11 Ocak 2018 Perşembe

TEKTAŞ AĞAOĞLU’NUN ARDINDAN

Yitirdiklerimizin ardından veda yazıları yazmak güç iştir. Bunun bir çok nedenleri var. Gidenleri tanıyan ve vedalaşmayı kağıda döken bir sonraki kuşak, “devraldığı sorumluluğu ve mirası ne kadar kavrıyor sorusu” bu nedenlerden birisidir. “Kuşaklararası süreklilik ne kadar yaşatılabiliyor sorusu” bir başkasıdır. “Gidenlerin ve kalanların tarihsel pratiği bu vedalaşmaları ne kadar haklı kılıyor sorusu” ve başka sorular bunlara eklenebilir. Yine de vedalaşmaları ihmal etmemek gerekiyor. Geleceğe nelerin devredildiği, hangi değerlerin korunduğu ve taşındığı, bu gerekliliğin tarihsel anlamına işaret ediyor. 


Tektaş Ağaoğlu’nun ardından yazanlar, onu bir biçimde tanıyanlar, onun tarihsel serüveninin seyrine “değmiş olanlar”, bulundukları yerden hareketle değerlendirmelerini, tanıklıklarını, yargılarını, anılarını paylaşacaklardır. Bu paylaşım havuzuna biz de kendi katkımızı yapmayı deneyelim ve tarihe kaydımızı düşelim.

Tektaş Ağaoğlu işçi sınıfı sosyalizminin örgütlü bir siyasal hareket biçimindeki çıkışının öncüsü aydınlardan biriydi. Döneminin komünist aydın profilinin müstesna bir temsilcisiydi. Hem bilimsel sosyalizmin bayrağını 1970’lerin başında sahiplenmiş, hem sonraki kuşakların yetişmesinde rol üstlenmiş, hem aydın kimliğini örgütlü siyasal hareket içinde var etmiş, hem de aydın niteliğini çok yönlü duruşuyla (siyasal pratiğin içinde taraf olmasıyla, kültür ve sanat insanı özellikleriyle, yani gazeteciliğiyle, yazarlığıyla, çevirmenliğiyle, ressamlığıyla, heykeltıraşlığıyla) göstermişti.

Onun bilgi ve deneyiminden “el almış” sonraki kuşaktan birisi olarak bazı anılarımızı paylaşmak ve bazı değerlendirmelerimizi dile getirmek yararlı olacaktır.

Gerçek gazetesinin 1970’lerde o günün çok kısıtlı olanaklarıyla ve çok kısa bir süre için de olsa, günlük gazete olarak yayınlanması deneyiminde beraber çalışmak, o dönemin en değerli anılarından biridir bizim için. Sosyalist hareketin sahici ve somut çabalarından biriydi günlük Gerçek yayını… Siyasal gericiliğin yoğunlaştığı, faşizmin aşağıdan silahlı terör hareketi olarak tırmandığı, yaklaşan faşist askeri darbenin koşullarını kan dökerek hazırladığı koşullarda, Gerçek gazetesinin günlük yayınlanması cüretkar ve somut bir siyasal faaliyet örneğiydi. Gazete mutfağında bir iki ay paylaştığımız mesaide ondan komünist gazeteciliğin alfabesini öğrendik: Gerçeğe militanca bağlılık, titiz ve doğrucu bir yazma ve haberleştirme pratiği, gazetenin mutfağına gelen haberler konusunda komünist uyanıklık ve dikkat, dili doğru kullanmada rehberliği biz o zamanın genç sosyalistleri için yoldaşça bir öğretmenliği temsil ediyordu.

1990’larda hareketimizin bazı yol ayrımlarına rağmen, ÖDP’deki ayrışma sürecinde yine yan yana gelebildik. ÖDP’deki sosyalist birikimin heder olmaması ve işçi sınıfı sosyalizminin Türkiye’de tarihsel geleneğinin toparlanabilmesi için bir odak oluşturma çabamızda bizlere destek oldu, omuz verdi. Kızılcık dergisini yayına başlatma, politik çizgisini ve kimliğini inşa etme çabamızda, yanı başımızda durdu. ÖDP sonrasında sosyalist hareketin izlemesi gereken yol konusunda bir süre beraber devam ettik. Sonrasında biz örgütlü siyasal hareketin o zamanki ana doğrultusunu temsil ettiğini düşündüğümüz pratiğine katılmayı seçtik ama onunla beraber kalan arkadaşlarıyla Tektaş Ağaoğlu Kızılcık dergisini nitelikli bir sosyalist siyasal kültür dergisi kimliğiyle devam ettirdi, pratik politik eylemden biraz uzak ama saygın bir marksist dergi olarak bu yayını sürdürdü.

10 Ocak 2018 sonrasında artık önümüzde Tektaş Ağaoğlu’nun omuz başımızda olmadığı bir yol uzanıyor. Ondan geriye, bizim kuşağımıza, eylemde titizlik, sahici ve somut sosyalist pratiğe gösterilecek ilgi, çok yönlü ve aydın bir işçi kuşağı yetiştirme çabası, sosyalist düşünce ile işçi hareketini aynı nehir yatağında birleştirme zorunluluğuna yönelme, sosyalist aydının örgütlü olması gereğine bağlılık ve siyasal taraf olmayı seçmesi yatıyor. Bundan sonrası bizim ve bizden sonra gelecek olanların sorumluluğu olacaktır.