu, paralarını sanayiye düşük faizle kredi olarak vereceklerine, devlet tahvilleri satın alarak yüksek kazançlar sağlamaya hız verdi. Bu durum kriz ortamında yatırımlara ayrılacak sermayenin kısılması ve sağlık-eğitim-ulaşım başta olmak üzere kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi ve paralı hale getirilmesi anlamına geldi(10). Büyük bütçe açığı veren hükümet bir yandan kamu yatırımlarını yapmaktan geri dururken, bir yandan da kamu emekçilerinin ücretlerine kısıntı getirdi. İşsizlik tehdidi, siyasal ve sendikal baskılar, gerici İslamcı ideolojik kuşatma altında boyun eğdirilen işçi sınıfı, ücret kesintileri ve hak kayıplarıyla yüzyüze geldi. Emekli maaşları geçinmek için gerekli düzeyin iyice altına çekildi. Yatırımların durduğu, hükümet bütçesinin tefecilikle iştigal eden bankalar tarafından soyulduğu, genç kuşakların işsizlik dışında bir geleceği öngöremediği bu koşullarda sadece bankacılar zil takıp oynuyor. Herkes ağlarken bankacıların gülmesi ne anlama geliyor?

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından hazırlanan Türk Bankacılık Sektörü aylık bültenine göre, bankalardaki toplam mevduatın tutarının 488,945 milyar lira, mevduat sahibi sayısının 70,569 milyon olduğu, bu mevduatın yarısının 30 bin kişiye ait bulunduğu açıklandı. Türkiye’de bankacılık sektöründe 1 milyon lira ve üzerinde hesabı bulunanların sayısı 29 bini yurtiçi yerleşiklere, bini de yurtdışı yerleşiklere ait olmak üzere toplam 30 bin hesap sahibi olarak belirlendi. Bankalar Birliği Başkanı Özince’nin mahçup bir tebessümle andığı 2009 yılında bankacılık sisteminden kazananların sayısı, banka hissedarları bir yana bırakılırsa, 30 bini aşmıyor! (11)

“Bankacılık sisteminin sağlamlığı” hakkında AKP hükümetinin böbürlenmelerini doğrulayan veriler nasıl yorumlanmalı? Bankaların kârlarının başlıca kaynağı, devlete verdikleri yüksek faizli ve garantili borçlardan oluşuyor. Yarısından çoğu yabancı sermayenin denetimine geçmiş bankaların hükümetin kamu borçlarını finanse ettiği ve kamu kağıtlarını alarak kazandığı anlaşılıyor. Yani, kamu bütçesinin yarısını oluşturan faiz ödemeleri bankaları semirtiyor! Faizlerdeki düşüşe rağmen, dolardaki düşüş de hesaba katıldığında, halen dolar bazında en yüksek faizle borçlanan ülkelerden biri olan Türkiye hükümeti, bankaları adeta “emziriyor”. (Son dönemdeki faiz düşüşüyse, özellikle son yıl baz alındığında bankaların aleyhine değil, lehine olan bir durum, çünkü bu düşüş sayesinde bankaların geçmiş dönemden ellerinde kalan ve banka aktiflerinde tutulan devlet borçlanma senetlerinin değerleri artıyor)(6). Kamu bütçesi, faiz ödemelerine tahsis edildi. Daha 2009’un ilk 9 ayında bütçeden yapılan faiz harcamaları 45.5 milyar TL’ye ulaştı ve toplam bütçe harcamalarının yüzde 23’ünü götürdü. 2009 sonunda bütçeden yapılan faiz harcamalarının 70 milyar TL’yi aşması bekleniyor(7).

Sabancı’nın ve bankacılık otoritelerinin açıklamaları da bu analizi doğruluyor. Sabancı Holding sanayi ve ticaret faaliyetlerinden çok kamu bütçesinden transfer edilen faiz ödemeleriyle kâr ediyor ve ayakta kalıyor. Sabancı şimdi elindeki fonlarla sigorta sektörünü ele geçirmeye ve finansal devleşmeye hazırlanıyor, finansal tekel vasfını pekiştiriyor.

Bütün bunlar şunu gösteriyor: Hükümeti iflas ettiren ve devasa bütçe açığına yol açan en büyük “kara delik” bankalara kamu bütçesinden yapılan faiz ödemeleridir! Yani bankalar kamu bütçesinden transfer edilen faiz ödemeleriyle büyütülüyor ve ayakta tutuluyor. Bankacılık sistemi ilaçla ayakta tutulan yoğun bakımdaki hastalara benziyor! Türkiye finans-kapital zümresinin büyük tekel gruplarına kamu bütçesinden aktarılan faiz ödemeleriyle sermaye birikimi yapmaları sağlanıyor, büyümeleri ve tekelleşmeleri destekleniyor. Desteğin kamu bütçesi üzerinden yapılmasının, yaratılan bütçe açıklarının kapatılması için halkın sırtına yeni yükler, vergiler, fiyat zamları bindirilmesi, eşit ve bedelsiz olarak kamu hizmetlerinden yararlanma hakkından yoksun bırakılma, ücretlerin düşürülmesi, yoksullaştırılma, işsizlik anlamına geldiği biliniyor.

İŞÇİ SINIFININ GÜNDEMİ SİYASAL TALEP VE HEDEFLERİ KAPSAMALIDIR

Türkiye kapitalizminin krizi, tekellerin işletme düzeyinde artı-değer sömürüsü yoluyla sermaye birikimini büyütme kanallarının tıkandığı bir evreye girildiğini, sermaye birikiminin siyasal araçlar kullanılarak, hükümet zoruyla sağlanabildiğini gösteriyor(12). Bu durum, işçi hareketinin işletme ve işkolları düzeyinde yürüttüğü sendikal-ekonomik mücadelenin artık yetersiz hale geldiğini, sömürüyü kısıtlamak ve artı-değer paylaşımına işçi sınıfı lehine müdahale edebilmek için ülke düzeyinde siyasal araçlara ve yöntemlere başvurmanın kaçınılmazlaştığını anlamayı kolaylaştırıyor.

İşçi sınıfının sendikal-ekonomik mücadelesinin siyasal araç ve hedeflere yönelmesi zorunluluğu, bir yandan işyerleri ve işkolları düzeyinde yürütülen mücadelelerin ulusal düzeyde birleştirilmesini, bir yandan da bu mücadelenin siyasal talep ve hedefleri gündemine almasını gerektiriyor. 25 Kasım Kamu Emekçileri Uyarı Grevinin ülke çapındaki yaygınlığı ve sokak gösterilerine yansıyan gücü, KESK ve Türkiye Kamu-Sen gibi birbirine aykırı işçi siyasetlerinin bu eylem doğrultusunda birleşme eğilimlerinin ortaya çıkması, işçi hareketi içinde bu gerekliliğin farkına varanların çoğaldığına, ancak aşılması gereken zaafların devam ettiğine işaret ediyor. Bu zaafların başlıcası, sendikal hareket içinde milliyetçi-liberal-gerici işçi siyasetlerinin etkinliğini sürdürmesi, gerekliliği kuvvetle hissedilen siyasal talep ve hedeflerin biraz da bu nedenle ulusal düzlemde berrak bir program halinde ortaya çıkarılamamasıdır. İşçi sınıfının siyasal kurmay heyetini oluşturacak parti otoritesinin eksikliği bu durumun temel sebebidir.
_________________________________



1. Cumhuriyet 5.9.2009: 13; Bankaların karı %35 arttı


2. Cumhuriyet 5.9.2009: 13; Sabancı’nın gözü sigorta sektöründe

3. Cumhuriyet 29.10.2009: 15; Avrupa’nın orta büyüklükte bir bankası olmaktan bile uzak olan Akbank’ın yüksek bir kâr elde edebilmesinde başlıca etkeni, devlete borç vermesi oluşturuyor. Halen Avrupa ve Amerikan piyasalarına göre oldukça yüksek bir faiz düzeyinden borçlanan devlet, Akbank ve Türkiye’de faaliyet gösteren diğer bankaları fonlarken faizlerin düşmesi nedeniyle, bankaların elinde bulunan devlet borçlanma senetleri daha da kıymetli hale geliyor ve bu da bankaların kârını katlıyor. Tabii Akbank'ın krizi fırsat bilip geçen yılın sonunda işten attığı iki bine yakın kişinin katkısını da unutmamak gerekiyor. Sadece işten atılanların "maliyeti"nden tasarruf edilmiş olmadı, kalanlar da daha çok çalışmaya otomatikman ikna edildi. (http://haber.sol.org.tr/ekonomi/sabanci-dan-hukumete-arkamizdan-cekilme-haberi-19847)

4. 23.11.2009 http://haber.sol.org.tr/ekonomi/onlar-fonladi-akp-buyuttu-haberi-20737

5. Cumhuriyet 10.11.2009: 14

6. 6.11.2009 http://haber.sol.org.tr/ekonomi/karlari-artti-calisanlari-azaldi-haberi-20142

7. M.Sönmez, Sanayi Hızlı İnişte, Banka Kârları Yüzde 40 Çıkışta, Cumhuriyet 28.10.2009: 12

8. Cumhuriyet 28.10.2009: 13

9. 29.10.2009 http://haber.sol.org.tr/ekonomi/sabanci-dan-hukumete-arkamizdan-cekilme-haberi-19847)

10. Hükümeti, bankalara muhtaç kılan bir diğer önemli harcama kalemi sosyal güvenlik açıkları. 2009’un ilk 9 ayında, sosyal güvenlik açıkları için bütçeden yapılan harcamalar, neredeyse faize ödenen kadar, yani 24 milyar TL’ye yakın, yıl sonunda 30 milyar TL’yi aşabilir. SGK iflas halinde, prim toplayamıyor, prim borcu tahsil edemiyor, SGK gelirleri özel hastane tekellerine ve ilaç tekellerine pompalanıyor. AKP hükümetinin bankaları ve özel hastane ve ilaç tekellerini hükümet eliyle besleme politikası, Sağlık Bakanlığı, SGK, özel hastaneler, ilaç firmaları, eczaneler arasında artı-değer paylaşımı kavgasının kızışmasına ve halk sağlığının bu kavga ortamına kurban edilmesine yol açıyor. Bütçenin yüzde 45’i faize ve SGK açığına gidince geriye kalanın eğitime, sağlığa ayrılması güçleşiyor, sağlık hizmetlerinde bütçe payı polis-mahkeme bütçelerinin de altında kalıyor. Tarıma, yoksullara, sosyal devlet gereği yapılması gereken harcama kalemlerine düşenler bu koşullarda azaldıkça azalacak.

11. Cumhuriyet 07.11.2009: 12

12. Türk kapitalizmi yakın tarihte benzer bir evreye, 1970’lerin sonunda gelip dayandı. Sermaye birikiminin tıkandığı, işletme düzeyinde ve ekonomik artı-değer sömürüsünün üzerinde sermaye birikiminin büyütülmesinin olanaksızlaştığı bu evreyi tekelci burjuvazi 24 Ocak Kararları ve 12 Eylül Faşist Darbesiyle aştı. AKP hükümetinin 12 Eylül’ün restorasyonunu amaçlayan siyasetini püskürtmek, bu açıdan hayati bir önem taşıyor. İşçi hareketinin birleşik demokratik yurtsever cumhuriyet cephesine öncülük etmesinin koşullarının yaratılması ise henüz öznelerinin tarih sahnesine çıkmasını bekliyor.


22 Kasım 2009 Pazar

DEVRİMCİLER ÖLMEZ, DEVRİM DAVASI YENİLMEZ!



“Burjuvazi, kavgaya davet etti bizi
davetleri kabulümüzdür!
Biz nasıl bilirsek hep bir ağızdan gülmesini,
biliriz öylece yaşamasını ölmesini
hepimiz - birimiz için,
birimiz - hepimiz için!..”

Sermaye devletinin eli kanlı katilleri 19 Kasım günü bir komünist devrimciyi daha katletti. Faşist katillerin ve onların sözcüsü boyalı basının katliama gerekçesi ise oldukça tanıdıktı: “Dur ihtarına ateşle karşılık verdiler!” İstanbul Emniyet Müdürlüğü ise yaptığı açıklamada 2 “terörist”in polise ateş açtığını duyurdu. Sermaye medyası da bu habere polisiye bir hikâye havası katarak olduğu gibi sayfalarına taşıdı.

Polisin kahramanlık hikâyesini tamamlamak ise İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’a düştü. Çapkın katliamdan “şahıs maalesef ölmüş”, “kimse ölsün istemiyoruz” sözleriyle tetikçilerini aklamaya ve katliamı meşrulaştırmaya çalıştı. Oysa görgü tanıkları Alaattin Karadağ’ın sermaye devletinin kolluk güçleri tarafından sokak ortasında infaz edildiğini tüm açıklığıyla ortaya koyuyor.

Alaattin Karadağ infaz edilmiştir!
Türkiye Komünist İşçi Partisi (TKİP) militanı Alaattin Karadağ 19 Kasım 2009 tarihinde saat 21.00 sıralarında İstanbul Esenyurt ilçesi Saadetdere Mahallesi’nde Avcılar İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı polislerce sokak ortasında infaz edildi.

TKİP militanı Alaattin Karadağ'ın infaz anını aktaran görgü tanıklarının açıklamaları yaşanan olayın açık bir infaz olduğunu tescilledi. Görgü tanıklarının ifadelerine göre polis kurşunuyla ağır yaralanan Karadağ yaralı halde yerde yatarken Ford Transit marka bir araçtan inen uzun boylu bir sivil yerde yatan Karadağ'a ateş etti.

Yaralı halde sokak ortasında yatan Karadağ, Emniyet amirinin verdiği emirle gece 02.00'ye kadar bekletildi ve hastaneye kaldırılması engellendi. Yaralıların hastaneye kaldırılmasını talep eden mahalle sakinleri ise olay yerinden uzaklaştırılarak sokağa giriş-çıkış yasaklandı.

Ağır yaralı halde sokak ortasında bekletilen yoldaşımız bu sırada hayatını kaybetti.

Devrime ve sosyalizme adanmış bir yürek: Alaattin Karadağ
Alaattin Karadağ yoldaş devrimci yaşamı boyunca işçi sınıfı mücadelesinin yılmaz bir neferi olmuş, tüm yaşamını işçi sınıfının örgütlenmesine, devrim ve sosyalizm davasına adamış bir sınıf devrimcisidir.

10 yılı aşkın süredir komünist saflarda mücadele eden Alaattin Karadağ 2001 yılında İzmir’de TKİP davasından tutuklanmıştır. Karadağ, Ölüm Orucu eylemine 6. ekipte katılan Karadağ, CMK’nın 399/2 maddesi uyarınca sağlık durumdan ötürü 6 ay süre ile infazının ertelenmesine karar verilerek Kırıklar F Tipi Cezaevi'nden tahliye edilmiştir.

Tahliyesinin ardından devrimci mücadelesini sürdüren Karadağ, bu yıllarda çalıştığı bir fabrikada yaşadığı iş kazası sonucu sağ elinin 4 parmağını kaybetmiş, ancak yaşadığı tüm zorluklara rağmen devrim ve sosyalizm davasına olan inancından vazgeçmemiştir.

Yıllar boyu devrimci saflarda mücadele eden Karadağ, inandığı değerler uğruna mücadele ederken devletin faşist katilleri tarafından katledilmiştir.

Katillerden hesabı emekçiler soracak!
Alaattin Karadağ alçakça infaz edilmesi ne ilktir ne de son olacaktır. Sermaye devleti on yıllardır işçilerin, emekçilerin, Kürt halkının kanını dökerek; dağlarda, zindanlarda, sokak aralarında katlederek saltanatını sürdürmeye çalışmaktadır. Ferhat Gerçek’i sırtından vuran, Engin Çeber’i işkencede katleden sermaye devleti, daha birkaç hafta önce benzer bir gerekçeyle yine Avcılar'da Özkan Gerçek ve Ömer Adıgüzel isimli iki devrimciyi vurmuş ve tedavilerini engelleyerek yaralı halde tutuklamıştır.

Haramidere’nin haramisi Sabra patronunun adamlarının bildiri dağıtan sınıf devrimcilerine silahlı saldırıları, ardından polislerin Sabra’yı koruma altına alarak protesto eylemine saldırmaları ve işçileri kurşunlayanlar serbest kalırken saldırıyı lanetleyen sınıf devrimcilerinin tutuklanmaları halen hafızalarda tazeliğini korumaktadır.

Tüm bunlar asalak patronlar düzeninin gerçek yüzünü göstermektedir. Bu düzenin polisi de mahkemeleri de patronlar düzeninin bekası için çalışmaktadır. Dizginiz devlet terörünün yegane amacı işçi ve emekçilerin içinde bulunduğu sömürü çarklarını kırmalarına engel olmaktır.

Ama bu devran hep böyle gitmeyecek. Bugüne kadar gerçekleştirilen tüm vahşi saldırılara, baskılara, işkencelere rağmen bu ülkenin işçi ve emekçileri teslim alınamamış, devrimci değerlere sahip çıkmışlardır. Faşist katiller sürüsünden ve onların tasmasını tutan asalak patronlardan ve onların kokuşmuş düzeninden hesabı yine bu ülkenin işçi ve emekçileri soracaktır.

Faşist baskı ve terör sökmeyecek!

Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmezdir!

İşçi sınıf savaşacak, sosyalizm kazanacak!

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu

Kaynak: Kızıl Bayrak

6 Kasım 2009 Cuma

ADLİ TIP KURUMU BAŞKANINA AÇIK MEKTUP


Sayın İNCE,

Kurumunuzun Güler ZERE’nin tıbbi raporunu tamamladığı anlaşılıyor.
04.11.2009 tarihinde bir televizyon kanalında bu vesileyle yapmış olduğunuz değerlendirmeyi, dehşet ve utanç içerisinde izledim.

Adli Tıp kariyerinizi bilmiyorum ama aynı zamanda “Halk Sağlığı Uzmanı” olduğunuzu söylediniz. Halkın sağlığını “sizden” korumak için birkaç sorunun cevabı bulunmalıdır.

Şu cümle size ait: “Karar verirken hastanın yararını düşündüğümüz kadar, toplumun bazı kesimlerinin düşüncelerini de düşünmek zorundayız.”

Bunlar toplumun hangi kesimleridir? Siz kimsiniz? Politikaya mı atılmak istiyorsunuz? Böyle konuşmaktan hiç sıkılmaz veya utanmaz mısınız?

Şu cümle size ait: “Bu insanların zarar verdikleri insanlar var”.

Siz, önünüze getirilen hastanın siyasal, sosyal, kriminal geçmişini, ne hakla ona yönelik davranışlarınıza mesnet yaparsınız? Ne hakla kamuoyu önünde tartışırsınız? Siz ne biçim bir hekim siniz? Orası nasıl bir kurumdur?

Şu cümle size ait: “27 Ağustos’ta Adli Tıp önünde yaklaşık bin kişi toplanmıştır. Her çadır kurana biz istediği raporu verecek olursak bizim bilimsel kimliğimizin ne anlamı kalır?”

Farkında mısınız siz tamamen çürümüş bir “çadır-kurumun” başındasınız? Sizin gibiler yüzünden zaten bir “çadır-devletinde” yaşıyoruz. Bilimsel kimliğiniz neydi ki kaybetmekten korkuyorsunuz?

Şu cümle size ait: "27 Ağustos’ta bu hastanın bize geldiği şartlar infaz tehiri kapsamında değerlendirilmiyordu.”

Kim böyle değerlendirmiyordu? Sizin o tarihte “Onkolog” uzman olmadan kurul topladığınız ortaya çıkmıştı, utanç içerisindeydiniz. Kadın doğumcularla, dermatologlara hazırlattığınız kanser raporu mu bilimsel kimlik diye sırtınızı dayadığınız?

Güler'in hastalığının ortaya çıkışı 2008 yılının Ekim ayıdır. Hekim ve infaz kurumu kusuruyla geç teşhis edilmesi ancak 2008 Aralık tarihinde gerçekleşmiştir. İlk kanser ameliyatı Şubat 2009 tarihlidir.

Güler’in cezaevi ve hastane mahkûm koğuşu koşullarında yaşamını sürdüremeyeceğine ilişkin KBB/Onkoloji konsültasyonu sonucu verilmiş ilk uzman heyet raporunun tarihi 22 Haziran 2009’dur.

Ağustosta iyiydi demekten sıkılmaz mısınız?

Şu cümle size ait: “Bizim birçok konuda kandırılma ihtimalimiz hep vardır. Kimse aldatılmaktan hoşlanmaz.”

Aldatılmaktan hiç kimse hoşlanmaz, biz de hoşlanmıyoruz.

Ama kabul etmek gerekir ki kanser hastası rolü yapmak mümkün değil. En azından “Doktor” rolü yapanların bu işi daha kolay kıvırabildiği ortada.

Cumhurbaşkanı’nın boş bulunup gazetecilere “önümde başvuru da yok, rapor da… Olsa bakacağım” demesini takip eden, bir günlük, sahte ve hekime yakışmaz telaşınız, havaalanında imza numaranız bizlerin gözünü boyamadı. Herhalde Dış işleri Bakanlığı ile Cumhurbaşkanlığı basın danışmanları dışında kimse anlattığınız olay akışını ciddiye almamıştır.

Elbette bu rezilliği “takdire şayan sürat” olarak pazarlamaya çalışanlar vardı yanınızda. Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı ÜSKÜL, acele postayla evrakların yola çıkışından, ayaküstü kararınıza kadar ve hatta havaalanı imzalarınızı bile telefondan takip etmiş. Aksiyon filmi tadında anlattı televizyonda marifet gibi. Bu zatın insanı şaşırtma potansiyeli sonsuz. Onun hakkında fikir sahibiyim, daha önce söyledim ve burada tekrar etmeyi gereksiz buluyorum.

Dünkü tavırlarından sonra emin olduğum tek gerçek, başkanı olduğu komisyonun adında “insan” geçiyor olmasının talihsiz bir tesadüften ibaret olmasıdır. Eminim fırsat verilseydi idare amirliğinden başkanlık divanı kâtipliğine kadar önünün açılacağı başka parlamenter rollere daha kolay adapte olur, kendisini de bizi de üzmezdi.

Utanması olanlar için söylüyorum, Güler bir yıldır kanser hastası.

Yüzü hala kızarabilenlere hatırlatıyorum, yaklaşık yüz elli gündür “hapishane ve hastane mahkûm koğuşunda tutulursa” ölümünün hızlanacağı ve derhal bırakılması gerektiği, uzman doktor heyeti raporuyla sabit. Hem de sizin, kanser doktoru hariç “her telden” uzmanların raporu gibi değil, KBB ve Onkoloji hocalarının raporları bunlar.

Televizyondan sızlanmış olduğunuz için söyleyeyim, Güler’in avukatlarının hakkınızda “kasten adam öldürmeye teşebbüs” suçundan yaptığı şikâyeti takdir ediyorum ve destekliyorum. İhmal kasıtların en acımasızıdır ve bana soracak olsanız ihmali davranışla insan öldürenler, icrai davranışla insan öldürenlerden daha ağır cezalandırılmalıdır. Herhalde aranızdan biri çekip Güler’i vursaydı, hiçbirimize bundan daha çok ve daha uzun acı çektirmiş olmayacaktınız. Güler’in kendisine bile…

Adli Tıp Kurumu’nun ıslah edilemeyeceği, kapısından pencere pervazına kadar çürümüş olduğu yönündeki inancımız, tutum ve davranışlarınız nezdinde doğrulanmıştır. Adli Tıp Kurumu lağvedilmelidir.

Sizin ve Sayın ÜSKÜL’ün “biz görevimizi yaptık, doktor kusuru varsa onu da Türk Tabipleri Birliği disiplin yönünden incelesin” minvalindeki yaklaşımınız, halkı sorumsuzca aldatmaktadır. TTB Başkanı Sayın GÜRSOY telefonla katılıp düzeltti ama ben de tekrar etmeliyim; Güler hakkında rapor veren 3. İhtisas Dairesi Başkanınız hakkında “işkence izlerini görmezden gelmek/gizlemek” suçundan birden fazla süreli meslekten men kararı bulunmaktadır. Sadece onun hakkında değil, kurumunuza mensup hekimler hakkında verilmiş birçok TTB Yüksek Onur Kurulu kararı Adalet Bakanlığı tarafından uygulanmamaktadır. Sayın ÜSKÜL ile birbirinizin sırtını kaşımayı bırakıp, bu kararları uygulatmayı denerseniz, inandırıcılığınız ve ciddiyetinizde, -mevcut durumunuza nispeten- iyileşme elde edebilirsiniz.

Adli Tıp Kurumu lağvedilmelidir, ama sizin bunu beklemeniz yersiz ve uzun olur.

Sayın İNCE,

Derhal istifa ederek, stresini kaldırabileceğiniz büyüklükteki tıbbi çalışmalara dönmelisiniz.

Kişisel fikrim, zihniyetinizi gözden geçirmedikçe, tıbbi çalışmalardan da tamamen uzak durmanız yönündedir ama elbette işin bu tarafı, deontolojik fikrimi paylaşacak etik kurul raporları ve mahkeme kararları çıkana kadar bekleyebilir.

Güler’e ve bizlere verdiğiniz zararın hesabını, her düzeydeki ulusal ve ulusalüstü yargı makamları önünde vermeye mecbur bırakılmanız için mücadele edeceğiz.

Adli Tıp Kurumu lağvedilinceye kadar mücadelemiz sürecektir.

Saygılarımla

Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı Avukat Selçuk Kozağaçlı

5 Kasım 2009 Perşembe

CESUR ÇUVAL İŞÇİLERİNİN AÇIKLAMASI


Basına ve kamuoyuna

Bizler Cesur Ambalaj A.Ş.'de çalışan ve atılan işçileriz.

Bir seneyi aşkın bir zamandır çalıştığımız Cesur Çuval fabrikasında patronun kazanılmış sosyal haklarımıza yönelik saldırısına maruz kalıyoruz. Bu süre zarfında üç ikramiyemiz gasp edildi, yakacak, erzak vb. haklarımıza el konuldu ve aynı zamanda ücretlerimiz kuşa çevrilerek ödendi.

Bizler gece gündüz durmadan üç vardiya ve yoğun mesailerle çalıştığımız, günde tonlarca malı yurt içine ve yurt dışına gönderdiğimiz halde, gasp edilen bu haklarımızın verilmeyişini Cesur Çuval patronu Mehmet Cesur krizin etkileri olarak tanımlıyor. Krizi bahane göstererek elimizdeki son krırıntılara da göz dikenler trilyonluk bir iplik makinesini İran'da kurulu bulunan fabrika için satın alabiliyorlar.

Cesur Çuval, krizi işçilere saldırıya dönüştürmekte ve kazanılmış hakların tırpanlanmasına bir örnektir. Gerçekte üretim hacmi durmadan büyüyen hatta halen işçi alımına devam eden bu firmada on yıllık bir usta makineci ancak asgari ücretten on, yirmi lira fazlasına çalışmaktadır.

Yaşanan bu saldırılar karşısında özellikle de ücretlerimizi zamanında alabilmek için ilk olarak 5 Ekim tarihinde bir gün iş durdurduk. Ağustos ayının maaşlarını ancak bu eylemle alabildik. Gerçekleştirdiğimiz bu eylemde patron bundan sonra maaşların düzenli ödeneceği sözü vermesine rağmen bu sözünü yine tutmadı.

Bu tablo üzerine 4857 sayılı iş kanununun 34. maddesinden doğan ve işçinin ücretini zamanında alamadığı taktirde üretimi durdurma hakkına dayanarak 26 Ekim pazartesi günü sabah 07:00 vardiyasının başlamasıyla beraber işi dururduk. İş durdurma eylemine bu sefer sadece üç bölüm katılınca patron saldırıya geçti ve vardiya bitişi öncü işçi arkadaşlarımızdan birini 25. maddeden tazminatsız işten attı. 15:00 vardiyası daha başlamadan bu vardiyadan da iki öncü işçi arkadaşımız aynı maddeden ve aynı gerekçeyle işten çıkartıldı. Ve gün içinde 23:00 vardiyasından bir arkadaşımız ve daha sonrada üç arkadaşımız daha işten çıkartılmış oldular.

Patronun bizleri işten atma gerekçesi işçileri kışkırtmak, yasadışı grev örgütlemek ve bildiri dağıtmaktır. Burada yasadışı bir uygulama yapılmıştır ama bunu yapan biz işçiler değil patronun, yani Mehmet Cesur'un ta kendisidir.

Bizlerin haklarını ve ücretlerini çaldığı yetmemiş gibi bizleri gayri yasal bir biçimde işten çıkartarak haklarımızı savunmamızı engelleyebileceğini zannetmiştir.

Bizler Cesur Çuval işçileri olarak 2004 yılının Ocak ayında çalışma koşullarımızı düzeltmek için örgütlendik ve DİSK Tekstil Sendikası’na üye olduk. Sendikalaşma sürecimizde atılan işçi arkadaşlarımızla beraber bizlerde üretimi durdurarak hep birlikte eyleme geçtik. Üç gün süren direnişimizin ardından DİSK Tekstil Sendikası Başkanı ve Süleyman Çelebi Cesur Çuval patronu ile sözleşmeye oturdu. Ama bu sözleşme bir satışla sonuçlanarak 68 işçi arkadaşımızın işine son verilmesi ile sendika içeri girmiş oldu.

O zamandan sonra bir toplu sözleşme yapıldı fakat bu sözleşmenin hükümleri fabrikada uygulanmadı. Sendika bu hükümleri uygulama adına bir gün olsun gayret göstermedi. Hatta o dönem sendikaya üye olan işçiler dışında bir işçiyi dahi sendikaya üye yapmadılar. Bugün bin civarında çalışanı olan bu fabrikada sendikalı işçi sayısı yüz elliyi geçmez. O zamandan bu zamana ücretlerimizdeki sendika kesintisinin dışında sendikanın ne adını ne de kendini fabrikada görebildik. Bu son yaşanan süreçte de karşılaştığımız saldırılara ve hakgasplarına karşı gerçekleştirdiğimiz eylemlerde sendika ne bir kez olsun bizleri aramış ne de yanımıza gelmiştir.

Tüm kamuoyu önünde bu yaşanan süreci anlatmak Cesur Çuval patronundan hesap sormak, görevini yapmayan sendika başkanlarından hesap sormak için 5 ve 7 Kasım tarihlerinde eylemde olacağız. Tüm ilerici, devrimci, sendikaları, kitle örgütlerini, direnişçi işçi kardeşlerimizi ve basın emekçilerini yanımızda görmek ve eylemimize destek olmaya çağırıyoruz.

Basın açıklaması:
Tarih: 5 Kasım Perşembe
Saat: 15:00
Yer: DİSK Genel Merkezi önü / Şişli

Basın açıklaması:
Tarih: 7 Kasım Cumartesi
Saat: 15:00
Yer: Taksim Meydanı

Cesur Çuval işçileri

4 Kasım 2009 Çarşamba

AKP HÜKÜMETİNİN DOĞU POLİTİKASI


AKP hükümetinin doğu politikası, açılım siyasetinin uluslararası çerçevesini oluşturuyor. “Doğu” açılımı, bazı gözlemcilere göre, Türkiye’nin “Batı” ve Avrupa eksenli dış politikasından bir uzaklaşma belirtisidir. Geleneksel resmi Kemalist çizginin takipçileri, liberal solun devrimci-demokrat damarları, AKP’nin “Doğu” politikasını “muasır medeniyeti” temsil ettiği varsayılan Batı kapitalizminden ayrılmanın ve Kemalist dış politika geleneğini terk etmenin göstergesi olarak ele alıyor. Bazı Kemalistler açısından iç politikadaki “irtica” eğilimlerinin bu yöneliş ile bağlantılı olduğu düşüncesi, bazı devrimci-demokratlar açısından da ülke içindeki “demokratik açılım” söyleminin ciddiye alınması bu algılamayı tamamlıyor.

Resmi Kemalist bakış açısının ve devrimci-demokratların ortak kör noktaları bu analizlerde bir kez daha ortaya çıkıyor.

Kör noktalardan ilki, Kemalist politikanın gelişiminin farklı evrelerinde farklı yönelişleri içerdiğinin görülmemesinden kaynaklanıyor. Atatürk’ün hayatta olduğu Cumhuriyetin ilk yıllarında, yeni kurulan bağımsız devletin dış politikası, bir yandan Batı kapitalizminin yolunu izlemeyi, bir yandan da “Doğu” halklarıyla yakınlaşmayı kapsıyordu. Bir “Doğu” gücü olarak Sovyetler Birliği ile dostluk ve işbirliği, emperyalizme başkaldıran Doğu’nun Müslüman ve diğer halklarıyla dostluk ve ittifak bu dönemin temel özellikleriydi. 1938-1945 İkinci Büyük Dünya Savaşı dönemeci sonrasında , sermaye birikiminin ilk adımlarını atmış burjuvazinin güçlenmesi, “Batı” kapitalizmiyle ekonomik bütünleşmeye ve askeri siyasal ittifaka yönelen bir dümen kırmaya yol açtı. CHP yönetiminde izlenmeye başlanan ve CHP’nin yavruladığı DP tarafından kesin bir yönelişe dönüştürülen “Batıcılık” siyaseti, Kemalizmin bu ikinci evresinin esas niteliği oldu. NATO ve CENTO üyeliği ve Ortak Pazar’la bütünleşme siyaseti, bu evrede Türkiye Cumhuriyeti’ni komşu halklardan ve devletlerden uzaklaştırdı. Sovyet düşmanlığı, anti-komünizm, sömürgelerdeki ulusal kurtuluş hareketlerine düşmanlık, Kemalizmin bu “Batı”cı evresinin temel ilkeleri oldu ve Türkiye’yi Müslüman Doğu coğrafyasında “Batı” emperyalizminin ve sömürgecilerin Truva atına dönüştürdü. 1990’lara dek devam eden bu siyaset, 12 Eylül döneminde benimsenen Türk-İslam sentezi ideolojisinin doğrultusuna uygun olarak Müslüman coğrafyasının gerici odaklarıyla yakınlaşan renkler kazandı. Suudi gericiliği, Pakistan askeri diktatörlüğü ve İsrail siyonizmi ile eşzamanlı bir ittifak kurulan bu dönemde bu gerici ittifak çemberinin arkasında ABD emperyalizminin işbirlikçiliği yatıyordu. “Batı” emperyalizminin Truva atı rolü hiç değişmeyen Türkiye, şimdi AKP hükümeti eliyle neo-Osmanlı çağrışımlı yeni bir “Doğu” açılımı geliştirirken, bu açılımın arkasında yine aynı emperyalist Batı’nın parmak izi bulunuyor.

Kör noktalardan ikincisi, geleneksel resmi Kemalist politikaya mesafeli durmaya çalışan liberal solun ve Kürt ulusal demokratik hareketinin kusuru olarak dikkat çekiyor. Liberal solun anarko-troçkist damarını temsil eden küçük burjuva demokratları arasında, AKP’nin “Doğu açılımı” bir tür Batı emperyalizminden uzaklaşma ve Müslüman halklarla yakınlaşma yanılsaması başlığı altında ele alınıyor. Üçüncü Dünyacı ve Avrasyacı varyantlarıyla birlikte bu çizginin uzak durmaya çalıştıkları Kemalist akım ile aynı burjuva bakış açısını temsil etmekte ortaklaştıkları gözden kaçmıyor.

AKP hükümetinin “Doğu” politikasını doğru analiz etmek için uygun bir analoji, Federal Almanya’da Willy Brandt başkanlığındaki SPD hükümetinin 1960’larda geliştirdiği “Ostpolitik” (Doğu Politikası) açılımıdır. 2. Büyük Savaş sonrası anti-komünizm ve anti-sovyetizm bayraklarını dalgalandırarak izlediği Soğuk Savaş siyasetiyle ekonomik ve siyasal restorasyonunu gerçekleştiren Batı-Alman kapitalizmi, sosyalist sistem ülkelerinin ilan ettiği barış ve detant politikası karşısında Avrupa arenasında Soğuk Savaş siyasetinin tıkanmasıyla yüzyüze gelmiş ve dümeni “Doğu”ya kırma yönelişine girmişti. “Ostpolitik” yönelişi, bir yandan NATO ve ABD’nin genel stratejisi çerçevesinde ilerlerken, bir yandan da sosyalist sistemin 1960’lardaki reel politik hamlelerini de karşılamayı gözetiyordu. Avrupa düzleminde savaşa yakın bir ortamda yüzyüze gelen karşıt sistemlerin soluklanmasını ve geçici sınırlı uzlaşmasını temsil eden bu açılım, emperyalist strateji açısından reel sosyalizmi ve Avrupa’da kapitalizmin egemenliği açısından hala büyük bir tehdit oluşturan güçlü komünist kitle partilerini barışçıl araçlarla sulandırma yaklaşımını da içeriyordu. “Konverjens” yani karşıt toplumsal sistemlerin birbirine yakınlaşıp aynılaşması teorilerinin, “güleryüzlü sosyalizm” söylemlerinin bu dönemde ortalığa saçılması da rastlantı değildi.

Emperyalist burjuvazinin savaş sonrasında bir özgüven kazandığının da göstergesi olan “Ostpolitik” anti-sovyetizm ve anti-komünizm araçlarını ve silahlanma baskısını da el altında tutmaya ve kullanmaya devam ediyordu. Prag Baharı denilen 1968 Çekoslovak karşı devrimi, 1970 Polonya Gdansk olayları “Ostpolitik” siyasetinin emperyalist saldırgan politikalarla çelişen değil onu başka araçlarla tamamlayan ve geliştiren yönünü sergiliyordu. “Ostpolitik” açılımı, deyim yerindeyse, sosyalizme karşı emperyalist siyasetin barışçıl ve diplomatik araçlara da başvurmayı ihmal etmeyen, ne var ki emperyalist siyasetin başka araçları, şiddet ve savaş tehdidine dayanan, NATO’ya, anti-sovyetizme yaslanan zor araçlarını kullanmasını da kapsayan genel çizgisini tamamlıyordu.

AKP hükümetinin “Doğu” politikası açılımı, pek çok bakımdan Willy Brandt’ın “Ostpolitik” siyasetiyle benzerlikler taşımaktadır. AKP’nin “Doğu” politikası, Batı emperyalizminin Müslüman halklar coğrafyasına yönelik politikasının işgal ve şiddet araçlarıyla yürütülmesini tamamlayan ve destekleyen, bu siyaseti başka araçlarla bütünleştiren bir yöneliştir. Türkiye, Müslüman halklar coğrafyasında Batı emperyalizminin Truva atı rolünü sürdürmekte, bu rolü daha sinsi bir açılımla tamamlamaktadır. AKP’nin “Doğu” siyasetini Kemalizmin ilk evresindeki “Doğu” politikasına benzeten Kemalistler ve bu siyaseti emperyalizmden uzaklaşma ve mazlum Müslüman halklarla yakınlaşma olarak tasavvur eden küçük-burjuva demokratlar aynı yanılgı düzleminde birleşiyor.

AKP hükümetinin “Doğu” açılımı, mazlum Müslüman halklarla değil Müslüman coğrafyasındaki gerici güçlerle, ABD işbirlikçileriyle yakınlaşmayı temsil ediyor. “Doğu” coğrafyasında şu an en büyük askeri ve politik güç, Irak’ı işgal etmiş, oraya üsleriyle ve kukla Kürdistan devletiyle kalıcı olarak yerleşmiş, Hazar, Karadeniz ve Doğu Akdeniz çevresi ülkeleri elde etmeye yönelmiş, Afganistan’da ve Pakistan’da kanlı bir savaş yürüten ABD ve Batı emperyalizmidir. “Doğu” bugün artık ABD’dir. AKP’nin “Doğu açılımı” ABD emperyalizmine açılımdır.

1 Kasım 2009 Pazar

İŞÇİ HABERLERİ BÜLTENİ (EKİM 2009)



• Kütahya-Afyonkarahisar kara yolunun 2. kilometresinde bir giyim şirketine ait depoda, sabah saatlerinde görevli Ali Sarıkaya'nın kömürlü kalorifer kazanını yakmak istediği sırada patlama meydana geldi. Kazada depo işçisi Sarıkaya hayatını yitirdi.
• Bandista müzik grubu, Kent AŞ işçilerinin direniş eylemini 30 Ekim günü ziyaret ederek şarkılarıyla işçilere omuz verdi.
• İstanbul Davutpaşa'da yaşanan patlama sonucu hayatını kaybeden ve yaralananların aileleri, Taksim Tramvay Durağı'nda 18. hafta buluşmalarını gerçekleştirdiler. Basın açıklaması yapılan eylemde biraraya gelen aileler, “Davutpaşa'yı unutmadık unutturmayacağız" pankartı ve "Sorumlular yargılansın, adalet istiyoruz” dövizlerini taşıdılar. Basın açıklamasında, "Bir daha Davutpaşalar olmasın derken, Sakarya’daki maytap imalathanesindeki ölümler de, Tuzla’daki iş cinayetleri de, selden ölümler de, kapalı kasa minibüse bindirilen işçiler de, işvereni tarafından su dolu bodruma eşya çıkartmak için gönderildiği için hayatını kaybeden işçi kardeşimiz de ölmesin diye söylüyoruz" vurgusu yapıldı.
• KESK İstanbul Şubeler Platformu'nun çağrısıyla Mecidiyeköy Metro önünde bir araya gelen kamu emekçileri, “KESK” pankartı altında bir basın açıklaması eylemi yaparak tutuklu KESK üyelerinin serbest bırakılmasını talep etti.
• Kent A.Ş. işçilerinin Ankara'da direnişlerini sürdürdükleri Abdi İpekçi Parkı, hafta sonu miting için MHP'ye tahsis edildi.
• DİSK üyeleri, Lastik-İş Sendikası Onursal Genel Başkanı Rıza Kuas için anma gerçekleştirdi.
• Batman’da Beşiri Belediyesi’nde işten çıkarılan ve mahkemenin işe iade kararına rağmen işlerine geri alınmayan DİSK Genel-İş Sendikası üyesi belediye işçilerinin çadır kurarak belediye önünde başlattıkları direnişleri sürüyor. Direnişe işçilerin aileleri de destek veriyor. Genel-İş Sendikası Batman Şubesi'nde örgütlü 32 işçi, 29 Mart 2009 yerel seçimlerinin ardından AKP'li Beşiri Belediyesi tarafından kendi iradeleri dışında 6 ay ücretsiz izne ayrılarak iş akitleri tek taraflı olarak feshedilmişti. Yerel mahkemenin işçiler lehine verdiği karara rağmen sendika düşmanlığını sürdüren Beşiri Belediye Başkanı Sait Karabulut, 32 işçinin işten çıkartılmadıkları, ücretsiz izne ayrıldıkları yalanına başvurdu.
• Sancaktepe ve Sultanbeyli emekçileri ev yıkımlarına karşı protesto eylemi yaptı.
• Gebze Dilovası'nda kurulu bulunan Çolakoğlu Metalurji'de 29 Ekim günü bakım ve onarım görevlisi olarak çalışan Engin Gündüz isimli teknik servis elemanı çelikhane bölümünde meydana gelen iş kazasında can verdi. Çolakoğlu'nda çalışan işçiler, bu kaza yaşanırken üretimin bir an bile durmadığını ve işyerinde örgütlü olan Türk Metal Sendikası'nın yaşanan iş cinayetine tepki dahi vermediğini belirtiyorlar.
• Sakarya Birinci Ağır Ceza Mahkemesi Türkiye Cumhuriyeti devletinin, sosyal devletin gereğini yerine getirmediğine hükmetti. Kız kardeşinin sağlık karnesiyle doğum yapan kadın mahkeme tarafından haklı bulundu.
• Yargıtay, boşanan erkeğin ev işlerinden mahrum kalacağı gerekçesiyle kadından tazminat alabileceğini kararlaştırdı. Ev işlerini kadının sorumluluğu olarak gören anlayış böylece yargı tarafından tescillendi.
• Nevşehir'de kent merkezinde bulunan Yeni Sanayi Sitesi’nde, bir akaryakıt istasyonunda MEDAŞ Nevşehir Müessese Müdürlüğü tarafından bir süreden beri sürdürülen elektrik enerji hatlarının yeraltından geçirilmesi çalışmalarını yürüten ekipte yer alan işçi Ali Sarıbıyık (26), Davut Demirci (23) ve İlan Ateş (25), çıktıkları direkte akıma kapılarak yaşamını yitirdi.
• Ordu Yağ Sanayi'nin satışı için 7 Kasım'da yapılacak olan Fiskobirlik Olağanüstü Genel Kurulu'nda delegelerden yetki isteyeceklerini bildiren Fiskobirlik genel müdürü, "Gelinen noktada Ordu Yağ Sanayi'nin bir talibi var. Dolayısıyla bunu satabileceğimizi düşündüğümüz için 7 Kasım'da genel kuruldan yetki isteyeceğiz" dedi.
• DİSK Lastik-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu Pirelli Lastik fabrikasından iki işçi daha işten atıldı. Pirelli patronu işten atmalara gerekçe olarak randıman düşüklüğünü ve devamsızlığı gösterdi. Atılan işçilerden birinin Lastik-İş Sendikası’nın Muhalif Yönetim Kurulu Üyesi Recep Ortaç’ın kardeşi Serkan Ortaç, diğerinin ise seçimlerde muhalif listeden delege adayı olan Recai Türkkan olması gözlerin yeniden Lastik İş yönetimine çevrilmesine neden oldu. Pirelli’de bir süre önce çeşitli gerekçeler gösterilerek yine muhalif işçiler kapı önüne konmuş, işçiler açtıkları dava sonucunda delege olma hakkını kazanmıştı.Ancak delege seçimlerinde pek çok usulsüzlük yaşanmış ve seçim yeniden mahkemeye taşınmıştı. Dava süreci devam ederken yeni işten atmaların olması “Şube kongresi öncesi işçilere gözdağı verilmeye çalışılıyor” yorumlarına neden oldu.
• Türk-İş, ekimde 4 kişilik bir ailenin açlık sınırını 757, yoksulluk sınırını 2 bin 465 TL olarak hesapladı.
• Çağrı Merkezi Çalışanları Derneği, 27 Ekim Salı günü saat 19:30'da Lütfü Kırdar Kongre Merkezi önünde gerçekleştirdiği basın açıklaması ile Çağrı Merkezi Fuarı’nda verilen “En iyi Çağrı Merkezi” ödülünü protesto etti.
• 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısına göre, memurların saat başı fazla çalışma ücreti, yeni yılda yüzde 4,5 oranında artış görecek. Halen 1 lira 10 kuruş olan fazla mesai ücreti, 1 Ocak 2010'dan itibaren 1 lira 15 kuruş olarak ödenecek.
• SES Aksaray Şubesi, Çapa Tıp Fakültesi önünde 27 Ekim'de gerçekleştirdiği basın açıklaması ile döner sermayenin adil dağıtılmasını, maaşa eklenmesini ve emekli maaşlarına yansıtılmasını istedi ve rektörlüğü sözünü tutması için uyardı.
• Ege Üniversitesi Genç-Sen’in barınma sorununa yönelik olarak başlattığı imza kampanyası bugün gerçekleştirilen yürüyüş ve ardından yapılan basın açıklamasıyla son buldu.
• Disk’e bağlı Dev Sağlık-İş Sendikası, 24 Ekim günü Ankara Atatürk Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi, Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde çalışan taşeron sağlık işçisi Mustafa Güneş’in domuz gribinden yaşamını yitirmesine ilişkin 27 Ekim Salı günü İstanbul Sağlık Müdürlüğü önünde bir basın açıklaması gerçekleştirerek, “Sağlıkta taşeron olmaz” dedi.
• 26 Ekim Pazartesi günü ücret alacakları için iş durduran Cesur Çuval işçileri patronun işten atma saldırısı ile karşı karşıya kaldı. Sabah vardiyasında üç bölümün iş bırakması üzerine patron öncü işçileri hedef alarak iş akitlerini sonlandırdı.
• Kütahya’nın Emet ve Hisarcık ilçelerindeki bor işletmelerinde taşerona bağlı çalışan 160 işçi, devletin işçi kadrosuna geçme olasılıklarının doğması üzerine mevlit okuttu, işe gitmek üzere otobüslere binerken topluca dua etmeye başladı. Hisarcık Çarşı Camisi’ne otobüslerle gelen işçiler, cami önünde “Allah’ım senden başka sığınacak kimsemiz yok. Bu süreçte bizim işimizin olmasını hayırlıysa nasip et” diyerek dua etti.
• Ankara’da polisin yönlendirmesi ile Kent AŞ işçilerine yapılan faşist saldırıyı protesto etmek için 26 Ekim Pazartesi akşamı kitlesel dayanışma eylemi gerçekleştirildi. Eylemde saldırıyla ilgil DİSK Genel-İş’in çağrısıyla bir basın açıklaması yapıldı. Açıklamaya çok sayıda sendika, parti ve demokratik kitle örgütü destek verdi. Şovenist anlayışların, emek ve hak mücadelesine saldıracak kadar gözlerinin kararmış olduğunun vurgulandığı açıklamada, medyada olayın Kent A.Ş. işçilerinin direnişine yer vermeksizin haber yapılması protesto edildi. Kent A.Ş. işçilerinin sadece işlerine dönmek için değil, AKP’nin işçi düşmanı politikalarına da karşı mücadele etmekte oldukları vurgulandı.
• Çağrı Merkezi Çalışanları Derneği emekten yana tüm güçleri 27 Ekim Salı günü saat 19:30'da Lütfü Kırdar Kongre Merkezi önünde çağrı merkezi fuarını protesto etmek için gerçekleştireceği basın açıklamasına çağırdı.
• Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu (AYÖP) Şanlıurfa temsilciliği bir basın açıklaması yaparak AKP hükümetinin hazırladığı bütçe tasarısına tepki gösterdi.
• Irak’ın işgal sonrası idam edilen eski devlet başkanı Saddam Hüseyin’in, 1999’daki Marmara Depremi sonrası gönderdiği hibe ham petrolün satışından elde edilen 10 milyon doların bağışlanmasıyla yapılan Arızlı Irak Kızılayı Konutları’nda oturan, mülkiyet ve barınma hakkı için aylardır direniş gösteren 150 aileye polis bir kez daha saldırdı. Üç depremzede gözaltına alındı. Depremzedelerin direniş yerindeki çadırı polis tarafından yıkıldı. Olaylar sonrası toplanan mahalle meclisi, gözaltına alınanların serbest bırakılması için yaklaşık 2 kilometre mesafedeki polis merkezine yürüdü. Depremzedelere ve yürüyüşe çeşitli sol gruplar ve sendikalar da destek verdi. Olaylardan Vali Gökhan Sözer’i sorumlu tutan depremzedeler, akşam saatlerinde valilik binası önüne giderek sabaha kadar oturma eylemi yapma kararı aldı.
• Ankara’da Petrol-İş şube salonunda, stajyer ve genç avukatların mesleki problemleri ile çözüm önerilerinin tartışıldığı “Savunmaya Kendi Haklarımızdan Başlayalım” başlıklı bir forum düzenlendi. Forumda Ankara’daki stajyer ve genç avukatlar da Ankara’daki çalışmalarını bundan sonra “Stajyer ve Genç Avukatlar Platformu” adıyla sürdürme ve İstabul ve İzmir başta olmak üzere diğer şehirlerdeki meslektaşlarıyla koordinasyon içinde hareket etme kararı aldı. 1 Kasım Pazar günü Ankara’da stajyer avukatların taleplerinin TBMM’ye sunulması amacıyla gerçekleşecek olan eyleme katılım konusunda ortak çalışmalar yapılması da karara bağlandı.
• KESK'e bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Ankara'daki Sanatoryum Hastanesi'nde çalışan 29 yaşındaki taşeron sağlık işçisi Mustafa Güneş'in domuz gribi nedeniyle ölmesinden Sağlık Bakanlığı'nı sorumlu tuttu. Sendika tarafından yapılan açıklamada, yazılı açıklamada, ölen vatandaşın domuz gribi olduğu 23 Ekim 2009'da Hıfzısıhha Enstitüsü ve Sağlık Bakanlığı tarafından bilinirken, bu durumun hastane yönetimiyle ve dolayısıyla hastane çalışanlarıyla paylaşılmadığı, hastanın gerekli tecrit ve korunma önlemleri alınmadan başka yaşlı kronik hastalarla ve sağlık çalışanlarıyla temasına izin verildiği, yakın temasta bulunan sağlık çalışanlarına verilmes gereken Sağlık Bakanlığı tarafından koruyucu önlem için gönderilen 'Tamiflu' adlı ilacın son kullanma tarihinin de Temmuz 2009 olduğu belirtildi.
• Alperen Ocakları üyeleri, İzmir’den Ankara’ya yürüyerek Sıhhiye'de eylemlerini sürdüren Kent AŞ işçilerine saldırdı. Saldırıya polisin de göz yumduğu ve bazı polislerin işçileri tartakladığı gözlendi.
• Kıbrıs Magosa Limanı Tersanesi’nde çalışan 35 yaşındaki Mustafa Zorlu isimli işçi elektrik çarpması sonucu yaşamını yitirdi.
• Öğrenci Gençlik Sendikası (Genç-Sen), 23 Ekim Cuma günü Taksim Tranvay Durağı’ndan Galatasaray Lisesi’ne gerçekleştirdiği yürüyüş ile barınma hakkını istedi. 7 Kasım’da barınma hakkı için YÖK’e karşı Ankara’ya gerçekleştirecekleri yürüyüşe çağrı yaptı.
• KESK, 23 Ekim günü İzmir İşkur binası önünde 25 Kasım uyarı grevine çağrı yaptı.
• Hava-İş Sendikası'nda örgütlenme çalışması yürütürken Sabiha Gökçen Havalimanı’nda işten atılan ISG işçileri, Esenyurt Belediyesi’nde sendikal örgütlenmeden dolayı işten atılan Esenyurt Belediyesi işçileri, Birleşik Metal-İş Sendikasında örgütlendikleri için işten atılan Sinter Metal işçileri, OSB-İMES’te işten atmaya kaşı direnişini sürdüren Entes işçisi Gülistan Kobatan ve pazar yerleri ellerinden alınan mağdur Esenyurt pazarcıları, Taksim’de gerçekleştirdikleri eylemle sendikal örgütlenmeye yönelik baskıları ve işten atmaları protesto etti.
• Özelleştirme İdaresi Başkanlığı özelleştirme kapsamına dahil ettiği hidroelektrik santrallerinin, "işletme hakkının verilmesi" yöntemiyle özelleştirileceğini duyurdu. Elektrik Üretim A.Ş'ye ait toplam 56 santralin özelleştirme işlemleri, 31 Aralık 2010 tarihine kadar tamamlanacak.
• Bursa Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu, işsizlik nedeniyle intihar eden öğretmen İsmail Kızılok ve tüm öğretmenler için toplanarak basın açıklaması yaptı.
• İzmit’in Alikahya beldesindeki Hyundai otomobil fabrikasında, ücret artışı talebiyle iki gündür eylem yapan çalışanlar yüzde 10 ücret artışını kabul ettirdi.
• Türk Metal Sendikası Kocaeli Şubesi, UZER Makine’den çıkartılan işçilere destek için, eylem süresince ve işe iade davası kazanılana kadar 500'er TL ödeme yapacak.
• Türkiye Ekonomi Bankası’yla (TEB) birleşme kararı alan Fortis Bank’ta, çalışanlar üzerindeki baskılar giderek artıyor. Banka yönetimi banka çalışanlarıyla henüz doğrudan bir karşı karşıya gelişi göze alamazken, dolaylı yollardan tehdit ve işten çıkarma süreci devam ediyor.
• İzmit’in Alikahya beldesindeki Hyundai otomobil fabrikasında, sendikal örgütlenmesi olmayan işçiler iki yıldır ücretlere zam yapılmamasını protesto için uyarı eylemi yaptı.
• Kullar Beldesi Vezirçiftliği mevkiinde faaliyet gösterirken bir buçuk yıl önce 100 işçisine çıkış veren Ünsa Makine’nin hak aramak için dava açan çalışanları, muhatap bulamıyor. Ünsa Makine işvereni işten attığı işçilerin bütün haklarını gaspederek ortadan kayboldu.
• Kocaeli Büyükşehir Belediyesi kuruluşu olan İzmit Atkı ve Artıkları Arıtma, Yakma ve Değerlendirme A.Ş’de (İZAYDAŞ), taşeron işçileri hak aramak için fabrika girişini çöp kamyonlarıyla kapatarak eylem yaptı.
• İzmit Belediyesi’nin taşeronu olan Kent Katı Atık Temizlik firmasına bünyesinde çalışan temizlik işçileri ve şoförler paralarını alamadıkları için dün kontak kapattı. İşçiler sorunları çözülmediği müddetçe İzmit’in çöpünü temizlemeyeceklerini söyledi.
• Lastik-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu Türk Pirelli Fabrikası’nda kriz gerekçesiyle işten çıkarılan 29 işçi için işe iade kararı çıktı. İşçilerin sendikal tazminat talebi ise reddedildi.
• Liman-İş Sendikası Migros işyeri önünde yapılan bir sendikal eylemde, sendikaya ve genel başkanına yönelik iddialara yazılı bir açıklama ile yanıt verdi. Açıklamadasendika ve Akpunar’a yönelik ifadeler “yanlış, dayanaksız ve haksız iddia ve ithamlar” olarak değerlendirilirken, “İşçilerin Nakliyat-İş Sendikası’na üye oldukları için işten atıldıkları bir ortamda, bu işyerlerinden herhangi bir üyelik başvurusu almamış olan sendikamızın hedef gösterilmesi maksatlı bir tutumun olduğunu gözler önüne sermektedir” ifadelerine yer verildi.
• Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Adnan Köşker’in Adem Yavuz ve Cumhuriyet Mahallelerinde “kentsel dönüşüm”ü uygulamakta kararlı olduklarını iletmesi üzerine Gebze Adem Yavuz ve Cumhuriyet Mahallesi Yaşatma Derneği önünde basın açıklaması gerçekleştirildi.
• Alevi Bektaşi Federasyonu (ABG) Genel Sekreteri Kazım Genç ve Pir Sultan Abdal Küldür Derneği Genel Başkanı Fevzi Gümüş dün bir heyetle birlikte KESK Genel Merkezi'ni ziyaret etti. Görüşmede KESK Genel Başkanı Sami Evren de geçen yıl 9 Kasım'da yapılan mitingin Aleviler açısından tarihsel bir dönüm noktası olduğunu belirtti. KESK'in 8 Kasım'da Aleviler'in yanında olacağını, sorunların çözülmesi için birlikte hareket edilmesi gerektiğini söyledi.
• Sincan İşçi Derneği sermayenin saldırılarına karşı başlattığı kampanya ile işçi sınıfı ve emekçileri “İnsanca yaşamaya yeten vergiden muaf asgari ücret” talebi ile mücadele alanlarına çağıracak.Sefalet ücretlerine boyun eğmemeye çağıran faaliyetin bir ayağını da Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun toplandığı tarihte Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na verilmek üzere gerçekleştirilecek imza kampanyası oluşturacak.
• DİSK hükümet tarafından önerilen yeni sendikalar yasası taslağına tepki gösterdi. DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün, sosyal taraflardan biri olarak yasa tasarısı hakkında söz sahibi olmaları gerektiğini dile getirdi. DİSK'in referansının "İLO normları ve sözleşmeleri" olduğunu söyledi.
• DİSK’e bağlı Tüm Emekliler Sendikası (Emekli-Sen) Kocaeli Şubesi üyeleri, insanca bir yaşam için 2010 bütçesinden daha fazla pay ayrılmasını istedi. Emekli-Sen Şube Başkanı Osman Nuri Şenol, postane önünde yaptığı açıklamada, TBMM’de görüşmeleri başlayacak olan merkezi bütçeden emeklilere daha fazla pay ayrılması gerektiğine işaret ederek, ‘’Aylıklarımızın, altı ayda bir sadece TÜFE artışı kadar artırılması uygulamasına son verilmesini istiyoruz’’ dedi.
• Haber-Sen Adana Şube Başkanı Kahraman Oğuz’un Kayseri’nin Yeşilhisar ilçesine sürülmesi 21 Ekim günü KESK Adana Şubeler Platformu tarafından gerçekleştirilen bir eylemle protesto edildi.
• Belediye-İş Sendikası İstanbul 2 ve 5 No’lu Şube’ye üyesiyken işten atılan BİMTAŞ AŞ ve Esenyurt Belediyesi işçileri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi önünde gerçekleştirdikleri eylemle Büyükşehir Belediyesi yöneticilerini protesto etti.
• EPSU Genel Sekreter Yardımcısı Jan Willem Goudriaan ve Eğitim Uzmanı Steve Thomas, Ankara'da Abdi İpekçi Parkı'nda eylemlerini sürdüren Kent AŞ işçilerini ziyaret ederek sohbet ettiler. EPSU temsilcileri Kent AŞ direnişini Avrupa'ya duyurmak için ellerinden geleni yapacaklarını ifade ettiler. Fransa'da 1996 yılında kendilerinin de benzer direniş gerçekleştirdiklerini söylediler. EPSU temsilcileri işçilerin patronu konumundaki Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak'a mektup göndererek işçilerin taleplerinin karşılanmasını istediler.
• SES Şişli Şubesi üyesi sağlık çalışanları, Sağlıkta Dönüşüm Programına karşı bir günlük iş bıraktı. SES üyesi sağlık çalışanları, Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimlik binası önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
• Çorum'un İskilip ilçesinde bulunan maden ocağında bir işçi metan gazından zehirlenerek yaşamını yitirdi.
• İşçilerin fabrika binasındaki boş zamanlarında kullandıkları bilinen dinlenme mekanlarını 14 Ekim’de kapatan Bosch yönetimi, “kendi yönetmeliklerine uygun” bir yerel çözüm arayışına girdiğini duyurarak, bu mekanları mescit olarak Ekim ayının sonuna kadar tekrar açacağını duyurdu. Bosch ve Türk-Metal sendika temsilcileri işbirliğiyle gerçekleşen bu değişimle, dinlenme ve okuma odaları yerine ibadethane açılmış oldu. Uzun saatler çalıştıktan sonra sınırlı süreler dinlenme fırsatı bulabilen işçilere artık adres olarak mescit gösterilecek. Bosch firması, bu uygulamayı “yerel kültür ve değerlere saygı” olarak açıkladı.
• İzmit’te 62 işçiyi sendikalı oldukları için işten çıkaran Uzer Makine patronu, yeni işçi alımı için gazetelere ilan verdi.
• Kocaeli Yazlık mevkiinde Baysan Trafo adıyla üretim yaparken 5 işçiyi çıkartan şirket, yer değiştirip Baysan Kazan adını aldıktan sonra da işçi çıkarmaya devam ediyor.
• AKP hükümetinin İŞKUR eliyle yürüttüğü geçici işlerde çalıştırma projesi kapsamında 6 ay süreyle bir devlet kurumunda çalışma hakkını kura ile kazanan 957 kişi asgari ücretle işbaşı yaptı.
• Zonguldak'ta Çatalağzı beldesinde özel firma tarafından yürütülen termik santral inşaatının demir platformunda montaj yapan Çinli bir işçi de platformdan düşmesi sonucu yaralandı. Yaklaşık 20 metrelik yükseklikten düşen Çinli işçi X.Y. kaldırıldığı Zonguldak Atatürk Devlet Hastanesine hayatını kaybetti.
• Kayseri'nin Yeşilhisar ilçesinde 22 yaşındaki operatör Ümit Bekir Eken’in kullandığı kepçe Cumhuriyet Mahallesi'ndeki maden sahasında çalıştığı sırada üzerine devrildi. İş makinesinin altında kalan Eken, olay yerinde hayatını kaybetti.
• Aksaray’da bulunan Aksaray Üniversitesi yerleşkesi içindeki merkez araştırma laboratuvarının inşaatında çalışan işçilerin 4 katlı binaya seyyar inşaat asansörü kurarak, üst katlara malzeme taşıdıkları sırada, asansörün halatlarının kopması sonucunda, aşağıda asansörün gelmesini bekleyen 20 yaşındaki işçi Turgay Kütük ezilerek hayatını kaybetti.
• Bursa’nın Nilüfer ilçesinde Altınşehir Mahallesi’nde 4 katlı bir apartman inşaatında işçi olarak çalışan 41 yaşındaki İnayet Kaya, dengesini kaybederek çatı katından düşüp ağır yaralandı ve hayatını kaybetti.
• Bursa'da İnegöl Mobilya Sanayi Sitesi'nde bir mobilya fabrikasında çalışan Yaşar Karaman adlı işçi, kafasının yük asansörü ile kapı arasına sıkışması sonucu hayatını kaybetti.
• Migros Depo’nun taşeron firmaları olan, Koç Holding'e bağlı taşeron Zer A.Ş.’den 14 işçi, MBM’den 3 işçi, STFA’dan da 3 işçinin personel fazlalığı ve organizasyon değişikliği neden gösterilerek işlerinden atılmasının ardından, dün işçiler Nakliyat-İş sendikası ile beraber işyeri önünde bir basın açıklaması ve oturma eylemi yaptılar. Yapılan basın açıklamasında işçilerin Türk-İş’e bağlı Liman İş sendikası Genel Başkanı Muzaffer Akpunar’ı da suçlamaları dikkat çekerken açıklamada, “Akpunar biz işçileri sendikalı olma konusunda oyalamıştır. Dahası buradaki sendikal çalışmanın açığa çıkmasına neden olmuştur. Sendikaya üye olmamızı istememişlerdir. Sarı sendikacılığın bariz örneği bu sendikada mevcuttur. Biz işçileri yalnız bıraktığı için Liman İş sendikasını ve genel başkanını kınıyoruz” ifadelerine yer verildi. DİSK Nakliyat İş Sendikası Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu da bir konuşma yaparak Migros depolarının olduğu her yerde örgütlenme çalışmalarının ve mücadelenin devam edeceğini kaydederken, Migros’ta 80’li yıllarda çalışanların sendikalı olduğunu hatırlatarak “Migros’a sendika tekrar girecektir” dedi.
• Kadıköy-Pendik seferini yapan 34 TN 0055 plakalı İETT otobüsüne kuyruktaki yolculardan önce ve hareket saatinden erken binen ve sivil polis olduğunu açıklayan bir şahıs, şoför tarafından inmesi yönünde uyarılması üzerine, şöföre karşı saldırgan tavırlarda bulundu, olay yeri olan Kadıköy Rıhtım’da bulunan otobüs duraklarına birçok polisi takviye olarak çağırdı. Seferden dönen ve olayı öğrenen diğer hat şoförleri, iş bırakarak Kadıköy iskelesinde bulunan polis merkezine giderken, sendika başkanının geleceği ve sefere çıkılmayacağının söylenmesi üzerine işçiler tekrar otobüs duraklarına gidip beklemeye başladılar. Hareket amirlerinin rapor ve sicil kaydı tehdidine rağmen otobüs seferleri bir süre yapılmadı. Şöförler sendika başkanının gözaltındaki arkadaşlarıyla görüşüp açıklama yapması üzerine yeniden işbaşı yaptı.
• Kocaeli'nin Arslanbey Organize Sanayi Bölgesi'ndeki Üzer Makine ve Kalıp Sanayii'nde 9 kişinin iş akitlerinin feshedilmesi sonrası bu işçilere destek veren 53 işçinin de iş akitleri tazminatsız olarak feshedildi. Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu ve Mali Sekreter Ergün Atalay, fabrika önünde eylem yapan işçileri ziyaret etti. Üzer Makine işverenine tepki gösteren Kumlu ve Atalay, işçilerin haklı mücadelelerinde sonuna kadar yanlarında olduklarını açıkladı.
• Bursa Renault'ta işten çıkarılan işçiler, Türk Metal'deki yolsuzluk iddialarını yargıya taşıdı.
• Sendikal Özgürlük Hareketi, Tez-Koop-İş Sendikası İşyeri Temsilcisi Nedim Akay’ın 21 Ekim 2009 tarihinde görülecek işe iade davası öncesine denk gelen IBM’deki işten atmalara karşı Yapı Kredi Plaza önünde direnişteki diğer işçilerle birlikte eylem gerçekleştirdi.
• Eğitim-Sen Kırklareli Şubesi “Kriz ve kamu emekçilerine etkileri” paneli düzenledi.
• Yaklaşık bir yıl önce sokağa atılan Key Tekstil ve Derden Tekstil işçileri “Batmadık, fason üretim yaparak taahhütlerimizi yerine getiriyoruz” diyen patronları Mustafa Kutay’ı yeni işyerinde bulmaya gittiler. Esenyurt Haramidere'de eylem yapan işçilere polis saldırdı.BATİS çalışanları ve işçiler yaka paça gözaltına alındılar. emniyete götürüldü. Gözaltına alınan BATİS yöneticileri ve işçiler bir süre sonra serbest bırakıldılar. Gözaltından çıkanlarla tekrar birleşen işçiler Esenyurt Belediyesi’nde işten atılan ve 63 gündür direnişte olan Belediye-İş üyelerini ziyaret etti.
• İstanbul Zeytinburnu Çırpıcı mahallesinde yıkımı devam eden bir binada çökme meydana gelmesi nedeniyle 2 işçi yaralandı.
• Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde toplanan SES üyeleri burada bir basın açıklaması yaptılar. Hastanede personel sıkıntısı yaşanmasına karşın, ''Sendikalı sağlık çalışanlarının yasalara aykırı şekilde farklı yerlerde görevlendirildiklerini” kaydeden SES üyeleri, domuz gribi vakalarındaki artışı da hatırlatarak yaşananlara dikkat çektiler. SES üyesi sağlık emekçileri böyle bir dönemde hastanelerin acil servislerinin ve yoğun bakım ünitelerinin desteklenmesi gerekirken, hastanenin acil dahiliye yoğun bakım ünitesinde çalışan SES üyesi ve iş yeri temsilcilerinin de aralarında bulunduğu 5 doktorun geçici olarak kurum dışında görevlendirildiklerini kaydettiler.
• Selüloz-İş’te yeniden Genel Başkan seçilen Alşan, işçilerin yeni sorunlarına da odaklanarak bir muhalefet geliştireceklerini kaydetti. Alşan, işçi sınıfı ve sendikal hareketin geldiği noktayı “sırtlarına mikroçip takılıp takip edilen, eşya gibi kiralanan, tuvaletlerinde dahi kontrol edilen işçilerin hakları için var olmak zorundayız’’ diyerek özetledi. Alşan, IMF ve Dünya Bankası politikalarına da sert eleştirilerde bulunarak şunları kaydetti: “Utanmadan biz değiştik diyorlar. Değiştim diyenler, bir yandan yoksulluk edebiyatı yaparken, diğer yandan işçi çıkartanların sırtını sıvazlıyor, işçileri güvencesizleştiriyor. AKP'nin çıkarttığı yasalarla işçiler köleleştirildi".
• Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Samsun Şubesi üyeleri, Yeşilırmak Elektrik Dağıtım A.Ş.'nin (YEDAŞ) özelleştirme ihalesine tepki göstererek bir eylem düzenledi. YEDAŞ Samsun önünde toplanan grup adına bir açıklama yapan KESK Dönem Sözcüsü Uğurcan Albak halkın en önemli yaşamsal kaynaklarından biri olan enerjinin bölgeye dağıtımını yapan YEDAŞ'ın özelleştirilmesinin halkın ödeyeceği elektrik faturalarının kabarmasına ve YEDAŞ çalışanlarının mağdur edilmesine yol açacağını belirterek ihalenin iptalini istedi.
• YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, Selçuk Üniversitesi'nin açılış programı için bulunduğu Konya’da öğretmen adaylarının protestolarıyla karşılaştı.
• Türk-İş, KESK, TMMOB, ATO, DİSK, CHP, DTP, ÖDP, EMEP, TKP, Halkevleri, 78’liler Girişimi ve İHD’nin Ankara örgütleri, 21 Kasım Cumartesi günü “Krize, Açlığa, Yoksullaştırmaya, İşsizliğe, Zamlara Hayır” mitingi düzenleyecek.
• Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden yapılan hesaplamaya göre, Temmuz ayında istihdamdaki toplam nüfus 22 milyon 213 bin olurken, bunun 10 milyon 305 bin kişisini herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kaydı bulunmayanlar oluşturdu. Ücretli ve yevmiyeli olarak çalışan toplam 13 milyon 112 bin kişiden yüzde 28.5'ini oluşturan 3 milyon 737 bin kişinin kayıt dışı çalıştığı belirlendi. Kayıt dışı "çalışanlar" içinde en büyük grubu ücretsiz aile işçileri oluşturuyor. Büyük bölümü tarım kesiminde bulunan ve standart bir istihdamdan farklı olarak tarım ya da ticaretle uğraşan ailesine yardım eden bu kişilerin toplam sayısı 3 milyon 428 bin kişi. Bunların yaklaşık yüzde 92'si oranındaki 3 milyon 153 bininin sosyal güvenlik sistemine kayıtlı olmadığı görüldü. Normal bir istihdam olanağı elde edemediği için mevcut konumda yer alan bu kişilerin, ücretsiz aile işçisi şeklinde tanımlanması, Türkiye'deki işsizliğin boyutlarını da olduğundan küçük gösteriyor. Kayıt dışı çalışanlar toplamının 5 milyon 201 bini tarımda, 5 milyon 104 bini ise tarım dışı sektörlerde bulunuyor. Kayıtdışılık oranı tarımda yüzde 87.1, diğer sektörler ortalamasında yüzde 31.4 düzeyinde gerçekleşti.
• Adana Krize Karşı Emek ve Demokrasi Platformu 2010 bütçesini protesto etti.
• Adana Yüreğir'de tarım işçilerini taşıyan minibüsün devrilmesi sonucu 2 işçi öldü.
• Carrefour Alışveriş Merkezi güvenlik elemanlarının saldırısını protesto eden İzmit’teki gazeteciler, yürüyerek gittikleri alışveriş merkezi önünde oturma eylemi yaptı.
• Türkiye Selüloz, Kağıt ve Mamulleri İşçileri Sendikası (Selüloz-İş) Genel Merkezi’nin 17. Olağan Genel Kurulu’nda, Ergin Alşan yeniden Genel Başkan seçildi. Diğer Genel Başkan adayı Aydın Parlakkılıç’ın da 89 oy aldığı seçimlerde 2 oy ise boş çıktı.
• Kocaeli’de bulunan CarrefourSA alışveriş merkezinde Halkevleri üyeleri protesto eylemi yapıldığı sırada, eylemi izleyen gazeteciler önce özel güvenliğin saldırısına maruz kaldılar, sonra da polis tarafından gözaltına alındılar.
• Hükümet 2010 yılı bütçe hedeflerini açıkladı. 50 milyar TL açık veren bütçe, özelleştirme ve işsizliğe karşı “sadakalarda” artışı öngörüyor. 2010 yılı bütçesinin kamu görevlilerini gözeten bir bütçe olduğunu ileri süren Şimşek, “2010 yılında devlet memurlarının aylıklarında yapılacak artışları devletin mali imkanları, ülkenin ekonomik gelişmesi ve enflasyon hedefi göz önünde bulundurularak belirledik. Ocak ve Temmuz aylarında yüzde 2,5 artı yüzde 2,5 oranında artış yapılmasını öngörüyoruz” dedi.
• AKP iktidarının ‘Sağlıkta Dönüşüm Programı’na karşı, sağlık örgütleri Kadıköy’de miting yaptı.Düzenleme Kurulu, İstanbul Tabip Odası, İstanbul Ecza Odası, İstanbul Veteriner Odası, Ses İstanbul Şubeleri ve Dev Sağlık İş olan mitinge, KESK Şubeler Platformu, Birleşik Metal –İş, Tekstil – Sen, Yurtsevercephe İşçi Birliği, ÖDP, EMEP, EHP, Halkevleri, ESP, Alınteri, Öğrenci Kolektifleri, Halk Cephesi, Köz de destek verdi.
• Türk-İş’e bağlı Türkiye Şeker Sanayi İşçileri Sendikası (Şeker-İş), Türkşeker’in özelleştirilmesi durumunda en az 18-20 fabrikanın kapanmasının kaçınılmaz olacağını açıkladı.
• Balıkesir’de Mutaf Grup’a bağlı ambarda sendikalı oldukları gerekçesiyle işten çıkarılan ve bunun sonucunda direnişe geçen 10 işçi ambar önünde bir basın açıklaması yapıp, kamuoyunu direnişleri hakkında bilgilendirdiler. Mutaf Grup ambarında çalışan ve Türk-İş’e bağlı Türkiye Motorlu Taşıt İşçileri Sendikası’na (TÜMTİS) üye 10 işçi, insani olmayan koşullarda çalıştırılıyor, üstelik maaşları da tam olarak ödenmiyor ve cüzi haftalıklarla geçiştiriliyorlardı.
• Karşıyaka Belediyesi’nin taşeronu Kent A.Ş.’de işten çıkarılan işçilerin Ankara yürüyüşü Abdi İpekçi Parkı’nda yapılan eylemle sona erdi. 31 gündür 650 kilometrelik İzmir-Ankara yolunu kat eden Kent A.Ş. işçilerini Ankara Garı’nda DİSK ve KESK’e bağlı sendikalar, demokratik kitle örgütleri ve siyasi partiler karşıladı. Burada işçilerle birleşen yaklaşık bin kişi sloganlarla Abdi İpekçi Parkı’na yürüdü. Abdi İpekçi Parkı’nda çadır kuran Kent A.Ş. işçileri geceyi parkta geçireceklerini ve somut bir çözüm getirilinceye dek Ankara’dan ayrılmayacaklarını açıkladılar. İşçiler, geceyi geçirecekleri Abdi İpekçi Parkı'nda Yurtsever Cephe İşçi Birliği tarafından ziyaret edildiler. İşten çıkarılan 297 işçiden 60'ı Ankara'da, kalanlar ise İzmir'deki şantiye önünde aileleriyle birlikte direnişi sürdürüyor olacak.
• Selüloz-İş’in 17. Olağan Genel Kurulu’nda hırsızlık iddiaları nedeniyle gerginlik yaşandı.
• Karabük'ün Safranbolu ilçesinde 71 yaşındaki emekli fizik öğretmeni K.C. evinde açlıktan ve bakımsızlıktan öldü.
• Eskişehir Organize Sanayi bölgesinde faaliyet gösteren iki ayrı fabrikada çalışan işçiler yedikleri yemekten zehirlendi.
• Kocaeli’de Atalar Mahallesi mevkisinde kurulu Marmara Tersanesi'nde patlama meydana geldi. İşçilerin oksijen kaynağı yaptığı sırada LPG tüpündeki gaz sıkışması sonucu patlama meydana geldi. Yaralanan işçilerden Nazım Karaman ve Bayram Aslan Derince Devlet Hastanesi'ndeki yanık ünitesine kaldırıldı.
• Eğitim-Sen Adana Şubesi yaptığı açıklama ile tarım işçisi çocukların okula gidebilmesini sağlayacak imkanların kullanılmamasını protesto etti.
• Ege Üniversitesi Genç-Sen 15 Ekim günü barınma sorunu üzerine söyleşi düzenledi.
• Bağımsız Tekstil İşçileri Sendikası (BATİS) 16 Ekim günü Bursa'da yaptığı eylemle Belenay Tekstil patronunu protesto etti. Nilüfer Organize Sanayi Bölgesi-NOSAB girişinden pankart, döviz ve sloganlarla fabrika önüne kadar yürüyen işçiler burada basın açıklaması yaptı.
• Kent A.Ş.’den işten atılan işçiler 650 km'lik yürüyüşlerini 16 Ekim günü Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın önünde yapılan basın açıklamasıyla sonlandırdı.
• Gebze’deki iki mahallenin sakinleri, Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamına alınmaları halinde mağduriyet yaşayacaklarını dile getirip, sorunun çözümlenmesi ve kapsam dışı bırakılmaları için Kocaeli Büyükşehir Belediyesi önünde eylem yaptı.
• Türk-İş'te bin 137 işçi "Kürt açılımı" nedeniyle istifa etti. 950 işçi "yeteri kadar destek olunmadı" 187 işçi ise "fazlasıyla destek olundu" diyerek sendikayla yollarını ayırdı.Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nde 650 ve Diyarbakır Bağlar Belediyesi'nde 300 kişi sendikadan istifa etti. Çalışanlar Belediye-İş Sendikası'na bağlıydı.Adana Ceyhan'da MHP'li belediyede çalışan 187 işçi, Devlet Bahçeli'nin sözlerine benzer şekilde, "açılımın adını ihanet projesi" koyarak istifa etti.
• Niğde, Bursa ve Kayseri'de meydana gelen kazalar sonucu üç işçi yaşamını yitirdi. Bursa'nın Osmangazi ilçesinde Cumhuriyet Mahallesi'ndeki bir inşaatın 12. katında, dış cephe boyası yapmak için çıktığı iskelenin demir kısmının yerinden çıkması sonucu düşen 45 yaşındaki Hidayet K. isimli inşaat işçisi hayatını kaybetti. Kayseri’de İncesu ilçesi Karakoyunlu mahallesi Kuşaklı bölgesinde TEDAŞ'a ait elektrik direklerine hat çeken Ünal Şahan (35) ile Murat Doğan (22), iki ayrı elektrik direğinde akıma kapıldılar. Niğde-Gölcük karayolunun 7. kilometresindeki bir fabrikaya işçi taşıyan minibüs, sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi üzerine şarampole yuvarlandı. Kaza sonucu 21 yaşındaki Abdullah Seçen adlı işçi hayatını kaybederken, sürücü ve 6 işçi yaralandı.
• Zonguldak Karaelmas Üniversitesi'nde eğitim gören Genç-Sen üyeleri, bir basın açıklaması yaparak, harç ve kiralara ilişkin sorunlarına dikkat çektiler. Üniversite rektörlük binası önünde toplanan Genç-Sen üyeleri, harçlara ve barınmaya ilişkin sorunlarına çözüm bulunmasını istediler. Eylemde, “Harçlara, kiralara, yurt sorununa, baskılara son”, “Bağımsız, parasız, bilimsel, özerk üniversite” pankartları açan öğrenciler, “Parasız eğitim istiyoruz” sloganları attılar.
• Türk Tabipler Birliği, “İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimleri ile Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri Hakkında Yönetmelik”in bazı maddelerinin iptali için yargıya başvurdu. Yönetmelikteki, 50’den az işçinin çalıştığı işyerlerinin “işyeri sağlık ve güvenlik birimi” kurmasının zorunlu olmadığına dair madde, iptal davasının gerekçelerinden birini oluşturuyor. 50’den fazla işçi çalıştıran işyerlerinin, işyeri hekimi ve diğer personeli çalıştırmadan bu hizmeti dışarıdan almasına olanak sağlayan maddeler, TTB’nin iptal davasının gerekçelerinden bir diğerini oluşturuyor.
• DİSK Emekli Sen’in İkitelli’de faaliyet gösteren şubesi, 13 Ekim günü şubeye gelen polis desteğindeki Belediye zabıtaları tarafından kapatıldı. Emekli Sen İkitelli şubesinin kapatılmasını protesto etmek için 15 Ekim günü saat 12.00’de Küçükçekmece Belediyesi’nin önünde basın açıklaması yapılacak.
• KESK'e bağlı Büro Emekçileri Sendikası (BES) Adana Şubesi 14 Ekim günü Adana Adliyesi önünde gerçekleştirdiği eylemle yargı emekçilerinin sorunlarını gündeme taşıdı. BES sözcüsü ana taleplerini şöyle sıraladı: Yol tazminatlarının (yani havuz paralarının) tamamının yargı emekçilerine eşit ve adil bir şekilde dağıtılması, Adalet hizmetleri tazminatının günün koşullarına uygun olarak arttırılması ve merkez / taşra ayrımı gözetmeksizin tüm yargı emekçilerine ödenmesi,Fazla mesai ücretlerinin üç katından beş katına çıkartılması, Sözleşmeli olarak istihdam edilen personelin kadroya alınması, Mübaşirlerin yardımcı hizmetler sınıfından genel idare hizmetleri sınıfına geçişlerinin sağlanması, Tüm yargı emekçilerinin servis, kreş, yemek ve lojman sorunlarının çözülmesi ve anayasa mahkemesince kısmen iptal edilen 3717 sayılı yasanın yargı emekçileri lehine adil ve eşitlikçi bir biçimde yeniden düzenlenmesi.
• Esenyurt Belediyesi’nde çalışırken sendikalı oldukları için belediye yönetimi tarafından 19 Ağustos 2009 tarihinde işten atılan Belediye-İş Sendikası İstanbul 2 No’lu Şube üyesi işçileri direnişlerinin 58. gününde her çarşamba gerçekleştirdikleri yürüyüş ve basın açıklaması eylemlerine devam etti. Esenyurt Köyiçi Meydanı’nda toplanan işçiler buradan sloganlarla Esenyurt Belediyesi önüne tek sıra olarak yürüdü.
• Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisinde staj yaparken bir Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastasından virüs bulaşması sonucu yaşamını yitiren sağlık meslek lisesi öğrencisi Kübra Yazım’ın (18) ailesi, rektörlük ve görevli doktor hakkında tazminat davası açtı.
• TÜİK Türkiye'de temmuz ayında işsizlik oranını yüzde 12,8 olarak açıkladı. Bu oran, Haziran ayında yüzde 13 düzeyinde açıklanmıştı.
• IBM şirketinin yeni Genel Müdürü Michel Charouk, şirketin tüm çalışanlarını sendikadan istifa etmeye zorluyor, aksi halde işten çıkarmakla tehdit ediyor. IBM işçileri, patronun tehdidine karşı eylem yapmaya hazırlanıyor. 20 Ekim salı günü saat 12:00'de IBM Türkiye önünde buluşma çağrısı yapıldı.
• Arslanbey Organize Sanayi Bölgesi’ndeki Uzer Makine ve Kalıp Sanayi’nde çalışan Türk Metal Sendikası üyesi işçiler, 9 işçi arkadaşlarının sendikaya üye oldukları gerekçesiyle işten çıkartılmalarına tepki göstererek iş bıraktı. İş bırakan işçiler gruplar halinde tesis dışına çıkarak eylemi sürdürüyor.
• Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi'nin (DİSKİ) taşeron firmasında işten çıkarılan 58 işçi, aileriyle birlikte belediye önünde oturma eylemi yaptı. DİSKİ'ye bağlı taşeron firmada 10 yıldan bu yana sayaç okuma, ağaç kesme gibi işlerde çalışan 58 işçi 4 ay önce, yapılan ihalede çalıştıkları firmanın yeni ihaleye girmemesi üzerine yeni firma tarafından geçen ay işten çıkarıldı. İşçiler, önceki firmada kalan ücret ve kıdem tazminatlarını alamayınca dava açtı. İşçiler, bu süre içinde belediye yetkililerin kendilerine işlerine döneceğini ve haklarını da alacağı yönünde söz verdiklerini ancak bunların yerine getirilmediğini öne sürdü. İşçiler bugün eşi ve çocuklarıyla birlikte belediye binası önünde oturma eyleminde bulundu.
• Sancaktepe'de 12 Ekim sabahı gerçekleştirilmek istenen yıkımda çatışma çıktı.
• Eskişehir Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu 12 Ekim günü gerçekleştirdikleri basın açıklaması ile, direnişlerinin 20. günündeki işten çıkarılan DİSK BMİS üyesi Renta işçilerinin yanında olduklarını söylediler. Direniş yerine yürüyüşle gelen öğretmenler, fabrika önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.
• Kent AŞ işçilerinin 16 Eylül günü İzmir'den yola çıkarak başlattıkları Ankara yürüyüşü, 28. gününde, Ankara Polatlı'ya vardı. Polatlı'da konaklayan işçilere KESK Genel Başkanı Sami Evren ve Başöz Enerji işçileri destek ziyaretinde bulundu.
• TTB, DİSK, Türk-İş 1. Bölge Temsilciliği, SES, İTO, Dev Sağlık-İş, İstanbul Eczacı Odası, İstanbul Dişhekimleri Odası ve İstanbul Veteriner Hekimler Odası, sağlık alanındaki saldırılara karşı 18 Ekim 2009 tarihinde Kadıköy’de miting düzenleyecek.
• Uğradığı silahlı saldırı sonucu yaralanan DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi taburcu oldu. Çelebi, "Bu ne arkadaş kurşunu ne de alacak kurşunu. Bu kurşun DİSK Başkanı'na suikast kurşunudur" dedi.
• Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından özelleştirme kapsamında satışa çıkarılan Turhal Şeker Fabrikalarına alıcı olarak gelen patronlar işçilerin tepkisi nedeniyle fabrikaya giremedi.
• Kürdistan Gençlik Dayanışma Örgütü'nün (KYEO) yayınladığı gençliğin durumuna ilişkin rapor, Irak Kürdistanı'nda kölelik koşullarının hakim olduğunu gösteriyor. Raporda, bölgede insan ticareti yapan dört şirketin bulunduğu ve son bir yılda Etiyopya, Endonezya, Filipinler, Bangladeş ve Somali gibi ülkelerden 2032 yabancı işçinin getirilerek pasaportlarına el konulduğu bilgisi yer alıyor. Bölgenin yarattığı ‘iş olanakları’nın "farkında olmayan" 4495 gencin Türkiye’ye açılan İbrahim Halil kapısından çıkmak isterken yakalandığı da dikkat çeken diğer bir nokta.
• Kütahya'nın Tavşanlı ilçesinde elektrik akımına kapılan inşaat işçisi hayatını kaybetti. Çırçırçeşme Mahallesi Hedef Sokak'ta bir inşaatın dış cephesinde sıva yapan Ömer Karataş (45), inşaat iskelesinin yakınından geçen yüksek gerilim hattına kapıldı. Vücudunda yanıklar oluşan ve diğer işçiler tarafından özel bir sağlık kurumuna kaldırılan bir çocuk babası Ömer Karataş kurtarılamadı.
• Gaziantep-Kilis kara yolu üzerindeki bir inşaatta beton dökme işi yapan Mehmet Ö'nün üzerine kepçe devrildi. Kepçenin altında sıkışan işçi Mehmet Ö, arkadaşlarının çabalarına rağmen sıkıştığı yerden çıkartılamadı ve hayatını kaybetti.
• ETUC tarafından AB’ye üye sendikalar ile Türkiye’deki sendikalar arasındaki ilişkiyi güçlendirmek için yapılan “İşçiler Bir Arada Projesi” kapsamında İngiltere’den TUC ve İtalya’dan CGIL, CSIL ve UİL konfederasyonları, 8 Ekim’de DİSK’i ziyaret etti.
• SES Ankara Şubesi üyeleri, Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde çalışan üyelerine dönük uygulamaları protesto etemek için hastane önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.Açıklamada, SES üyelerine geçici görevlendirme uygulamasının dayatıldığı bunun da üyelere dönük baskı ve sindirme politikası olduğu ifade edildi.
• Türkiye İş Kurumu'nun yayınladığı Aylık İstatistik Bülteni'ne göre, aynı ayda kayıtlı işgücü yüzde 100,86 oranında, kayıtlı işsiz sayısı yüzde 102,55 oranında artış gösterdi. Rapora göre, kayıtlı işsiz sayısı 1,626,066'ya yükseldi.
• Tersane İşçileri Birliği Derneği üyeleri, Genel Sağlık Sigortası’nın 1. yıldönümü nedeni ile Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformu tarafından hazırlanan, 18 Ekim Pazar günü Kadıköy’de gerçekleşecek olan mitinge çağrı yapan broşürlerin dağıtımını gerçekleştirdi.
• Birleşik Metal-İş Sendikası İstanbul 2 No’lu Şube’de örgütlenen ve geçtiğimiz aylarda toplu iş sözleşmesi imzalanan Güven Elektrik’te patron işten atmalara başvurdu. “Yaşanan kriz” ve “bölümün maliyeti arttırması” gerekçe gösterilerek motor bölümünden 18 işçinin işine son verildi.
• Balıkesir’in Dursunbey ilçesine bağlı Hamzacık köyünde, Şentaş Madencilik Şirketi’ne ait kömür ocağında 1 Ekim’de gaz sıkışması nedeniyle meydana gelen grizu patlamasında 5 işçi yaralandı.
• Ankara Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde "Behice Boran ve Mücadelenin Güncelliği" başlıklı bir etkinlik düzenledi. Ankaralı Emekçi Kadınların 2005’te Bursa’da tekstil atölyelerinde yanarak, kısa bir süre öncede İstanbul’da selde boğularak ölen kadın işçilere ithaf ettiği etkinlik, Behice Boran’ı anlatan “Selam Olsun” adlı film ile başladı.
• Ford Otosan krizin faturasını işçilere çıkarttı. Gölcük Fabrikası işçileri, 2008 yılında üretime verilen aralarda kullandırılan zorunlu izin günlerinin yevmiyesini borçlandırma adı altında geri ödüyor.
• İstanbul’da Çağlayan Meydanı’nda ticari taksiciler, “korsan taksiye hayır” mitingi düzenlediler.
• Türkiye İşçi Emeklileri Derneği (TİED) tarafından yapılan araştırmaya göre, emeklilerin yüzde 86'sının emekli aylığından başka geliri bulunmuyor, halen bir işte çalışanların oranıysa yüzde 11, yüzde 61'inin bakmakla yükümlü olduğu 1-3, yüzde 11'ninse 4 ve üzeri çocuğu var,yüzde 96'sı emekli maaşının yetersiz olduğunu ifade ederken, yüzde 22'si kirada oturuyor, bireysel emekliliği bulunan emeklilerin oranı yüzde 4 düzeyinde kalırken, emeklilerin yüzde 58'i kamudan, yüzde 41'i özel sektörden emekli, bir veya daha fazla kredi kartı kullanan emeklilerin oranı yüzde 49 iken, yüzde 23'ü icra takibine maruz kalmış, yüzde 10'nun evine hiç et girmiyor, yüzde 48'inin evine ise ayda 1 kilogramdan az et giriyor, hastanelerde aldığı sağlık hizmetini yeterli bulanların oranı ise yüzde 17'de kalıyor, yüzde 90'ı ikamet ettiği yerin yerel yönetiminin emekli ve yaşlılara sunduğu hizmeti yeterli bulmuyor. Halkın büyük çoğunluğunun resmen emekli bile olamadığı ve çok daha zor koşullarda yaşadığı biliniyor.
• KESK ve Türkiye Kamu-Sen, hükümetle toplu görüşme sürecindeki taleplerinin kabul edilmemesi nedeniyle, 25 Kasım'da tüm işyerlerinde, iş bırakma eylemi yapacak.
• Elektrik Mühendisleri Odası tarafından açılan dava üzerine Danıştay 13. Dairesi, elektrik dağıtım hizmetinde denetim görevinin özel şirketlere devrini iptal etti.
• Türkiye Kamu-Sen ve KESK, hükümetle toplu görüşme sürecindeki taleplerinin kabul edilmemesi karşısında hükümeti uyarmak için bir gün ortak iş bırakma eylemi yapma kararı aldılar.
• Diyarbakır'ın merkez Bağlar Belediyesi'nde çalışan işçiler, Belediye-İş Sendikası'ndan ayrılarak, DİSK'e bağlı Genel-İş Sendikası'na üye oldular. DTP'li Bağlar Belediye Başkanı Yüksel Baran'la yaşanan sorunlar üzerine sohbet eden işçi temsilcileri DİSK Başkanı Süleyman Çelebi'ye yapılan silahlı saldırıyı da kınadılar.
• Kent AŞ işçileri İzmir-Ankara yürüyüşlerinin 25. gününde Polatlı'ya ulaştı.
• Okmeydanı Hastanesi'nde çalışırken işten atılan Dev Sağlık-İş üyeleri, hastane önünde protesto eylemi yaptı. Eylemde DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün de konuşma yaptı.
• Çorlu Gençlik ve Kültür Merkezi inşaatında çalışan, üç aydır tek kuruş almadıklarını ve zor durumda olduklarını belirten yaklaşık 20 işçi, müteahhit firmanın işi bir başka taşerona devrettiğini tüm çabalarına rağmen muhatap bulamadıklarını belirterek, son çare olarak mimar ve mühendislerin kullandığı iki odalı bölümün kapı ve camlarını kırdı, masa ve sandalyeleri de ateşe verdi.
• Türk-İş'e bağlı T. Haber-İş Sendikası İstanbul 1 No'lu Şube 10. Olağan Genel Kurulu 10 Ekim 2009 tarihinde Merter Green Park Otel'de gerçekleştirilecek. Genel kurul sürecinde, Levent Dokuyucu'nun şube başkanlığı görevini yürüttüğü mevcut şube yönetimini eleştiren ve “şube yönetiminin sınıf ve kitle sendikacılığı anlayışından uzak olduğunu” belirten muhalif Telekom işçileri kaleme aldıkları “Telekom İşçilerinin Sesi - Biz Kazanacağız” başlıklı metinle şube içerisinde yaşanan sorunları ve çözüm önerilerini kamuoyuna açıkladı.
• İstanbul Sabih Gökçen Havalimanında çalışan sendika üyesi 217 işçi, işten atılmalarının 32. gününde gerçekleştirdikleri eylemle sendikal örgütlenmeye yönelik baskıları protesto etti.
• Piyasalaşmaya Karşı Avukatlar Platformu, kuruluşunu açıkladığı ilk toplantısını Makine Mühendisleri Odası’nda gerçekleştirdi. Toplantı, 25 Ekim tarihinde, Ankara’da stajyer avukatların sosyal güvenlik hakları için yapılacak olan eylemin ayrıntılarının görüşüleceği bir sonraki toplantının 15 Ekim Perşembe günü saat 19.30 da Makina Mühendisleri Odası’nda yapılması kararı ile sona erdirildi.
• Türkiye Sivil Havacılık Sendikası'nın (Hava-İş) 12-13 Aralıkta gerçekleştirilecek Genel Kurulu'nda mevcut yönetime alternatif bir sendikacılık anlayışıyla yola çıkan Gökkuşağı Hareketi, dün basına amaç ve ilkelerini anlattı. Gökkuşağı hareketi sözcüsü Bahadır Altan sendikaların güç kaybetmesinde sendikacılığın bir meslek haline gelmesinin önemli bir etkisi olduğunu söyleyerek, “Gelinen noktada sendikaların da payı olduğu gerçek. Hava-İş Sendikası’na 20 yıldır emek veren arkadaşlarımızın gençlere yer vermelerini istedik. Olmadı. Yanlışın özü profesyonel sendikacılıktır. Yani sendikacılığın bir meslek haline gelmesidir," dedi. Gökkuşağı Hareketi'nin mevcut yönetime karşı muhalefet örgütlemesinin bir diğer nedeni olarak ise, sendikanın işçilerle yetersiz bir bağ kurmuş olmasına işaret edildi. Altan, sendikada halen seçimle değil, atamayla gelen bazı yöneticilerin olduğunu belirterek, sendikal yöneticilik anlayışını tümüyle değiştireceklerini ve belli periyotlarla işçi meclisini toplayacaklarını açıkladı. Yapılan delege seçimlerinde, Atilay Ayçin ve mevcut yönetim ekibinin kazandığı delege sayısı 55, muhaliflerin toplam delege sayısı 8 oldu.
• Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, gündemdeki kıdem tazminatı tartışmaları ile ilgili açıklamasında, konuya sadece patronlar cephesinden bakmadıklarını iddia etti. Dinçer, "Türkiye'de kıdem tazminatıyla ilgili bir sorun var. Bu sorun sadece işverenlerin karşı karşıya kaldığı bir sorun değil. Belki daha ağır bir şekilde işçilerimizin de karşı karşıya kaldığı bir sorun. Birçok sektörde işyeri kapandığı zaman kıdem tazminatlarını alamayan insanlarımız var, veya bir yılını doldurmadan çalışan çok sayıda işçimiz kıdem tazminatı imkânına sahip değil” dedi. TİSK kıdem tazminatının devlet tarafından oluşturulacak fon üzerinden ödenmesini ve işverenlerin fona yüzde 1 – 2 pay aktarmasını öneriyor. DİSK ve Türk – İş geçtiğimiz Haziran ayında kıdem tazminatının kaldırılmasına genel grevle yanıt verecekleri doğrultusunda açıklamalar yapmışlardı.
• Olay Medya’da örgütlenen TGS üyeleri işten atıldı. TGS de bu durumu protesto etmek için 8 Ekim günü saat 12.30’da Şehreküstü Meydanı’nda basın açıklaması yaptı. İşten çıkarma bahanesi olarak, Şeker Bayramı’nda dağıtılan çikolata paketlerinin alınmamasının gösterildiğini belirten TGS, asıl gerçeğin basın emekçilerinin sendikalı olmaları nedeniyle işten atılmaları olduğunu ifade etti. Bursa'da Olay Gazetesi, Olay TV ve Olay FM’i bünyesinde barındıran Olay Medya’ya 7 Mart 2008 tarihinde TMSF tarafından el konularak bu kurumlar satışa çıkarılmıştı. Bu süre içerisinde OLAY Medya bünyesinde çalışan basın emekçileri Türkiye Gazeteciler Sendikası’nda (TGS) örgütlendi.Örgütlenme çalışmalarında öne çıkan iki basın emekçisi işten atıldı. TGS’nin yetkisinin de kesinleşmesiyle beraber toplu sözleşme süreci başladı ve taraflar arasında büyük oranda anlaşma sağlandı. Ancak Olay Medya’nın ikinci kez satışa çıkarılmasıyla beraber toplu sözleşme görüşmeleri kesildi ve TMSF süreci tıkadı. Bu gelişmelerden sonra TMSF’nin düzenlediği iftar yemeğine birçok emekçi katılmadı. Bunun yanında Şeker Bayramı öncesinde işveren tarafından dağıtılan çikolata paketleri de 40 emekçi tarafından kabul edilmedi. İşveren ve servis şeflerinin baskısına tepki gösteren emekçilerin sayısı 12’ye düştü. Bayram dönüşü de 2’si sendika temsilcisi olan 12 basın emekçisinin iş akdi feshedildi ve çalışanlar içeri alınmadı.
• SES Aksaray Şubesi, Cerrahpaşa ve Çapa'da basın açıklamaları gerçekleştirdi. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), polisin gaz bombası kullanmasını protesto etti. Sendika üyeleri, halkın sağlığından sorumlu Sağlık Bakanlığı'nın yaşananlar karşısında sessiz kalmasını da eleştirdi ve kullanılan gazların etkilerinin açıklanmasını istedi.
• Brisa’da mahkeme kararıyla iptal edilen Lastik-İş sendikası delege seçimleri tekrar yapılacak. 77 kişinin delege olma hakkı bulunan seçimler için 81 kişi aday oldu. Adaylardan 4’ünün, şube yönetimine muhalif gruptan olduğu belirtiliyor. Seçimlerde Geçen yılın Aralık ayında işten çıkartılan 53 işçi oy kullanamayacak.
• Özelleştirildikten sonra çoğunluk hisseleri Fransız GDF Suez firmasının eline geçen İzmit Gaz Dağıtım A.Ş (İZGAZ) 11 kişiyi işten çıkarttı.
• Sabiha Gökçen Havalimanında, bagaj, kargo, trafik, yükleme, boşaltma, temizlik gibi işlerde çalışan işçilerin sendikal örgütlenme mücadelesi devam ediyor. Haklarını birlikte savunmak için Haziran ayında sendikaya örgütlenince, patronun yıldırma ve örgütlülüğü engelleme amaçlı saldırısı ile karşı karşıya kalan işçiler, örgütlenme ve birlik doğrultusunda ısrarlı tavırlarını sürdürüyor. 9 Ekim’de saat 12.00’de Dış Hatlar Terminali önünde kitlesel bir eylem yapılacak.
• UNICEF'in dün yayımladığı "Çocuklar için Gelişim: Çocukların Korunması Hakkında Bir Tarama Raporu” Türkiye'nin bazı başlıklarda, "Orta ve Doğu Avrupa ve Bağımsız Devletler Topluluğu" gruplarından ziyade, Afrika ülkelerine benzediği görüldü. Çocukların doğumda nüfusa kayıt edilmesinde yüzde 84'lük nüfusa kayıt oranıyla en sonuncu sırada yer alan Türkiye'de, çocuk işçilik oranı da yüzde 5 bulundu. Kayıt-dışı çalışma oranının da çok yüksek olduğu göz önünde bulundurulduğunda, raporda geçen yüzde beşlik çocuk işçi oranının, gerçeğin oldukça altında kaldığı tahmin ediliyor.
• İstanbul Okmeydanı Devlet Hastanesi'nde çalışan 18 temizlik işçisi, Başhekimlik ile yeni anlaşma yapan Emin Temizlik Ltd adlı şirket tarafından, telefonlarına sesli mesaj bırakılarak işlerinden çıkartıldı. Yeni taşeron şirketin, “sendikalı işçilerle çalışmak istemediğini” hiçbir resmi tebligatta bulunmaksızın bir cep telefonu mesajıyla bildirmesi örneği daha önce görülmemiş bir uygulama.
• Karşıyaka Belediyesinde işten atılan Kent AŞ işçileri, çalışma hakkı için başlattıkları Ankara yürüyüşünde, 7 Ekim itibarıyla 550 kilometreyi tamamladı. Artık ayak derileri parçalanan, çeşitli böbrek ve mide rahatsızlıkları yaşamaya başlayan işçiler, geceleri de çadırlarda konaklıyor. Yürüyüş hakkında bilgi veren Genel-İş Sendikası Genel Sekreteri Kani Beko, 23 gündür aralıksız yürüdüklerini, gittikleri köylerde, kasabalarda, illerde bildiri dağıttıklarını, emek dostu sivil toplum örgütleri, odalar ve siyasi parti temsilcileriyle görüşmeler yaptıklarını anlattı.
• DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası İstanbul Konut İşçileri Şubesi , ev hizmetlerinde çalışan kadınların sigortalı, güvenceli, düzenli iş için bir araya gelip örgütlenmesi çalışması başlattı.
• Uluslararası Kimya, Enerji, Maden ve Genel İşçi Sendikaları Konfederasyonu ICEM’in de aralarında yer aldığı 11 Küresel İşkolu Federasyonu, Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu ITUC ve OECD Sendikalar Danışma Kurulu TUAC’tan oluşan Küresel Sendikalar Konseyi ile Türkiye’deki ICEM üyesi sendikalar, 2 Ekim’de İstanbul’da “Dünyada ve Türkiye’de Düzensiz ve Güvencesiz İstihdam” konulu bir konferans düzenledi. ICEM Genel Sekreteri Manfred Warda, konferansta yaptığı konuşmada, güvencesiz istihdam bakımından Türkiye’nin çalışma koşulları en kötü ülkelerden birisi olduğunu söyledi. Toplantıda konuşan Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu, Türkiye’de ILO standartlarının uygulanmadığını belirtti. Ülkenin “düzensiz ve güvencesiz istihdam cenneti” haline dönüştürüldüğünün altını çizen DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, “Türkiye’de yaklaşık 27 milyonluk işgücünün 6 milyonu’nun işsiz olduğunu, 21 milyon işçinin düzenli ve düzensiz olarak istihdam edildiğini, bu 21 milyon işçinin yüzde 46’sının sigortasız olarak kayıt dışı çalıştığını yani 10 milyon kişinin yasal haklardan mahrum bırakıldığını” vurguladı.
• THY Teknik AŞ işyerinde işverenin ve Hak-İş Konfederasyonu’na bağlı Çelik-İş sendikasının Hava-İş sendikasının yetkisine “işkolunun havacılık olmaması gerektiği” üzerinden yaptığı itirazı iş mahkemesinde reddedildi. THY Teknik AŞ işyerlerinin tümüyle 21 sayılı hava taşımacılığı işkolunda olduğuna karar verildi. Teknik AŞ patronuyla işbirliği yapan Hak-İş sendikasına bağlı Çelik-İş tarafından yapılan itiraz nedeniyle başlayan mahkeme süreci yüzünden Teknik AŞ işyerlerinde 1 Ocak 1990’da başlaması gereken toplu iş sözleşme süreci henüz başlayamadı.
• Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu (AYOP), Ankara’da düzenlediği eylemde güvenceli iş ve kadro istedi.
• Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde yer alan Desan Tersanesi Küçük Havuz’daki Panama bandıralı M/V ADRİATIC ARROW gemisinin güvertesinden ambar boşluğuna düşerek ağır yaralanan taşeron bir firmaya bağlı tersane işçisi Halil Daş'ın 30 Eylül'de hastanede hayatını kaybettiğinin duyulması üzerine, yeni inşa edilen NOSİ gemisinin planlı denize indirme töreni iptal edildi.
• 7 Ekim'de Pangaltı’da toplanma ve Kongre Vadisi’ne yürüme kararı alan IMF ve Dünya Bankası Karşıtı Birlik çağrısıyla toplanan yüzlerce gösterici polis şiddetine hedef oldu. Mecidiyeköy, Okmeydanı, Kurtuluş, Şişli ve Pangaltı civarında gösterici gruplarıyla polis arasında meydana gelen çatışmalar yer yer E5 otoyoluna kadar yayıldı. Polisin bazı noktalarda göstericilere silahla ateş açtığı gözlendi. Gösterilerde çok sayıda banka şubesi ve Amerikan fast-food gıda zincirilerine bağlı yiyecek dükkanları göstericilerin öfkeli tepkileri sonucunda maddi zarara uğradı.
• Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi Mümtaz Zeytinoğlu Caddesi´ndeki bir kablo imalat fabrikasında çalışan Mehmet Ali Kobak (26), işyerindeki yük asansörüne sıkışarak ağır yaralandı.
• İstanbul Kurfalı’da bulunan Cesur Ambalaj Fabrikası’nda 5 Ekim sabahı işçiler ücretlerinin, ikramiye ve fazla mesai alacaklarının ödenmesi talebiyle iş durdurdu, fabrika önünde direnişe geçti.
• Esenyurt Belediyesi’nde işten atılan ve direnişlerini sürdüren Belediye-İş Sendikası üyesi işçilerin direnişi sürerken direnişin 51. gününde 2 işçi daha işten atıldı. Direnişteki işçiler ve destek veren kurumlar da Çarşamba yürüyüşlerine devam ediyorlar.
• Enerji Bakanlığı’nın bahçesinde bulunan çukuru temizlemek için çukura giren bir işçi, metan gazından zehirlenerek hayatını kaybetti.
• İstanbul'da devam eden IMF-Dünya Bankası Zirve Toplantısında konuşan Dünya Bankası başkanı Robert Zoellick, bu yıl 59 milyondan fazla insanın işini kaybedeceğini, Afrika'nın Sahra altındaki az gelişmiş bölgelerinde 30 bin ile 50 bin bebeğin ölebileceğini kaydetti.
• Taksim'de TKP, ÖDP, EMEP, sendikalar ve meslek örgütlerinin birlikte düzenlediği IMF karşıtı eyleme polis şiddet kullanarak müdahalede bulundu. Polis müdahale gerekçesini, meydanda toplanan kalabalığın IMF görüşmelerinin yapıldığı alana doğru "hareket etmesi" olarak açıkladı. Çıkan olaylarda 100 kişinin gözaltına alındığı, 1 kişinin gaz nedeniyle öldüğü, çok sayıda yaralı bulunduğu bildirildi.
• DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, DİSK Genel Merkezinde uğradığı silahlı saldırı sonucu ağır yaralandı. IMF ve Dünya Bankası zirve toplantılarını protesto gösterilerinin yükseldiği sırada meydana gelen saldırının, medya ve İstanbul Valisi tarafından erken yapılan açıklamalarda alacak verecek meselesine bağlı "kişisel" ve "adli" bir suç olarak gösterildiği dikkat çekti. Yakalanan saldırganın kimliği hakkında medya "akli dengesi bozuk", "uyuşturucu suçundan sabıkalı", "eski solcu" türünden bilgiler yaydı. DİSK Genel Merkez açıklamasında, olayın gerçek yüzünün aydınlatılması istendi. YC İşçi Birliği'nin saldırıyı kınayan açıklamasında, "Başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olmak üzere AKP hükümeti, işçilerin hakkını arayan sendikalara yönelik her türlü baskının şiddetini artırmakta, sendikacıları para yiyen, işçilerin hakkını düşünmeyen yöneticiler olarak toplumun hafızasına kazımaya çalışmaktadır. Bunun DİSK Genel Başkanı'na yapılan saldırıyı ve benzer saldırıları meşrulaştırdığı açıktır" denildi.
• Market zinciri Migros'tan, şirkete bağlı tüm işyerlerinde lokavt kararı alındığı açıklaması yapıldı. Tez-Koop-İş ile şirket arasında sürdürülen Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri kapsamında, yasal süre içerisinde Tez-Koop-İş grev kararını şirkete tebliğ etmişti. Migros patronunun grev kararına karşı lokavt kararıyla devam eden toplu sözleşme görüşmelerinde işçilere karşı üstünlük sağlamaya çalıştığı düşünülüyor.
• Koç Holding, Arçelik’in alt işvereni-taşeron Yıldıran İnşaat Yükleme Boşaltma Tic. Ltd. Şti. işçilerinin Yargıtay tarafından onaylanan işe iade ya da tazminat haklarını vermemekte ısrar ediyor. 2007 yılında Nakliyat-İş’in örgütlendiği ve toplu iş sözleşmesi imzaladığı Yıldıran İnşaat’ın ihalesi, Arçelik yönetimi tarafından iptal edilmiş, bu hamle üzerine işçiler aylarca süren bir direniş başlatmışlardı. İşçilerin direniş eylemi devam ediyor.
• Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası (Dev Sağlık-İş) 4 Ekim günü IMF zirvesinin toplandığı Kongre Vadisi’nin girişinde bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada sağlık emekçilerinin işten çıkarılmasının sebebinin IMF ve Dünya Bankası politikaları olduğu vurgulandı.
• DİSK, KESK, TMMOB ve TTB tarafından IMF ve Dünya Bankası’nın 6-7 Ekim’de Türkiye’de yapacakları toplantılara karşı oluşturdukları platformun Kartal Meydanı’ndaki eylemi Sinter işçleri ile birarada yapıldı. Sinter işçileri dayanışma gecesi öncesinde yapılan eyleme, Devrimci Sağlık –iş, Sabiha Gökçen işçileri, EMEP, ÖDP, TKP, Halkevleri, ESP, Kurtuluş, Alınteri ve Devrimci Hareket de destek verdi.
• Sakarya Elektrik Dağıtım A.Ş.’de (SEDAŞ) özelleştirildikten sonraki ilk toplu sözleşme Türkiye Enerji, Su ve Gaz İşçileri Sendikası (TES-İŞ) arasında imzalandı. SEDAŞ işvereni ile TES-İŞ arasında 1 Mart 2009’dan itibaren 2 yıl süreyle geçerli olacak sözleşmeye göre, ortalama 1.500 TL civarında olan ücretlere birinci yılın ilk 6 ayı için yüzde 4, ikinci 6 ayı için de yüzde 5, ikinci yılın her iki 6 aylık dönemi içinse yüzde 2.5 artı enflasyon farkı oranında zam yapılacak. Ayrıca toplu sözleşme kapsamında gıda, giyim yardımı, yemek bedeli ve sosyal yardım tutarlarında ilave artışlar yapıldı.
• Pakmaya’nın İzmit Fabrikası’nda müteahhit işçisi olarak çalışan 4 kişi, temizlik için girdikleri fosseptik çukurunda metan gazından zehirlendi. Arıtma tesisi civarında bulunan atık suların toplandığı kuyunun temizliğini yapan Altun isimli vidanjör firmasının 4 işçisi, atık su kuyusundaki çamuru karıştırınca çıkan gazdan dolayı zehirlendi. İşçilerden 2’sinin hayati tehlikesi bulunuyor.
• Tuzla Tersaneler bölgesinde son olarak Halil Daş isimli bir işçinin de iş cinayeti biçimindeki bir iş kazasına kurban gitmesini protesto eden Tersane İşçileri Birliği Derneği üyeleri 2 Ekim günü Desan Tersanesi önünde eylem yaptı.
• TMMOB tarafından 14–15 Kasım’da gerçekleşecek olan Ücretli ve İşsiz Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları kurultayının çağrısının ve programının da yer aldığı broşürleri dağıtan "Toplumcu Mimar, Mühendis ve Şehir Plancıları", 2 Ekim Cuma günü Tepebaşı’nda bulunan İstanbul Metropolitan Planlama’da (İMP) güvenlik görevlilerinin ve İMP yönetiminin sözlü saldırısına ve tehditlerine maruz kaldı.
• Dev Sağlık-İş'e üye oldukları için işten atılan Okmeydanı Hastanesi çalışanları Taksim'de kitlesel gösteri ve yürüyüş yaptı.
• Bağımsız Metal İşçileri Sendikası (BAMİS) Genel Başkanı Ayşegül Bozdağ ve BAMİS Genel Sekreteri Volkan Dursun çalıştıkları, Bursa Hasanağa Organize Sanayi Bölgesi’nde (HOSAB) bulunan ve 300 işçinin çalıştığı PLAST-MET Plastik Metal San. ve Tic. AŞ’den sendikal faaliyet yürüttükleri gerekçesiyle işten çıkarıldılar.
• KESK'e bağlı Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen), eğitim emekçileri ve öğrenciler için ücretsiz ulaşım hakkı talebiyle çıplak ayaklı bir yürüyüş gerçekleştirdi. Taksim Tramvay Durağı'nda toplanan Eğitim-Sen'lilere çeşitli gençlik örgütleri ve veliler de destek verdi. Eylemde, IMF-DB direktifleri doğrultusunda ulaşım, sağlık ve barınma hakkının gaspedilmesine karşı İstanbul'da gerçekleştirilen IMF-DB toplantıları da protesto edildi.
• İzbeton'da greve çıkması mahkeme kararıyla durdurulan Belediye-İş toplu iş sözleşmesini imzaladı.
• Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellick, Türkiye için 2010 yılında işsizliğin "sorun" olarak devam edeceğini "müjdeledi"!
• Balıkesir’in Bandırma İlçesi’nde Petrol-İş Sendikası Bandırma Şubesi üyesi olan 200 işçi Eti Bor fabrikalarında uygulanan taşeronlaşmayı protesto etmek için 2 kilometrelik bir yürüyüş yaptı.
• İzbeton'da örgütlü Belediye-İş Sendikası'nın aldığı grev kararını mahkeme durdurdu.
• İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meslek Eğitimi Kursları'nda (İSMEK) çalışan bir muhasebe öğretmeni, AKP'yi eleştiren bir köşe yazısını iş yerindeki diğer muhasebe öğretmenleriyle paylaştığı için işinden kovuldu.
• Tuzla Tersaneler Bölgesi'nde çalıştığı Desan Tersanesi'nde 22 Eylül günü gemide yüksekten ambara düşen Halil Daş (26), kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. DİSK Limter-İş, Tuzla Tersaneler Bölgesi'nde iş kazası sonucu ölen işçi sayısının 128'e yükseldiğini açıkladı.
• Ankara Tabip Odası, SES ve Dev Sağlık-İş üyeleri, Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde çadır kurarak gece boyunca protesto nöbeti tuttular. Örgütler 1 Eylül 12.30'da da bir yürüyüş yapacak.
• Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu IMF'e karşı gerçekleşen protestoları kınadı.

Kaynak: Gerçek Haber Ajansı (GHA)
gercekhaberajans.blogspot.com