23 Nisan 2022 Cumartesi

Devrim Partisi, 1 Mayıs'ta otokrasiye karşı işçileri ve emekçi halkı meydanlara çağrıyor

 AKP’yi halk götürecek: 1 Mayıs’ta haramilerin saltanatına karşı alanlara

"Bugün tek adam rejimine, AKP eliyle kurulan istibdada, tarikatların saltanatına, haramilerin yağma ve talan düzenine karşı mücadele düzen muhalefetinin dar ve aldatıcı siyasetine teslim edilemez."

21-04-2022 12:22

AKP’yi halk götürecek: 1 Mayıs’ta haramilerin saltanatına karşı alanlara

20 yıllık AKP iktidarının değerlendirilmesi en masum şekilde şu şekilde yapılıyor: “AKP iktidarının ilk 10 yılı önemli dönüşümler gerçekleştirse de ikinci 10 yıllık iktidar süreci, bütün kazanımları yok etmiş, Türkiye yeniden 2002 yılına dönmüştür. 20 yıl boşuna yaşanmıştır.”

Bu saptama, geçmiş dönemde AKP iktidarına desteğini esirgemeyen kesimler tarafından yapılıyor. Belki verdikleri desteği haklı çıkarmak ve geçmiş tutumlarına dayanak bulmak açısından AKP’nin 20 yıllık iktidarının yaratmış olduğu tahribata bir kılıf arıyor olabilirler. Ama, sonunda, AKP’nin 20 yıllık iktidarına yönelik bir muhasebe içerdiği açık olsa gerek.

Siyasal İslamcılarının bir kesiminin ve liberallerin bu titrek tutumuna söylenecek ilk söz, bir kez daha solun haklı çıktığını söylemek olabilir. Bundan daha ötesi ise AKP’nin “yeni Türkiyesi”nin ülkeyi adım adım geriye götürdüğü, ekonomiden dış politikaya, eğitimden tarıma kadar her alanda nasıl bir tahribat yarattığının artık başka kesimler tarafından da görülüyor olmasıdır. AKP’den dönüşüm beklemek, liberal kesimlerin siyasi ve toplumsal analizlerinin sığlığıydı. AKP, burjuva sınıfının çıkarlarını temsil eden bir sermaye partisi olarak rant, yağma, talan ve sömürü rejimiyle kapitalist Türkiye’yi yeni bir düzleme taşımış, rejimi tek adam, tarikat/diyanet ve sermaye kolonları üzerine yerleştirmiştir. Böylesi bir rejimden çıkan ise haramiler saltanatı olmuştur.

Bu açıdan bugün AKP ve rejiminden şikâyet edilecekse ya da muhalefet tarifi yapılacaksa sorunu sadece tek adam yönetimine karşı çıkışta görmek, emekçi sınıfları bir kez daha “demokrasi söylemiyle” oyalamak anlamına gelecektir.

Dün destek verenler, bugün şikâyet ediyorlar. Ancak dün destek verenlerin, müesses gerici rejimi değiştirme yetenekleri de olamaz. Tıpkı FETÖ ile yıllardır omuz omuza verenlerin, FETÖ ile hesaplaşamayacakları gibi. Çünkü FETÖ ile hesaplaşmak, aynı zamanda FETÖ’nün siyasal ve ideolojik kodları ile düzen tasavvuruyla hesaplaşmayı gerektirdiği için. Bugün benzer bir durum, seçimler yaklaştıkça yine emekçi sınıfların karşısına çıkarılıyor. FETÖ’den kurtulmak için nasıl ki AKP gerçek bir alternatif değilse, AKP’den kurtulmak için geçmişte AKP’nin paydaşlarının da alternatif olamayacağı somut bir gerçek olarak kalınca yazılmalıdır. Dün koşulsuz ya da liberallerin koşullu AKP destekçiliğinin bugünkü pişmanlığı, AKP’nin 20 yıllık iktidarıyla hesaplaşmanın ya da 20 yıllık iktidarın yaratmış olduğu tahribatı ortadan kaldırmanın politik zemini asla olamaz.

20 yıllık AKP iktidarıyla hesaplaşmak, AKP’nin politik, ideolojik ve toplumsal alanlarda attığı adımlara net karşı duruşla mümkündür. Yoksa, AKP’nin çizgisi iyi ama uygulamada sorun var denebilir mi?

Suriye politikasında Erdoğan kadar Davutoğlu’nun payı yok mu?

 AKP’nin ekonomi politikası sıcak paraya bağımlı, inşaat odaklı ve borçlanmaya dayalı yapısının bugün duvara çarpmasında Babacan’ın rolü yok mu?

Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanlığını yürüten Erdoğan’ın karşısına “NATO, demokrasinin güvencesidir” diye çıkan Kılıçdaroğlu’nun farkı nerededir?

AKP’nin temsil ettiği İslamcılık ya da siyasal İslamcılık çizgisinin doğduğu siyasetin başkanlığını yapan Karamollaoğlu ne ile hesaplaşacak?

Seçimler yaklaştıkça, bir kez daha emekçi halkın önüne AKP’nin 20 yıllık iktidarının yarattığı tahribatın tadilatına soyunanlar alternatif olarak çıkarılıyor. 1923 Cumhuriyeti’ni temellerini dinamitleyerek yeni bir rejimle karşıya karşıya kalındığı gerçeği başa yazılmadan, bu rejimle kökten bir hesaplaşma programı ortaya konmadan değişim beklemek mümkün değildir. Seçim matematiği üzerinden Meclis çoğunluğu sağlayarak ve ilk turda başkanlık değişikliği ile, siyasi, toplumsal ve ekonomik sorunların çözüleceğini düşünmek nasıl bir güvence anlamına gelebilir? Bugün ısrarla toplumdan kaçırılan şey, ülkenin temel sorunlarının hangi programla çözüleceği meselesidir.

Bugün tek adam rejimine, AKP eliyle kurulan istibdada, tarikatların saltanatına, haramilerin yağma ve talan düzenine karşı mücadele düzen muhalefetinin dar ve aldatıcı siyasetine teslim edilemez. Verili toplumsal tepkiyi sömürerek ve manipüle ederek sermaye sınıfının bir başka kanadının alternatif olarak gösterilmesi, “helalleşme” siyaseti de düşünülerse eğer, 20 yıllık gerici dönüşüme alışmak dışında bir karşılığı olmayacaktır.

Bu durum emekçi sınıflar açısından başka bir gerçeğe işaret eder: Emekçiler, mücadeleyi düzen güçlerine bırakamaz. Bugün toplumsal, ekonomik ve demokratik talepler daha da yükseltilmeli, laiklik talebi daha fazla dillendirilmelidir. Bununla birlikte, seçimlere giden bir Türkiye’de eğer büyük bir değişim isteniyorsa, bu değişim sandık siyasetine indirgenemez. Bilinmelidir ki seçim hesapları ve matematiği üzerinden sandık siyaseti, emekçilerin hak ve taleplerini yine öksüz bırakacaktır.

Yapılması gereken bellidir: Emekçi sınıflar başta olmak üzere, ülkenin ilerici ve yurtsever birikimi, AKP-MHP blokunun gerici-faşist iktidarına karşı mücadeleyi ellerine almalıdır. Sandıkta istenilen sonucun çıkmasının yolu bugün alanlarda milyonların talepleri haykırmasından, güçlerini göstermesinden geçiyor. Sonrasında haklarını savunmak açısından da…

1 Mayıs, işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak seçimler öncesi AKP iktidarına karşı halkın gücünü göstereceği gün olacaktır. Çünkü, AKP’yi götürecek tek güç halkın iradesidir!

Emekçi halkımız iradesini, 1 Mayıs’ta alanları doldurarak göstermelidir.

Gazete Manifesto/ Başyazısından...

4 Nisan 2022 Pazartesi

Rus karşıtı şovenizme Napoli'den tepki

"Dostoyevski insanlığın ortak mirasıdır"

Rus kültürünü hedef alan şoven histeri dalgasına karşı İtalya’nın Napoli şehrinde sokak sanatcısı Jorit duvar resmi ile tepki gösterdi.

Dosyoyevski'nin portresini Napoli'de bir okulun duvarına resmeden sanatçının “eylemi” hakkında Vladimir Putin de bir açıklama yaptı. "Gerçekler zamanı gelince gün ışığına çıkacak" diyen Putin’e karşı, sanatçının yanıtı ise şöyle oldu: "Savaşların gerçek nedeni salt kültürün ve sanatın varolduğu ve etkili olduğu özgürlük ortamlarında anlaşılabilir”.

Jorit şöyle devam etmekle yetindi: "Kültür evrenseldir ve  Dostoyevski insanlığın ortak mirasıdır".

GHA İta (ADK)