18 Ağustos 2022 Perşembe

DEĞMEYECEK OLANLARI KONUŞMAK

Yahu ne kadar çok konuştuk. Günlerce zamanımızı Teğmen Mehmet Ali Çelebi aldı hâlâ da alıyor. Adamın Halk TV’de yanıt niteliğinde açıklamasını dinledim de kendi kendime dedim ki BİR İNSAN DAHA NE KADAR SEVİYE KAYBEDER?

Devamında Cem Evleri geldi. Ajan mı, provokatör mü ne olduğu belirsiz birileri çıktı Cem Evleri’ne saldırı düzenledi. Tam bunları konuşurken de Recep Tayyip Erdoğan’ın Ankara’da Cumhurbaşkanı sıfatıyla Cem Evlerinden bazılarını ziyaret edeceği duyuruldu. Tartışmalar başladı, gerginlikler körüklendi derken bir de baktık ki Erdoğan Hüseyin Gazi Türbesi’ni ziyaret etti. Tartışmalar daha da bir ateşlendi. Kimi Alevi dernekleri Hüseyin Gazi’de Erdoğan’ı kabul edenleri ağır bir dille eleştirerek “düşkün” olduklarına dair düşünceler ileri sürdüler. Bu da kesmedi, kimin resmi indirilmiş, niye indirilmiş, Atatürk’ün resmi nerdeymiş, Hazreti Ali niçin kaldırılmış vay babam vay tartışmanın harareti herkesi bastı. Televizyon kanalları konuyu gündemlerine aldılar konu bir türlü bitirilemiyor, tartışılıyor da tartışılıyor.

Erdoğan bu girişimi ile “Alevi Açılımı” mı yapacakmış, yaparsa ne olurmuş, bu girişim Alevilere atılmış bir kanca mıymış, bu işin uzmanları konuştular da konuştular. Sonra post meselesinde tartışma sürdürüldü. Erdoğan posta oturmuş da oraya ancak dedeler otururmuş da benzeri tartışmalar bitecek gibi görünmüyor, bu yüzden de bizim gibi sosyalistler bu işlerin niye bu kadar boyutlandırıldığının iç yüzünü iyi bildiği için tartışmaların içine pat diye atlamasalar da konunun duyarlılığı açısından ister istemez bizler de tartışmanın orasına burasına ara sıra da olsa dahil olduk.

Düşkünlük sözcüğünü biraz irdeleyelim. Bu sözcük Alevi toplumunda hiç kuşkusuz tutum ve davranışlarıyla bazı kuralları bozanlar için söylenen sözdür o gibi kimseler ise bir şekilde “düşkün” ilan edilip bir şekilde cezalandırılır ve de bazı hak mahrumiyetleri ile karşı karşıya kalırlar.

Ama bu sözcük Türkçede kapsamlı bir şekilde kullanılır. Düşkün sözcüğü kimi zaman herhangi birine yüksek derecede bağlı ve düşkün olmayı ifade ederken kimi zaman da halden, takatten düşmeyi ve güçsüz kalmayı ifade eder. Düşkün sözcüğü sağlığın yitirilmesi, insanların varlıklarını yitirip yoksul hale gelmesi durumunda da kullanılan sözcüktür. Her neyse Alevi kültüründe düşkün sözcüğü dinsel ve toplumsal bir anlama da denk düşüyor olsa da hemen her kesimde aşağı yukarı aynı anlamları taşıyan ve çok bilinen bir sözcüktür özetle.

Şimdi düşkünlükle eleştireceğimiz kimselerin her kesimde karşılığı vardır. Sonuçta Alevi toplumu da bilmem ne suyu ile yıkanmış arı duru altınla tartılacak insanlardan oluşmuş değildir. Sınıflı bir toplumda yaşıyorsak, insanlar hangi sınıfa yakınlarsa o sınıfın kodlarıyla kodlandıkları için davranışları da ona göre olacaktır. Tabi her zaman söylendiği gibi istisnalar kaideyi bozmaz. Alevi olup da işçi ve emekçi olan insanlar içinde de sınıf atlamak, aynı zamanda da kapitalizmden çıkar sağlamak isteyenler de olacaktır kuşkusuz. Genel olarak toplumda Alevilerle ilgili genel bir kanı devrimci oldukları yolunda oluştuğu için Alevilerin devrimciliğe ters gelen bir davranışları olduğu zaman daha çok dikkat çekip daha çok tepki görüyorlar. Hüseyin Gazi Dergâhında yaşanan olay da tam da budur. Oysa Sünni kesimde benzeri bir olay o kadar çok yaşanır ki kimse dönüp de işin bu yanına bakmaz. Bu yüzden de sınıf analizi yerini inanç olgusuna bırakır.

Ben Hüseyin Gazi olayının içinde yer alan kimseleri iyi tanıyorum. Bunlar evet, Alevi’dir fakat bunlar aynı zamanda da imamlar toplumu kandırıp köşe dönerlerken biz niye aynı yöntemi kullanmayalım diye düşünen kimseler oldukları ve sınıf temelli düşünmedikleri için bugün tartışılan ve gündemimizi meşgul eden Erdoğan’ın ziyareti çok ama çok abartılmıştır. Burada görev alanların bazılarını dedim ya yakından tanıyorum. Bunlar aynı zamanda da Etnik köken üzerinden politika yapmaya düşkün oldukları için bazılarının neredeyse hayatının tamamı Perinçek’in peşinde geçmiştir. Doğal olarak Perinçek hangi yoldan gidiyorsa bunlarda aynı yolu tercih edeceklerdir. Erdoğan’ın oraya davet edilmesi sonuçta bir seçimdir. Çünkü bu davet sonrasında burada postta oturan bazıları daha fazla olanaklara sahip olma hayali ile yanıp tutuştukları için Erdoğan’ı bütün sınıf gerçeklerini altüst ederek davet etmeyi içlerine sindirmiş kimselerdir. Gitseniz, konuşsanız sosyalist olduklarını söyleyeceklerdir ama onların sosyalistliği de nasyonal sosyalistliktir ne yapacaksın ki?

Son söz; inanç ve etnik köken üzerinden politika yapmaya bulunduğunuz yer itibariyle bu denli önemli bir yer ayırırsanız kör kuyuya düşmeniz de kaçınılmaz olur. Ya da şöyle söyleyelim, Hüseyin Gazi Türbesi’ni ziyaret edenlerin kestikleri kurbandan tutun da türbenin içine konulan para kutusuna kadar bazı olanaklar birilerine gıda ceplerine de harçlık olur.

Son not: Dikkat ederseniz isimden söz etmiyorum. Eğer gocunanlardan birisi çıkar da bir söz ederse bilinsin ki isimlerini de yazmaktan çekinmem. Sonuçta bu bir sınıf mücadelesidir çürük elmaların ayrışmasına da kimse hayıflanmamalıdır. İşte ben döne döne buna işaret ederim.

Özellikle TELE1 ve Halk TV’ye ve de birkaç televizyona da bunları gündemden düşürmelerini öneririm.

Zaten Erdoğan’ı onlar oraya çağırarak hangi sınıftan yana olduklarını açıkça göstermişlerdir ki Cem Evleri için “Cümbüş Evleri” diyen birisiyle ortaklaşmak her babayiğidin kaldıracağı bir yük değildir. 

12 Ağu 2022

TURGUT KOÇAK (TSİP GENEL BAŞKANI)