17 Aralık 2008 Çarşamba

YUNANİSTAN'DA İŞÇİ VE GENÇLİK GÖSTERİLERİ SÜRÜYOR


Yunanistan’da gençler sokakları terketmiyor

Yunanistan’da 6 Aralık günü Aleksis Grigoropulos’un polis kurşunuyla yaşamını yitirmesinin ardından tüm ülkede başlayan protesto gösterileri sürüyor.

Başkent Atina ile Selanik kentleri başta olmak üzere birçok kentte hafta sonunda gerçekleşen protesto gösterileri 15 Aralık günü de devam etti.

Atina’da çoğu ortaokul ve lise öğrencisi 3 binin üzerinde genç polis binasının önünde gösteri yaptı. Gençler "Polisi silahsızlandır!", "Hükümeti devir!“ gibi dövizler taşıdılar. Öğrencilere karşı polis yine gözyaşartıcı bomba kullandı, iki kişi gözaltına alındı.

Yunanistan polisi son 9 günde o kadar çok gaz bombası kullandı ki, depolarındaki bütün rezervleri tükendi ve İsrail ve Almanya’dan yeni gaz bombaları ısmarlamak zorunda kaldılar.

Öğrenciler Atina’nın birçok semtinde ana kavşakları da işgal ederek gösterileri yaptılar. İşgal nedeniyle Atina trafiğinde kaos yaşandı.

Olaylarda polis tarafından gözaltına alınan onlarca göstericinin tutuklu bulunduğ Atina yakınındaki Pireus kentinde bulunan cezaevi önünde gösteri yapan gençler ile polis arasında çatışma çıktı ve polis gözyaşartıcı gaz kullandı.

Atina’daki adliye önünde de protesto eylemleri gerçekleşti. Gözaltına alınan 200 kişi 15 Aralık günü mahkemeye çıkarılmıştı.

Diğer bazı kentlerde de radyo istasyonları ve hükümet binaları işgal edildi.

Lesbos adasındaki kamuya ait radyo istasyonu ve Yunanistan’ın kuzey batısındaki Ioannina radyosu geçici olarak işgal edildi. Gençler buradan işçi ve emekçilere seslenerek eylemleri ve talepleri üzerine açıklamalar yaptılar.

Selanik'te bir grup üniversiteli belediye binasını sembolik olarak işgal etti. Öğrenciler, Selanik halkını 15 Aralık akşamı için belediye binasına toplantıya davet ettiler. Burada eylemlerini sürdüreceklerini duyurdular.

Önümüzdeki günlerde de eylemlerini sürdüreceklerini duyuran öğrenciler sokak işgalleri, yürüyüş ve mitingler ve mahkeme önlerinde protesto gösterilerine devam etme kararlarını duyurdular.

Girit'in Hanya kentinde de öğrenciler protesto yürüyüşü yaptı. Bu arada, öğrencilerin önümüzdeki hafta süresince protestolarını sürdürecekleri belirtildi.

16 Aralık günü ülke genelinde eşzamanda ana caddeleri kapatma kararı alan öğrenciler, bu eylemleri ile kitlelere yaşanan olaylar ve talepleri üzerine görüşlerini anlatacaklarını açıkladılar.

17 Aralık günü Atina’da gerçekleşecek protesto gösterilerinin yanısıra akşam saatlerinde Adliyesi önünde Yunanistan Komünist Partisi (KKE) ve Komünist Gençlik Örgütünün (KNE) çağrısını yaptığı bir yürüyüş düzenlenecek.

18 Aralık günü ise Sintagma Meydanı yakınında öğrenciler ile eğitimcilerin, Omonia Meydanı'nda ise KKE'nin öğle saatlerinde iki ayrı gösteri düzenleyecekleri açıklandı.

19 Aralık günü ise Yunanistan Kamu Çalışanları Konfederasyonu (ADEDİ) ve Yunanistan İşçi Sendikaları Federasyonu'nun (GSEE) "Hükümetin uyguladığı şiddet ve yaşanan ekonomik zorlukları" protesto etmek için Sintagma Meydanı'ndaki Parlamento binası önünde protesto gösterisi için çağrı yaptı.

Öğrenci temsilcilikleri ise okul işgallerinin yılbaşına değin sürmesi kararını alırken Atina’da öğrenciler her gün yürüyüş yapma kararı aldı. Ortaokul ve lise öğrencileri hükümeti istifaya çağırıyor ve gözaltına alının tüm tutsakların serbest bırakılmasını talep ediyorlar. Halen öğrencilerin işgali altında bulunun okulların sayısının 400-600 arasında olduğu tahmin ediliyor.

Alexandros Grigoropoulos’un polis tarafından vurulmasından sonra sokaklara çıkan gençler talepleri kabul edilene kadar sokaklarda kalmakta kararlı olduklarını açıkladılar. Yapılan kamuoyu araştırmalarında, Yunan halkının büyük çoğunluğu bunun bir halk ayaklanması olduğunu savundukları ve her on kişiden altısının bu eylemlerin bir azınlığın eylemi olmadığını, aksine kitlesel bir karakter taşıdığını vurguluyorlar.

Komünist parti bürolarına saldırı

Dün gece saatlerinde kimliği belirlenemeyen maskeli kişiler Yunanistan Komünist Partisi'nin (KKE) kentteki iki bürosuna Molotof kokteylleri ile saldırdı. Olayda yaralanan olmazken ufak çapta maddi hasar oluştu. KKE yöneticileri tarafından geçtiğimiz günlerde yapılan açıklamalarda, "siyasi vurguları geri planda kalan şiddet eylemlerinin işçi sınıfı hareketine darbe vurmak için fırsat kollayan düzen güçlerine koz verdiği" uyarısında bulunulmuştu. KKE ayrıca, maskeli eylemcilerin arasına polis provokatörlerinin rahatlıkla sızabileceği yönünde de uyarı yapmıştı. Ta Nea gazetesinde de, bu ihtimali doğrulayan bazı çatışma görüntülerinden ve görgü tanıklarının ifadelerinden söz edilen bir haber yayımlanmıştı.

"Ordu sarı alarma geçti" iddiası

Öte yandan, yine Ta Nea gazetesinin haberine göre, şiddet eylemlerinin orduya da yönelmesi olasılığı düşünülerek, deniz, kara ve hava kuvvetlerindeki tüm tesislerde güvenlik önlemleri arttırıldı. Yunan ordusu, en yüksek seviyenin iki altı olan ve hazırlık anlamına gelen 'sarı alarm'a geçti. Elindeki biber gazı tükenen Atina polisi de bir İsrail şirketine siparişte bulunmuştu. (www.kizilbayrak.net,www.sol.org.tr)

16 Aralık 2008 Salı

İŞ CİNAYETLERİ, İŞ GÜVENLİĞİ VE İŞÇİ SAĞLIĞI KURULTAYI


Ezilenlerin Sosyalist Platformu tarafından düzenlenen “İş Cinayetleri, İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı Kurultayı” dün Tuzla Belediyesi İdris Güllüce Kültür Merkezi’nde gerçekleşti.

Kurultayın gerçekleştirildiği salonda, “Süleyman Yeter aramızda”, “İşimi geri istiyorum. Direnişin 94. günü” Limter-İş pankartı, Erdal İnceyol fotoğraflı “Daha dün yanarak öldü”, “Kapitalizm öldürür. Yaşasın sosyalizm”, “Kaza değil cinayet, kader değil kar hırsı”, “Kan parası değil çocuklar babalarını istiyor” “Bursa’da yakıldık, Tuzla’da boğulduk, Davutpaşa’da patladık. Hesabını soracağız!”, ozalitleri ve “Kotlar beyazlatıyor, hayatlar karartılıyor! İşyerleri denetlensin, işçi sağlığı, iş güvenliği sağlansın” Tekstil-Sen dövizleri asılıydı.

Kurultaya, Ankara, Adana, Antep, Bursa, Bingöl, Zonguldak, Antakya ve İstanbul’dan tersane, tekstil, kot taşlama, metal, inşaat, maden, deri, tarım, sağlık, eğitim ve ulaştırma sektöründen işçi ve temsilciler katıldı. Sektörlere ilişkin tebliğler sunuldu, konuşmalar yapıldı.

Kurultay, saat 11.30’da giriş konuşması ile başladı. Ardından Erdal İnceyol nezdinde iş cinayetleri sonucu yaşamını yitiren tüm işçiler için saygı duruşuna geçildi.

Saygı duruşunu ESP Temsilcisi Figen Yüksekdağ'ın açılış konuşması izledi. Yüksekdağ konuşmasında, Tuzla havzasındaki iş sorunları ve iş cinayetlerine değinerek Tuzla’nın iş cinayetlerine karşı verilen mücadelenin merkezi olduğunu belirtti. Yüksekdağ, tersanelerdeki kuralsız çalışma ve iş cinayetlerinin nedeninin patronların aşırı kar hırsından kaynaklandığını vurguladı. İş cinayetlerini yaratan koşulların ortadan kaldırılması yönünde mücadele edilmesi gerektiğini ifade etti. Ekonomik krize de dikkat çeken Yüksekdağ krizin doğurduğu sonuçlara işaret etti.

Açılış konuşmasının ardından BEKSAV Sinema Atölyesi tarafından hazırlanan “Limanların Uğultusu” adlı sinevizyon gösterimi yapıldı.

Kurultay, sinevizyon gösteriminin ardından divan üyelerinin oluşması ve tebliğlerin sunumu ile devam etti. Kurultayın ana tebliğini eğitim emekçisi Murat Pınar sundu. Kapitalizmin aşırı kar hırsı sonucunda işkazaları, iş cinayetleri ve hak gasplarınının artığı vurgusu yapılan sunumunda ayrıca, İLO verilerine dayanarak iş cinayetlerinin boyutunu anlattı. Sunumda taşeronluk sisteminin iş cinayetlerine zemin hazırladığı, kapitalist sistemden sosyalist sisteme geçilmesiyle düzenin koşullarının da değişebileceği belirtildi.

Ardından Mehmet Bodur, kot işçiliğinde iş güvenliği, işçi sağlığı tebliğini sundu. Bingöl Karlıova'dan gelen slikosiz hastası Abdullahim Demir “Leyleğin yuvadan atılmış yavruları” başlıklı mektubunu okudu. Demir, iş hastalığı sonucunda yaşanan ölümlerin sorumlusunun devlet olduğu gerçeğini yansıttğı mektubunun basında yer almasına rağmen yetkililer tarafından hiçbir adım atılmadığını vurguladı.

94 gündür işe geri dönme talebiyle direnişte olan Limter-İş Sendikası yöneticisi Levent Akhan tersane ve metal işkoluna ilişkin iş cinayetleri, işçi sağlığı ve iş güvenliği tebliğini sundu.

İşten atılan Hava-İş üyesi Bahadır Altan da kurultayda bir konuşma yaptı. Hava- İş kolunda yaşanan kaza ve ölümlere değinen Altan, “İş cinayetlerine karşı ortak mücadeleyle ortak ses olma zamanıdır” dedi.

Bursa'dan tekstil işçisi Aysel Akdeniz tarafından işçi istihdamı ve işçi sağlığına ilişkin bir tebliğ sunuldu. Bursa’da metal sektöründe işten çıkarmaların yoğun yaşandığını soyleyen Akdeniz, sendikasız çalışmanın iş cinayetlerine davetiye çıkardığını, kriz bahanesiyle birlikte iş kazaları ve cinayetlerinin hızla artacağını ifade etti. Akdeniz, tekstil sektöründeki dağınıklığın, örgütsüzlüğün ancak sendikal örgütlülükle giderilebileceğini söyledi.

Kurultayın 1. oturumunda , sırasıyla Tekstil Sen Yönetim Kurulu üyesi ve çorap işçisi Selim Demir, inşaat işçileri Özgür Takat ve Cüneyt Çolak, tekstil işçisi Aydın Vural, Metalürji mühendisi Murat Cin, Şişli SES yöneticisi Handan Mısıroğlu, Bursa’dan metal yan sanayi Altanmetal işçisi Sinan Görgü kendi iş kollarında işçi sağlığı ve iş güvenliği konusuna ilişkin tebliğleri sundular, konuşmalar yaptılar.

Kurultayın 2. Oturumunda ise Deri işçisi Çiğdem Mülgür, Emekçi Kadınlar Derneği, Zongultak'tan emekli maden işçisi Recep Adıgüzel, Zonguldak’tan bir sağlık emekçisi, Tekstil-Sen Genel Merkezi, Antakya’dan mobilya işçisi, metal işçisi, inşaat işçisi Muhittin Güzel, eski bir deri işçisi, Tekstil-Sen Adana Bölge Yöneticisi Havali Mengi, iki tersane işçisi, Limter-İş Sendikası Genel Başkanı Cem Dinç, Av. Ayşe Kaymaz, tekstil işçisi Alican Sezer, eğitim emekçisi Baki Gökçe, Haber Sen üyesi bir posta dağıtıcısı, Emekli-Sen Kartal Şube Başkanı Yılmaz Gündoğdu, Limter-İş Genel Başkan Vekili Hakkı Demiral sekörlerine ilişkin tebliğler sundu, konuşmalar yaptılar.

Konuşmaların ardından sonuç bildirgesi okundu. Sonuç bildirgesinde şu talepler sıralandı:

- TTB, TMMOB ve sendikalardan oluşan komisyon, işyerlerinde denetim yapmalı.

- Mevsimlik işçilerinin yoğun çalıştığı bölgelerde sosyal tesisler yapılmalı.

- Çocuk işçiliği yasaklanmalı, kadın işçilerinin fiziki özelleklerine uygun giysi ve iş aracı verilmeli.

- Kot taşlama işçiliği ve asbest gibi zararlı maddelerle yapılan işler yasaklanmalı.

- Kot taşlama işçilerine ücretsiz sağlık hizmeti verilmeli ve tüm çalışanlar sağlık taramasından geçirilmeli.

- Tuzla'da verilen mücadele tüm işçilerin mücadelesidir ve Limter-İş'in talepleri karşılanmalıdır.

Yaklaşık 120 kişinin katıldığı kurultaya İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri ve yöneticileri, DTP Tuzla Başkanlığı yöneticileri katıldı. YDG ve Köz Gazetesi kurultaya mesaj sundu. (www.kizilbayrak.net)

TERSANE İŞÇİLERİNİN EYLEM ÇAĞRISI



Tuzla tersaneler havzasında 12 Aralık günü yaşanan patlamada yaşamını yitiren Erdal İnceyol’un ardından iş cinayetlerini doğuran kapitalist düzeni teşhir eden Tersane İşçileri Birliği Derneği yarın Tuzla Gemi Tersanesi önünde eylem yapacağını duyurdu.

Tersane İşçileri Birliği Derneği’nin (TİB-DER) yarın gerçekleştirilecek eyleme çağrı açıklamasında şu ifadelere yer veriliyor:

“Yaptığımız gemi ve yatların 21. yüzyılın teknoloji harikası oldukları söylenerek ürettiklerimiz üzerinden milyonlarca dolar kazanç sağlanıyor.

Oysa bu 21. yüzyıl harikalarını yaratan biz işçiler 18. yüzyıl çalışma koşulları içerisinde üretiyoruz. Bunun sonucu olarak da 115 ölüm… Tepkiliyiz, öfkeliyiz, sadece kendimiz için değil, yaşamı karartılmış ve ölüme terkedilmiş kot işçileri adına da öfkeliyiz. Fabrikalarda, atölyelerde, madenlerde zamansız ölen işçiler adına da kinliyiz. Eylemdeyiz, eylemde olacağız. Yarın sabah Tuzla Gemi tersanesi önünde gerçekleştireceğimiz basın açıklamasına ilerici, devrimci kamuoyunu ve basını katılmaya çağırıyoruz. Ölüm koşulları altında çalışan işçi kardeşlerimizle beraber iş cinayetlerinin kaynağı olan kapitalizme karşı mücadelemizin sadece basın açıklamalarıyla sınırlı kalmayacağını şu ana kadar ki pratiğimiz sayısız kez kanıtlamıştır. İş cinayetleri ve kölece çalışma koşullarına karşı mücadelemize bütün işçi ve emekçileri, sendikaları, meslek odalarını destek vermeye çağırıyoruz.”

Basın açıklaması:

Tarih: 16 Aralık 2008 Salı

Saat: 07.45

Yer: Tuzla Gemi Tersanesi önü

DİSK'TEN TÜRK-İŞ'E ASGARİ ÜCRET İÇİN ÇAĞRI


Çelebi: Türk-İş, kendi belirlediği açlık sınırının altındaki bir belirlemeye imza atmamalı.

DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, asgari ücretin belirlenmesinde emekçilerin kriz karşısında korunması gerektiğini belirterek, ''Türk-İş, kendi belirlediği açlık sınırının altındaki bir belirlemeye imza atmamalı, Asgari Ücret Tespit Komisyonu'ndan çekilerek emekçilerin birlikte tutum almasını sağlamalı'' görüşünü dile getirdi.

Çelebi, yaptığı yazılı açıklamada, ''Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun iktidar ve işveren temsilcilerince antidemokratik olarak oluşturulduğunu'' öne sürerek, komisyonun 2009 yılı asgari ücretinin belirlenmesi için Türk-İş genel merkezinde bugün ikinci toplantısını yaparak, asgari ücreti yine kendi bildikleri biçimde belirleyeceklerini kaydetti.

Asgari ücretin ülkedeki milyonlarca çalışan için yaşamsal öneme sahip olduğunu, ''ancak iktidar ve işveren temsilcilerinin, asgari ücretin belirlenmesinde ülkemiz sosyal ve ekonomik koşullarını hiçbir zaman dikkate almadığı'' görüşünü savunan Çelebi, ''Resmi Gazete'de yayımlanan 2009 programına göre, halen brüt 638,7 YTL olan asgari ücret, 1 Ocak 2009'da yüzde 4 zam görecek. Bu zam, asgari ücretlinin brüt maaşında 25,55 YTL artış sağlayacak. Ancak yılbaşından itibaren YTL'deki 'yeni' ifadesi kalkacak ve tekrar TL'ye geçilecek. Bu şekilde Ocak-Haziran döneminde asgari ücretlilere brüt 664,25 TL ödenecek'' dedi.

-''YENİ BİR DEĞERLENDİRME YÖNTEMİ BELİRLENMELİ''-

Çelebi, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

''Türk-İş Türkiye'de açlık sınırını 738 YTL olarak açıklamıştır ve bu rakam brüt 638 olarak ifade edilen asgari ücretin çok altındadır. Dolayısıyla Türk-İş kendi belirlediği açlık sınırının altındaki bir belirlemeye imza atmamalı, Asgari Ücret Tespit Komisyonu'ndan çekilerek emekçilerin birlikte tutum almasını sağlamalı, işçi sınıfını 'konu mankeni' olma pozisyonundan çıkarmalı, bu meşrulaştırmaya ortak olmamalıdır.''

Çelebi, asgari ücret konusunun zaman yitirilmeden sağlıklı bir zeminde tartışılmasını ve insan onurunu ayaklar altına alan bugünkü yöntemin terk edilerek, günümüzün yaşam standartlarını göz önüne alan yeni bir değerlendirme yönteminin belirlenmesi gerektiğini kaydetti.

''Ağırlıklı olarak hükümet ve işveren temsilcilerinden oluşan asgari ücreti tespit eden kurulun yapısı demokratik hale gelmeli ve tüm emek örgütü temsilcilerinin bu kurulda yer almalıdır'' görüşünü savunan Çelebi, asgari ücreti belirlemede esas alınan kriterlerin bir kişi üzerinden değil, ücretlileri kriz karşısında koruyan ve 4 kişilik aile değerlerine göre oluşturulmasını istedi.

Çelebi, ''Asgari ücretin üzerindeki vergi yükü kaldırılmalıdır'' önerisinde de bulundu.

SİLİKOZİS HASTASI KOT İŞÇİLERİYLE DAYANIŞMA GECESİ


Kot işçileri inatla mücadele ediyor!

İncili’nin Ankara Sanatoryum Hastanesi’ndeki ölüm-kalım savaşı 15 gün sürdü. “Bir nefes daha fazla almak için inat! Hayatımızı çalanlardan hesap sormak için cüret göstereceğiz !” diyerek kot taşlama işçilerinin sesi olmak için mücadeleyi yükselten Kot İşçileri Birliği Adem İncili’nin ölümünü yaptığı yazılı açıklama ile duyurdu.

Kot İşçileri Birliği, geçtiğimiz haftalarda Beyoğlu İstiklal Caddesi üzerindeki Mavi Jeans önünde yaptığı eylemin ardından şimdi de “dayanışma gecesine” hazırlanıyor.

“Silikozis Hastası Kot İşçileriyle Dayanışma Gecesi” kot taşlama atölyelerinin yoğun olarak bulunduğu Gaziosmanpaşa’ya bağlı Küçükköy’de yapılıyor. İşçi sendikalarına, sağlık-meslek odalarına, siyasi partilere, demokratik kitle örgütlerine, basın yayın kuruluşlarına kadar birçok kuruma katılım çağrısı yapılacak dayanışma gecesi 26 Aralık 2008 Cuma günü Küçükköy’deki Eftelya Düğün Salonu’nda düzenlenecek.

İlkay Akkaya, Birol Topaloğlu, Hasan Sağlam, Nurettin Güleç ve Raber’in sahne alacağı dayanışma gecesine çeşitli işkollarından işçiler de destek verecek.

Yer: Eftelya 1 Düğün Salonu / Gaziosmanpaşa – Küçükköy

Tarih: 26 Aralık 2008 Cuma

Saat: 19.00

Adres-İletişim: Hekimsuyu Cad. No:27 Gaziosmanpaşa / Küçükköy

kotiscileribirliği@gmail.com 0537 713 57 04

14 Aralık 2008 Pazar

IMF KREDİSİ KİME GİDECEK?

IMF KREDİSİYLE BÜYÜK BANKA VE ŞİRKETLERİN DIŞ BORÇLARI ÖDENECEK

İSTANBUL - Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Derneği (KOBİDER) Başkanı Nurettin Özgenç, IMF anlaşmasının sağlanması halinde buradan alınan kredinin, Merkez Bankası üzerinden bankalara ve şirketlere kullandırılacağını açıkladı.

Özgenç, yaptığı yazılı açıklamada, tek başına KDV indiriminin piyasalara olumlu yansımayacağını savunarak, "IMF ile stand-by anlaşması yapılsın diye ısrar edenlerin niyeti memleket meselesi değil, 'tamamen duygusal' bir talep" değerlendirmesini yaptı.

Anlaşma sağlanırsa IMF'den alınan kredinin, Merkez Bankası üzerinden bankalara ve şirketlere kullandırılacağını ifade eden Özgenç, "Diğer bir ifadeyle, alınan borç içeri bile girmeden elektronik ortamda yabancı alacaklı şirket ve bankalara transfer edilmiş olacak" yorumunda bulundu.

IMF kredisinin büyük şirket ve bankaların yabancı alacaklılarına olan borç ödeme yükümlülüklerinin karşılanması için kullanılacak olmasının, buna karşılık kredi yükünün başta işçiler olmak üzere küçük ve orta işletme sahiplerinin de sırtına yıkılması olasılığının küçük ve orta burjuvazinin sözcülerini tedirgin ettiği anlaşılıyor.

12 Aralık 2008 Cuma

TARİH BAŞKALDIRARAK YAZILIYOR

Yunanistan'da son beş güne damga vuran gelişmelere ilişkin genç milletvekili Giannis Gkiokas'ın değerlendirmeleri:

soL (Atina) Yunanistan'da 15 yaşındaki lise öğrencisi Aleksandros Grigoropulos'un polis tarafından kalbinden vururarak öldürülmesinin ardından tüm ülke genelinde gerginlik sürüyor. Çarşamba günü ekonomik krize, emeğe yönelik saldırılara ve yaşanan bu cinayete tepki olarak gerçekleştirilen genel grevin ardından hem genel grev hem de yaşanan olaylarla ilgili olarak Yunanistan Komünist Gençliği KNE'nin Merkez Komite Büro üyesi ve Yunanistan Parlamentosu Milletvekili Giannis Gkiokas sorularımızı yanıtladı.

Yunanistan’da cinayet işlenmeden önceki politik durum hakkında bilgi verebilir misiniz?
Yunanistan'da cinayet öncesinde AB'nin direktifleri doğrultusunda tam bir kapitalist yeniden yapılanma yaşanıyordu. Uluslararası finansal kriz çeşitli düzlemlerde Yunan ekonomisini etkilemiş durumda ancak kriz henüz Yunanistan’a varmadı. İşçi sınıfı ve gençlik haklarının ellerinden alınması saldırısı ile karşı karşıyaydı. Yeni Demokrasi (liberaller), PASOK (sosyal demokratlar), Syn-Syriza (düzen solu) ve Laos’un (milliyetçiler) haftalık çalışma saatlerinin 65’e çıkarılmasını, çalışma zamanının aktif ve aktif olmayan biçiminde ayrılmasını kabul eden Avrupa Parlamentosu’nu oy birliğiyle desteklemesiyle emek karşıtı önlemler alınması süreci hızlandı. Halk hükümette sürekli yer değiştiren iki büyük partiye artık güvenmiyordu. Yoksulluk, emekçi halkın bankalara olan korkunç borçları ve sayıları giderek artan diplomalı işsizler Yunanistan’ın günlük fotoğrafı haline geldi.

İktidardaki Yeni Demokrasi’nin ekonomik krize cevabı nasıl oldu? Neler yaptılar ya da yapmak istediler?
Kriz koşullarında da hükümet temsil ettiği sınıfın çıkarlarına hizmet etmeye devam ediyor. Hükümetin bu noktada aldığı temel önlem, AB üye ülke hükümetlerinin, AB kapitalistlerine 200 milyar avro vermesi yönündeki ortak kararı sonucunda, bankalara 28 milyar Avroluk ek kaynak aktarmak oldu. Kapitalistlere yapılan bu “bağış” konusunda PASOK, Syn-Syriza ve Laos da “bu para verilmeli ancak kontrol ve şeffaflık içinde” diyerek hükümete onay verdiler. Sadece Yunanistan Komünist Partisi (KKE) zenginlerin yarattığı krizin bedelini biz ödemeyeceğiz diyerek karşı çıktı.

Üniversite ve liselerdeki durum nasıldı?
Öncelikle vurgulamak isteriz ki özellikle genç işçiler emek hareketinin, Tüm İlerici İşçiler Cephesi (PAME)’nin, düzenlediği kitlesel grevlerde öne çıkıyor. Yunanistan Komünist Partisi (KKE), Yunanistan Komünist Gençliği ve PAME fabrikaların kapatılması ve kitlesel işten çıkarmalara karşı mücadele verdi. Grev hakkını savundu. Lise ve üniversite öğrencileri eğitimin paralılaştırılmasına, liselerin ve üniversitelerin şirketler ve sponsorlar tarafından işgaline karşı son yıllarda Okul Sendikaları Koordinasyon Konseyi tarafından organize edilen önemli eylemler gerçekleştirdiler.

Biliyoruz ki cinayetten önce Karamanlis hükümeti zor durumdaydı. Şimdi ne durumdalar?
Hükümet kitlesel eylemlerle karşı karşıya ve burjuvazi güçlü bir hükümet ve devlet istiyor. Özellikle PASOK ve Syn Syriza’yı öne çıkartan, hükümetin zayıf ve beceriksiz olduğuna dair tartışma kafa karıştırmaya dönük. Hükümetin, görevde bulunduğu süre boyunca yeniden yapılanma ve ücretlerin düşürülmesi, emekçilerin haklarının ellerinden alınması konusunda gayet “becerikli” olduğunu saklamaya çalışıyorlar. Öyle görünüyor ki Yeni Demokrasi 4 yıllık icraatının dışında bir şey yapmayacak.

Cinayetin ardından politik doğrultunuz ne oldu? Talebiniz neydi?
Tabii ki planlı bir cinayet olduğunu söylemiyoruz. Ancak bu cinayetin politik olarak tesadüf olmadığını düşünüyoruz. Örneğin ateş eden bir polis memuruydu. AB direktifleri ve hükümet yasaları bu sonucu yaratacak ortamı hazırladı. Ancak bütün bu yıllar boyunca biriken buharı burjuvazi için uygun bir şekilde almak için güçlü açık ve gizli mekanizmalar organize edildi ve harekete geçirildi. Tabii ki gençlik bu cinayeti lanetlediğini göstermelidir, ifade etmelidir ancak saldırgan polis teşkilatına, krize, devlet şiddetine karşı gençliğin yaşam sorunlarının altını çizmek durumundayız. Bu sadece KKE ve KNE’nin değil bu eylemlerin diğer bileşenlerinin de isteği.

Cinayetin ardından PASOK’un tepkisi ne oldu?
PASOK halkın öfkesini yanlış bir şekilde yönlendirmeye ve halkın tepkisini aynı kapitalist sistemin daha iyi yönetilmesi seçeneğine çevirmeye çalışıyor. Halkın büyük bir çoğunluğu PASOK'un seçimleri kazanması durumunda Yeni Demokrasi ile aynı politikaları uygulayacağının farkında. Her tür hükümet koalisyonuna Syn –Syriza ve Laos da katılmaya ve destek vermeye hazır.

Hükümet protestolar karşısında neler yapıyor? Neler söylüyor?
Hükümet bütün eylemleri zorbalık olarak göstererek halkı yanlış yönlendirmeye çalışıyor. Kundaklamalar sonucunda dükkanları zarar görenlere tazminat ödeyerek imajını düzeltmeye çalışıyor. Eylemlerin daha da büyümesini engellemek için genel grevi ertelemek istediler. Tabii ki zaten grev yapmaya niyeti olmayan sarı sendikalar hariç bu istek KKE ve PAME öncülüğünde geri çevrildi. Çarşamba günkü grevde PAME öncülüğündeki kitlesel eylemler iyi örgütlenmiş sınıf merkezli hareketin cinayete bir cevabıydı.

Medya sürekli olarak anarşist grupların arabalara, dükkanlara zarar verdiği görüntüleri gösteriyor. Bu tür gösteriler konusunda ne düşünüyorsunuz?
Bu tamamen gerçeğin tersyüz edilmesi. Halkın, işçilerin, lise ve üniversite öğrencilerinin kitlesel ve örgütlü eylemleri tamamen sansürleniyor. Burjuva medya gençliğin mücadelesini genelde temsil etme ehliyeti olmayan grupların ekmeğine yağ sürüyor, meseleyi dükkanları ve bankaları ateşe veren birkaç maskeli genç şeklinde sunuyor. Biz burjuvazinin açık ve gizli mekanizmasını anlatıyoruz. KKE’nin pazartesi gecesi düzenlediği protesto eylemi sırasında planlı bir şekilde maskeli kişilerin ve polisin provokasyonu ile karşılaştık ancak başarı olamadılar. Aynı gün Selanik’te KKE’nin parti binalarına saldırma girişimi oldu ancak binayı koruyan parti üyeleri ve dostları tarafından bu girişim engellendi.

Syn-Syriza koolisyonu önümüzdeki seçimleri düşünerek maskelilere göz kırpıyor, kucak açıyor. Kanıtlanmıştır ki sadece sınıf merkezli ve provokasyonlardan kendini koruyan bir hareket krize, kapitalistlere hizmet eden polis şiddetine ve devlet otoriterliğine etkili bir cevap verebilir.

Bizim için açık ki Yunanistan’da hareketin güçlenmesi KKE’nin güçlenmesi ile doğrudan ilişkilidir. Burjuvazinin provokasyon mekanizmasının ve oportunizminin boşa çıkarılmasının tek yolu budur.

Cinayetin ardından göçmen işçilerin suçlandığını okuyoruz. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu mekanizmanın temelinde, göçmen işçiler ve gençlik özel bir hedef. Ancak Yunan ve göçmen işçiler dünkü eylemde beraber yürüyerek buna cevap verdiler. Genç göçmenler sınıfsal sorunlar yaşıyorlar ve bu yüzden PAME ve Okul Sendikaları Koordinasyon Konseyi’nin saflarında bir çok genç göçmen işçi ve öğrenci yer alıyor.

Çarşamba günü gerçekleştirilen genel grevden biraz bahseder misiniz? Politik havayı nasıl etkiledi bu grev?
Grev günü son yılların en kitlesel eylemi gerçekleştirildi. İşçilerin ve gençliğin ortak mücadelesi bugünün ihtiyacının nasıl bir hareket olduğu sorusuna verilmiş en güzel cevap oldu. Kendiliğindenliği ve örgütlülüğü birleştirebilen bir hareketten, burjuva iktidarının karşılamayacağı sınıf eksenli talep ve hedeflerden söz ediyoruz.

Önümüzdeki günler için eylem planınız ve öngörüleriniz neler?
Durmayı düşünmüyoruz tabii ki. Aksine, emekçi halkın ve gençliğin yaşamının bütün düzlemlerini politikleştirmek için yola devam edeceğiz. Bir sloganla somutlarsak: Hesaplaşmak ve hükümeti devirmek için mücadele edelim. Tarih başkaldırarak yazılıyor.

Cuma günü lise ve üniversitelerde yeni yerel eylemler olacak. Onlarca lise ve üniversite ya kapalı ya da işgalde. KNE cumartesi günü Atina’nın farklı bölgelerinde ve Yunanistan’ın diğer şehirlerinde 3 büyük eylem gerçekleştirecek. Gelecek hafta, 17 Aralık Çarşamba günü, AB’nin haftalık 65 saatlik çalışmayı tartışacağı ve aktif ve aktif olmayan çalışma saatlerini uygulamaya koyacağı gün, PAME bütün Yunanistan’da çok büyük bir işçi eylemi düzenleyecek.

Bu eylemlerin amacı sadece hareketin sınıf eksenini güçlendirmek değil aynı zamanda gençliği iktidarda daha derin değişimleri, sosyalizmi hedefleyen KKE’ye yaklaştırmaktır. Biz sadece bugüne bakmıyoruz. Bugün mücadele ediyoruz, yüzümüzü geleceğe çeviriyoruz.

11 Aralık 2008 Perşembe

HAMDOLSUN KİMSE EKMEĞE MUHTAÇ DEĞİL!

MİLLİ SAVUNMA BAKANI GÖNÜL, MARIE ANTOINETTE GİBİ KONUŞTU

İZMİR - Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, "Koskoca Lehman Brothers'in, ki bütçesi Türkiye bütçesinden fazladır, battığı ortamda hamdolsun Türkiye'de kimse ete, ekmeğe, giyinmeye, muhtaç değil. Bu sağlam bir ekonomik politika götürülmesinin sonucudur" dedi.

Bakan Gönül, Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi Anadolu Salonu'nda yapılan AK Parti İzmir İl Teşkilatı bayramlaşma töreninde, eğitimden sağlığa, ulaşımdan özürlülere maaş bağlanmasına kadar birçok çalışma yaptıklarını söyledi.

Çalışmalarının bununla da kalmadığını ifade eden Gönül, "Şu anda dünyayı saran ve dünyanın pek çok yerinde kriz tabiriyle özdeşleşmiş ekonomik sıkıntılar baş gösterdi. Ama Türkiye'deki ekonomik sistemin sağlam oturması sonucu ülkemizde bu durum ancak belli noktalardaki bir durgunluk diye düşünebileceğimiz halde tecelli etti" diye konuştu. Bakan Gönül, şöyle devam etti:

"Koskoca Lehman Brothers'ın, ki bütçesi Türkiye bütçesinden fazladır, battığı, General Motors gibi dünyanın en büyük otomotiv şirketinin iflasının gündeme geldiği ortamda hamdolsun Türkiye'de kimse ete, ekmeğe ve giyinmeye muhtaç değil. Bu sağlam bir ekonomik politikanın götürülmesinin sonucudur. Peyderpey tedbirler, belki durgunluğun ötesinde bir şey olur diye alınmaya devam ediliyor."

1789 Fransız Devrimi'ne giden süreçte, halkın yoksulluğunu ve sefaletini görmezden gelen kraliçe Marie Antoinette, "ekmek bulamıyorlarsa çörek yesinler" diyerek halkın çürümüş aristokrasiye kızgınlığının artmasına yol açmıştı. Ayaklanan Paris halkının devirdiği kral ailesiyle birlikte Antoinette de devrim günlerinde giyotine gönderilmişti.

YUNANİSTAN'DA İŞÇİLER, ÖĞRENCİLER, BÜTÜN TOPLUM AYAKTA!

GENEL GREV HAYATI DURDURDU
GÖSTERİLER SİYASİ HEDEFLERE YÖNELİYOR


Dün Yunanistan'da yapılan genel grev hayatı felç ederken meydanlarda da "Faturayı zenginler ödeyecek" vurgusu yapıldı. Sokak gösterileri sürüyor. Katil polislerin çıkarıldığı mahkeme binası abluka altına alındı.

soL (DIŞ HABERLER) Yunanistan'da sendikalar dün ülke çapında 24 saatliğine genel greve gitti. Atina'nın çeşitli meydanlarında toplanan onbinlerce gösterici, "Hükümet istifa", "Hükümet elini haklarımızdan çek" sloganlarıyla, işsizlik, sosyal güvencesizlik ve yoksullukla sonuçlanan hükümet politikalarını protesto etti. Mitinglerde, ücretlerde ve emekli maaşlarında artış talebi de dile getirildi.

"Faturayı zenginler ödeyecek"
Grevin çağırıcısı olan Yunanistan İşçi Sendikaları Federasyonu (GSEE) ile Yunanistan Kamu Çalışanları Konfederasyonu'nun (ADEDY), saat 11.00'de Parlamento binasının yanındaki Sintagma Meydanı'nda düzenlediği mitingde, "Faturayı zenginler ödeyecek" yazılı bir pankart taşındı.

GSEE ve ADEDY, ülkenin toplam 5 milyonluk işgücünün yaklaşık yarısında örgütlenmiş olarak, önemli bir güç odağı teşkil ediyorlar. Sendikaların bir süredir devam ettirdikleri eylemlerin son halkası olan dünkü grev, Yunanistan'da yaşamı tamamen kilitledi. Postaneler ve devlete ait Telekom şirketi de dahil olmak üzere devlet daireleri, işyerleri, bankalar, okullar, hastaneler, havalimanları ile şehiriçi toplu taşıma ağlarına dahil olan otobüsler, vapurlar, metro ve troleybüs hatları hizmet vermedi. GSEE sözcüsü Statis Anestis, greve katılımın eksiksiz olduğunu bildirdi.

Sabah saat 10.30'da Omonia Meydanı'nda toplanan Tüm İlerici İşçiler Cephesi (PAME) üyeleri de, işten atılmaların durdurulması ve borçların dondurulması gibi talepleri ön plana çıkardı.

"Sokaklardaki haklı öfke, siyasi güce dönüştürülmeli"
Her iki mitingde de, "sokaklardaki haklı öfkenin, yeni bir siyasi güç yaratmaya yöneltilmesi gerektiği" söylemi öne çıktı.

Grev mitingleri hemen hemen çatışmasız geçmekle birlikte, polis, meydanlardaki eylemcilere karşı sık sık biber gazı kullandı.

15 yaşındaki lise öğrencisi Aleksandros Grigoropulos'un polis tarafından öldürülmesinin ardından başlayan ve ülkeyi saran isyan dalgasının ardından, Kostas Karamanlis başkanlığındaki hükümet, sendikalardan grevi iptal etmelerini istemişti. Fakat sendikalar grev kararından geri adım atmayarak hükümete "olayların faturasını ödemeyeceğiz" mesajı verdi.

Grev, Grigoropulos'un polis tarafından vurulmasıyla başlayan olaylardan bağımsız olarak, birkaç hafta öncesinden, hükümetin ekonomi politikalarına karşı bir protesto olarak planlanmıştı. Sendikalarda ve onlara destek veren sol çevrelerde, yaşanan son olayların, hükümetin uzun süredir devam ettirdiği halk düşmanı politikaların uzun erimli sonuçları olduğu kanısı hakim. Grigoropulos olayının, geleceğinden umutsuz, devlete güveni olmayan ve geçim sıkıntısı yaşayan ailelerde yetişen gençler için bardağı taşıran son damla olduğu vurgulanıyor.

Göstericiler mahkeme binasını ablukaya aldı
Dün, grevle birlikte düzenlenen mitinglerin yanı sıra, sokak çatışmaları da devam etti. Göstericiler Parlamento binasına molotof kokteyllerle saldırmayı sürdürdü. Grigoropulos'u öldürmekle suçlanan iki polis memurunun yargıç önüne çıktığı mahkeme de, göstericilerin hedeflerinden biriydi. Göstericiler Atina'nın merkez mahkemesine molotof kokteyllerle saldırırken polis biber gazı ile karşılık verdi. Davalarına ileriki bir tarihte devam edilecek olan iki polis memuru cezaevine sevk edildi. Tutuklu polis memurları, polis ekipleri tarafından mahkeme binasının yan tarafındaki bir kapıdan çıkarılarak araca bindirildi.

Öğrenciler Girit'te bir valiliği işgal etti
Girit Adası'ndaki Iraklio şehrinde, Valilik binası öğrenciler tarafından işgal edildi. Öğrenciler, salı günü şehirde yaşanan olaylarda tutuklanan 15 gencin serbest bırakılmasını talep ediyorlar ve önümüzdeki hafta için yeni bir grev kararı alınmasını öneriyorlar.

Grigoropulos'un ölümüne yol açmakla suçlanan polis memurunu savunmakla görevlendirilen avukat, balistik incelemelerin, kurşunun duvardan sekerek gencin göğsüne girdiği yönünde bulgular sağladığını dile getirdi. Görgü tanıkları ise aksi yönde görüş bildirmişti. Kurşunun kazara sektiği yasal olarak doğrulansa bile sokaktaki öfkeyi dindirmeye yetmeyeceği tahmin ediliyor.

"Olağanüstü Hal" tartışmaları
Dün akşam saatlerine doğru, uzun sürenin ardından Selanik'teki olaylar önemli ölçüde durulurken, Atina'da gecenin geç saatlerinde çatışmalar sürüyordu. Atina'da son tahminlere göre 565 dükkan tümüyle tahrip oldu. Başbakan Karamanlis, işyerleri zarar gören kişilere devlet tarafından tazminat ödeneceği ve şiddet gösterilerinin önünün kesileceği sözünü verdi.

Yunanistan Anayasası'na göre, hükümet kamu güvenliğini tehdit ettiği gerekçesiyle "Olağanüstü Hal" ilan ederek toplanma ve gösterileri yasaklama yetkisini elinde tutuyor. To Vima gazetesinde, hükümetin bugünden itibaren olağanüstü hal kararı alacağı, polislerin üniversitelere girmesini yasaklayan kanunu yürürlükten kaldıracağı, gerekirse Avrupa Birliği güçlerinden yardım isteyeceği iddia edildi. Fakat bizzat Başbakan, iddiaları yalanlayarak olağanüstü hal ilan etme yetkisini kullanmayacağını açıkladı.

EMPERYALİZME KARŞI BAĞIMSIZLIK YÜRÜYÜŞÜ


“Emperyalizme karşı bağımsızlık yürüyüşü”nün hazırlığı içinde olan gençler, “Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye için mücadele eden Türkiye Gençliğine Çağrımızdır!” başlıklı bir çağrı yayınladı.

Türkiye’nin dört bir yanından başlayacak yürüyüşü, 20 Aralık günü Kadıköy’de saat 13.00’de gerçekleştirecekleri mitingle sonlandıracak olan gençler, gençliğin bütün diğer talepleriyle ve ülkenin bütün diğer somut sorunlarıyla bağımsızlık arasındaki ilişkiyi sağlam bir biçimde kurarak, güçlü bir ses vermeye hazırlanıyorlar. Gençler bu yürüyüşü ne kadar güçlü gerçekleştirebilirlerse, bağımsızlık özlemini kirletmeye yönelik bütün spekülasyonlara karşı, bu özlemi ve talebi hak ettiği gerçek yere de o ölçüde oturtmuş olacaklar.

Yürekten desteklediğimiz bu yürüyüşün çağrı metnini aşağıda duyuruyoruz:

“Türkiye Gençliğine Çağrımızdır*

Krizin bütün yükünü işsizlik, yoksulluk ve geleceksizlikle omuzlamaya itiraz eden,

Sigortasız ve sendikasız, uzun saatler boyunca çalışmaya karşı duran,

Türkiye halklarının ve gençliğinin kendi içinde, Ortadoğu ve Kafkaslarda savaşlara sürüklenmesine karşı çıkan,

Türk, Kürt her milliyetten halkların eşit koşullarda, barış içinde kardeşçe yaşamasını savunan,

Doğal kaynakların yağmalanmasına karşı mücadele eden,

Lisesinde ve üniversitesinde parasız-bilimsel-demokratik eğitim hakkını savunan,

Yaşadığı topraklarda ABD’nin ölüm üslerini, Boğazlarında NATO’ya bağlı ABD’nin savaş gemilerini istemeyen,

Türkiye’nin büyük emperyalist devletlerarasında çıkabilecek bir dünya savaşına alet edilmesine karşı, onurlu bir ülke olması için mücadele eden,

IMF ve dünya bankasının güdümünde, savaşa ve patronlara değil,
Eğitime ve sağlığa ayrılan bir bütçeyi savunan,

Tarihine, Bugününe ve Geleceğine sahip çıkan,

Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye için mücadele eden Türkiye Gençliğine Çağrımızdır!

Bütün sorunlarımızı ve taleplerimizi dile getireceğimiz
Her kesimden, inançtan, düşünceden gençler olarak,

Sizi Emperyalizme Karşı Bağımsızlık Yürüyüşü’ne katılmaya ve aynı zamanda,
DENİZ’lerin bıraktığı antiemperyalist mücadele bayrağını devralmaya,
Emperyalizme karşı dalgalanan o bayrağı daha yükseğe çıkarmaya,
Renklerini, seslerini, içeriğini de oluşturmak üzere bu yürüyüşü birlikte düzenlemeye davet ediyoruz.

Söz Sırası Bizimdir!”

* Bu konudaki gelişmeleri www.bagimsizlikyurusu.org adresinden takip
edebilirsiniz.

YUNANİSTAN'DA GENEL GREV



GÖSTERİ VE ÇATIŞMALAR YAYILIYOR, İŞÇİLER DE MEYDANLARA ÇIKIYOR!

16 yaşındaki bir gencin polis tarafından vurulmasının ardından tüm ülkeyi saran isyan dalgasında kör şiddeti bahane eden hükümet kendini temize çıkarmaya çalışırken, bugün yapılacak genel grev gelişmelere bambaşka bir yön verebilir.

soL (DIŞ HABERLER) Yunanistan'da 15 yaşında lise öğrencisi bir gencin polis tarafından göğsünden vurularak ölmesi üzerine başlayan protesto gösterileri, çeşitli şehirlere yayılarak sürüyor. Cumartesi akşamı bir polis tarafından vurularak ölen Aleksandros Grigoropulos, dün akşamüstü Atina'da yapılan cenaze töreninin ardından toprağa verildi.

Dün ülke çapında okullarda ve üniversitelerde ders yapılmadı. Öğle saatlerinde lise öğrencilerinin çeşitli şehirlerde gerçekleştirdikleri protesto yürüyüşleri çatışmasız geçti. Üniversitelerde günlerdir süren eylemlerden dolayı fiilen ders yapılmazken, Atina Üniversitesi Rektörü Hristos Kittas, hükümetin gereken adımları atmadığını ve bu durumda yaşanabileceklerden sorumlu tutulmak istemediğini bildirerek istifasını verdi.

Öldürülen Aleksandros Grigoropulos için Atina'nın Palio Faliro semtinde düzenlenen cenaze törenine en az 6 bin kişi katıldı. Üç gün önce öldürülen Grigoropulos'un çiçeklerle kaplanmış tabutu alkışlar eşliğinde kiliseden mezarlığa taşınarak toprağa verildi. Kalabalık, töreni yöneten papazın konuşmasını sık sık alkışlarla kesti, "Polisler, Domuzlar, Katiller" sloganı atıldı. Çok yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı tören sırasında yer yer ufak çatışmalar dışında olay çıkmadı.

Polisin havaya ateş açması olayları alevlendirdi
Fakat törenin hemen sonrasında mezarlığın arkasındaki sokaklarda polisle göstericiler arasında çatışmalar yeniden alevlendi. Bir polisin havaya ateş açmasının çatışmaları başlattığı öne sürüldü.

Ahilleos Caddesi'nde "Z" Polis ekibinden (Motosikletli Acil Müdahale Polisi) bir polisin göstericilere "gözdağı" vermek için silahıyla havaya ateş açtığı belirtildi. Semt sakinleri ve olay yerinde bulunanlar 15 el kadar ateş edildiğini öne sürerken, sürekli atılan gaz bombaları ile silah seslerinin birbirine karışmış olabileceği de söyleniyor. Bazı televizyon kanalları olayın görüntüsünü yayınlarken, söz konusu polis ekibinden yapılan açıklamaya göre, polis "kendilerini sıkıştıran göstericileri dağıtmak amacıyla" uyarı ateşi açtı.

Mezarlık civarında başlayan çatışmalar Parlamento binasının yakınlarına, Sintagma Meydanı ile çevre cadde ve sokaklara, Atina Teknik Üniversitesi civarına da taşındı. Taşlar, sopalar ve molotof kokteylleri atan, çöp bidonlarını ateşe veren göstericilere karşı polis göz yaşartıcı gaz bombası kullandı. İnsanlar evlerinden ve işyerlerinden sokaklara çıkarak polise tepki gösterdiler ve gaz kullanmayı kesmesi için çağrıda bulundular. Göz yaşartıcı gaz nedeniyle onlarca kişi solunum rahatsızlıklarıyla hastanelere başvurdu, acil üniteleri yoğunluk nedeniyle hizmet vermekte zorluk yaşıyor.

Atina'da, başta "zengin muhiti" olarak bilinen Kolonaki'deki lüks mağazalar olmak üzere yüzlerce dükkanın, banka şubesinin, çok sayıda otel binasının ve yüzlerce otomobilin camlarının kırıldığı, ateşe verildiği ve çeşitli şekillerde zarar gördüğü belirtiliyor. İsyan, Girit gibi tatil merkezlerine de sıçramış durumda. Atina Ticaret Odası, gereken önlemlerin alınmadığı gerekçesiyle üyelerini hükümeti dava etmeye çağırdı.

Diğer şehirlerde, anarşist grupların başını çektiği yürüyüş ve çatışmalar sürerken, ülkenin ikinci büyük şehri Selanik'te bulunan bir bakanlık binasının önünde arbede yaşandı. Daha sonra şehir merkezine doğru dağılan grupla polis arasında Aristoteles Üniversitesi yakınlarında çatışma sürdü. Tarım kenti Trikala'da da çatışmalar yaşandı.

Yunan ekonomisinde turizm gelirlerinin büyük ağırlığa sahip olması nedeniyle kentlerde yaşanan kaos ortamı ayrıca endişe yarattı. Fakat Yunanistan Avro bölgesinde olduğundan İzlanda'dakine benzer bir ekonomik kriz beklenmiyor.

Hükümete "Polis müdahale etmiyor" eleştirisi
Tüm bu olaylar, Kostas Karamanlis'in başbakanlığındaki hükümete her taraftan tepki yağmasına sebep oldu. Polisin işlediği cinayet sokak gösterileriyle sert bir şekilde eleştirilirken, şimdi de özellikle hükümete "muhalif" düzen partileri ve tutucu çevrelerce dile getirilen "polisin gerekli müdahaleyi yapamadığı" eleştirileri eklendi.

Televizyon kanallarında gösteriler "vandalizm" olarak nitelendirilirken, hükümet ve polis de yetersizlikle suçlanıyor; "vatandaşların mallarını ve canlarını korumak için sokağa inmek zorunda kaldıkları" ifade ediliyor. Göstericiler, biber gazına karşı yüzlerine bağladıkları mendilleri aynı zamanda kimliklerini gizlemek için de kullanıyorlar. Bu da, göstericilerin "maskeliler" adıyla anılmasına neden oluyor.

Yabancı düşmanlarına malzeme çıktı
Camları kırılan dükkanların evsiz ve yoksul göçmenler tarafından kaçınılmaz olarak yağmalanması ise, Yunanistan'da zeminini hiçbir zaman tam olarak yitirmeyen yabancı düşmanlığına malzeme oldu. Dün Selanik'te 63 yabancı uyruklu kişi, "yağmalama olaylarına katıldıkları" gerekçesiyle savcılığa sevk edildi.

Kısacası, sokak çatışmaları hükümete gözdağı niteliği taşımakla birlikte, çatışmaların kendisi başlı başına polisiye bir gündem maddesi haline geliyor. Yaşananlar, "maskeliler" ile "vatandaşlar" arasındaki bir kavga olarak sunularak, eylemlerin hedef aldığı asıl gündem maddeleri geri plana atılıyor; hükümetten farkı olmayan hükümet muhaliflerine koz veriyor.

PASOK muhalefetten nemalanma peşinde
Örneğin dün PASOK (Panhelen Sosyalist Hareket) lideri Yorgo Papandreu, "Hükümet vatandaşları eylemcilerden korumaktan aciz kaldı" yorumunu yaptı. Düzenin "muhalif" kanadında bu vesileyle, polisin eylemcilere müdahale etmesini engelleyen yasalar ana gündem maddesi haline geldi. Bazı gazetelerde, yasalara göre polisin girmesinin yasak olduğu üniversite kampüslerinin göstericiler tarafından karargah ve silahlanma yeri olarak kullanıldığı yorumu yapılıyor.

Suçlamalar karşısında köşeye sıkışan İçişleri Bakanı Prokopis Pavlopulos, "Tolerans gösterilmeyecek" dedi ve polisin daha etkin önlemler alacağı açıklamasını yaptı. Atina Belediye Başkanı Nikitas Kaklamanis de, daha kararlı bir polis teşkilatı gereksinimi içinde olunduğunu savunarak, "Umarım, hiçbir polis olaylarda yaşamını yitirmez. Aksi halde binlerce öfkeli polisi nasıl kontrol altına alabiliriz?" gibi ilginç bir yorumda bulundu.

Fakat Karamanlis hükümetine, bu olay öncesinde de etkin bir muhalefet yürütülüyordu. Her 5 kişiden birinin yoksulluk sınırı altında yaşadığının belirlendiği Yunanistan'da, özellikle yeni sosyal güvenlik sistemi, özelleştirmeler ve yükseköğrenimin paralılaştırılması gibi uygulamalara karşı gittikçe yükselen bir örgütlü bir tepki mevcut. Son gelişmelerde Hükümeti eleştiren PASOK'un ise bu başlıklarda farklı politikalara sahip olmadığı herkesçe biliniyor.

Eylemleri kim yapıyor?
Eylemlerin başını üniversite öğrencileri çekiyor. Pek çok farklı örgüt eylemlerde yer alırken, örgütlerin yaklaşımları arasında önemli farklılıklar bulunuyor. Anarşist grupların, eylemleri esnasında taleplerini ya da hedeflerini dile getirmemesi solcular arasında büyük eleştiri topluyor. Yürüyüşleri bir arada gerçekleştiren farklı gruplar arasında sosyalist ve komünist örgütlerin amaçsız kaba şiddet kullanılmasını engellemeye çalıştığı belirtiliyor.

Eylemlere liseli gençlerin büyük katılım gösterdiği de gelen bilgiler arasında. Atinalı gazeteci Hristos Mazantis, "Çok sayıda genç kendilerini öldürülen Grigoropulos ile özdeşleştiriyor. Anne babaları borç batağına gömülmüş, kendileri için hiçbir gelecek göremeyen koskoca bir nesil var elimizde. Bu isyan korku ve umutsuzluktan doğuyor" yorumunu yapıyor.

Bu görüşlerde çoğu kişi ortaklaşıyor. Özelleştirmeler, son aylarda yaşanan işten çıkarmalar, "esnek çalışma" dayatması, gençler ve yeni mezunlar arasında artan işsizlik, eğitimin paralılaşması olayların arka planını oluşturan etmenler arasında sayılıyor.

"Eylemler siyasallaşmalı" uyarısı
Başbakan Karamanlis dün Başbakanlık'ta siyasal parti temsilcileri ile bir görüşme yaptı. PASOK lideri Papandreu, hükümeti olaylar karşısında aciz bulduğunu söyleyerek erken seçim çağrısı yaptı.

Yunanistan Komünist Partisi (KKE) Genel Sekreteri Aleka Papariga ise, "Bir çocuğun ölümüyle sonuçlanan, emekçi düşmanı politikalara karşı verilecek cevap kitlesel ve siyasal olmalıdır. Şu anki çatışmalar ve yağmalar bu politikanın devamını isteyen ve emekçilerin ayağını sokaktan kesmeye çalışan hükümet planlarının ekmeğine yağ sürmektedir. Kriz içindeyiz, çatışma içindeyiz. Sokakları emekçilere, ilericilere kapatma amacı taşıyanlara karşı genel greve daha kitlesel bir katılım sağlanmalı" dedi.

Bugün grev yapılıyor
Öte yandan, Yunanistan'da kamu ile özel sektör çalışanlarının, "hükümetin izlediği ücret politikası, çalışma koşulları, işsizlik ve hayat pahalılığını" protesto etmek amacıyla bugün ülke genelinde 24 saatlik grev yapacağı bildirilmişti. Bu karar, Grigoropulos olayından önce alınmıştı.

Başbakan Karamanlis, dün akşam tüm televizyon kanallarından canlı yayımlanan açıklamasında eylem yapanları devletin düşmanları olarak nitelendirerek "birlik" çağrısı yaptı. Sendikalara mektup gönderen Karamanlis, "Birlik ve beraberliğe çok ihtiyacımız olan bugünlerde hep birlikte yıkıcı güçleri kınamalıyız. Çalışanların haklarını aramak için yapacakları gösteriler şiddet yanlıları tarafından kötü amaçlı kullanılabilir ve olaylar daha da büyüyebilir" diyerek grevin iptal edilmesini istedi.

Fakat grevin iptal edilmeyeceği ya da ertelenmeyeceği açıklandı. Yunanistan İşçi Sendikaları Federasyonu (GESEE) ile Yunanistan Kamu Çalışanları Konfederasyonu'nun (ADEDY) çağrısıyla yapılacak greve, kamu kurumları, yerel yönetim, banka, vergi daireleri çalışanlarının yanı sıra avukat ve eğitimcilerin de katılacağı belirtildi. Bu iki sendika, kapsadıkları toplam 2,5 milyonluk işgücü ile Yunanistan'daki işçi sınıfının yaklaşık yarısını temsil ediyor.

Bugün Atina'da ADEDY ve GSEE saat 11.00'de Sintagma Meydanı'nda, Komünist Parti çizgisindeki PAME (Tüm İlerici İşçiler Cephesi) ise saat 10.30'da Omonia Meydanı'nda toplanıyor. Atina dışında 65 şehirde daha buluşma ve yürüyüşler yapılacak.

Şehiriçi ulaşımda metro, troleybüs ve otobüsler vardiya saatleri boyunca, yani sabah 8.00'den akşam 10.00'a kadar çalışmayacak. OSE (Yunanistan Devlet Demiryolları) gün içinde 2-3 saat bırakacak. Sivil havayollarından Olimpic Havayolları'nda her yöne sadece bir uçuş yapılacak, Aegean Havayolları'nda ise hiç uçuş yapılmayacak.

Basında en az 2 saatlik iş bırakma eylemi gerçekleştirilecek. Kamusal ve özel televizyon kanalları, radyo istasyonları ve haber ajanslarının haber yayınlarını durduracakları, haber ağırlıklı internet sitelerinin sayfalarını yenilemeyecekleri belirtiliyor.

Grevde, posta, elektrik ve su işleri çalışanlarının yanı sıra Atina ile Pire kentlerinin de içinde bulunduğu Atika bölgesindeki devlet hastaneleri çalışanlarının da yer alacağı kaydedildi. Hastanelerde yalnızca güvenlik ve acil üniteleri görev yapacak.

Avukatlar polisleri savunmayı reddetti
Öte yandan, 15 yaşındaki gencin ölümüne sebebiyet vermekten tutuklanan iki polis memurundan 37 yaşındaki polis memuru Epaminondas Korkoneas "cinayet" ile, diğeri ise "cinayete yardım etmek"le suçlanıyor. Atina Polis Sendikası hukuk danışmanı Vaios Skambardonis, polisin ancak ve ancak insan yaşamı tehlike altında olduğu durumlarda silah kullanabileceğini dile getiriyor. Ancak görgü tanıklarından birinin cep telefonuyla çektiği görüntülere göre iki polis tehlike altında değiller ve saldırı altında olduklarına dair herhangi bir belirti yok. Ayrıca, polis kurşununun sekmediği, doğrudan genci hedef aldığı kanıtlanırsa protestoların daha da büyüyebileceği tahmin ediliyor.

Ekathimerini gazetesinin aktardığı son bir gelişmeye göre, avukatlar suçlanan iki polis memurunun savunmasını üstlenmeyi reddettiler. Cinayet ile suçlanan polis memuru Korkoneas'ın, binaların güvenliğini sağlamak gibi işlerle görevli, yeni oluşturulan bir birlik olan "özel muhafızlar birliği"nde yer aldığı belirtiliyor. Yunanistan Komünist Partisi (YKP) milletvekililleri, Korkoneas'ın Hrisi Avgi (Altın Şafak) adlı aşırı sağcı bir örgüt ile bağlantısı olduğunu belirleyerek cinayet öncesinde bu örgüte bağlı militanların bölgede toplanmaya başladığını açıklamışlardı.

9 Aralık 2008 Salı

YUNANİSTAN'DA GÖSTERİLER VE ÇATIŞMALAR SÜRÜYOR


Polisin 16 yaşında bir genci kalbinden vurarak öldürmesi üzerine başlayan olaylar hâlâ sürüyor. Ülkenin birçok kentinde polisle protestocular arasında çatışmalar yaşandı. Komünistler bu akşam Atina'da büyük bir gösteriye hazırlanıyor.

soL (DIŞ HABERLER, Yunanistan) Cumartesi akşamı saat 21 sularında, polisin Atina’da bir genci vurarak öldürmesi üzerine pazar sabahı başlayan gösteriler, yer yer polisle çatışmaya dönüştü ve halen sürüyor.

Olay Atina’nın Eksarhia semtinde meydana geldi. Semt, kentte anarşistlerin en yoğun oldukları yerlerden biri olarak biliniyor. Devriye arabasındaki iki polis, Eksarhiya’daki Mesologgiu Caddesi’nde bir grup gençle tartışmaya başladı ve içlerinder biri üç el ateş ederek, soğukkanlı bir biçimde 16 yaşındaki Aleksandros Grigoropulos adlı genci öldürdü.

Yunanistan Emniyeti’nin açıklamasına göre, 30 civarında genç, devriye arabasına şişeler atarak polislere saldırdı. İki polis, gençlerden oluşan grubu uyarmak ve sorun çıkaranları gözaltına almak için devriye arabasını yakınlarda bir caddeye park etti. Yaşları 15–17 arasında olan genç grup tarafından “saldırı tehdidi” aldıklarını iddia eden 31 ve 37 yaşındaki iki polisten biri iki el havaya bir el de yere ateş etti, yere sıkılan kurşun, 15 yaşındaki lise öğrencisi Aleksis’in göğsüne geldi.

Civardaki kafelerde ve lokantalarda bulunan tanıkların ifadeleriyse, Emniyet açıklamasının tersine, herhangi bir tehdidin, ciddi bir saldırının söz konusu olmadığı ve gençlerden oluşan grubun kaldırımda oturarak zaman geçirdiği yönünde.

Tanıklar, polisin, 15 yaşındaki çocuğa “sana gününü göstereceğim” diyerek ardından küfür ettiğini ve çocuğun buna sözlü karşılık vermesi üzerine, iddia edilenin tersine polisin havaya ve yere herhangi bir uyarı ateşi açmadığını, doğrudan çocuğu hedef alarak ateş ettiğini söylüyorlar. Genç, Evagelismos Hastanesi’ne götürülmesine rağmen, hastaneye vardığında yaşamını yitirmişti. Hastane girişinde toplanan gençlerin, içeri girmek isteyen polisi iki defa püskürttükleri kaydedildi.

Polislerin çocuğu vurduktan sonra soğukkanlılıkla bölgeden ayrıldığı, tanıkların ifadeleri dışında, bir cep telefonundan çekilen görüntülerle de kanıtlanıyor.

Polisler olay çıkarmak için mi gelmişlerdi?
Olayın gerçekleştiği cadde, arnavut kaldırımlı ve trafiğe kapalı, müzik ve barların olduğu, gençlerin yoğun olarak vakit geçirdikleri bir mekân. Caddeye polis arabasının girmesi üzerine gençlerin sözlü tepki verdikleri söyleniyor. Caddenin normalde polislerin ve arabaların gelmediği bir yer olması ve iki polisin olay süresince soğukkanlı davranmaları, hemen silaha davranmaları, oraya zaten olay çıkarmak için geldikleri yorumlarına yol açıyor.

Ölüm haberinin duyulmasıyla birlikte şehir merkezinde toplanmaya başlayan göstericiler ve polis arasında, cumartesi akşam saatlerinde başlayan çatışma, gecenin geç saatlerine kadar sürdü. Olaylarda Atina merkezinde otuzdan fazla mağaza, bankalar ve onlarca otomobil, 15 yaşındaki gencin ölümüne tepki gösteren ve polisle çatışmaya giren anarşistler tarafından ateşe verildi.

Pazar günü olaylar büyüdü
Pazar sabah saatlerinden itibaren göstericiler Politeknik Üniversitesi’nin önünde tekrar toplanmaya başladılar. Yürüyüşe geçen binlerce kişi, gencin öldürüldüğü Ulusal Müze’nin yakınından da geçtiler. Kitlenin hedefi olan Emniyet Müdürlüğü’ne giden yoldaki Alexandras Bulvarı üzerinde polisle çatışmalar başladı.

Olaylar kısa sürede ülkenin ikinci büyük kenti olan Selanik ve Girit'e de yayıldı. Gün içinde Patras, Komotini gibi birçok kente de sıçradı. Olaylar boyunca birçok kentte, bankalar, lüks oto galerileri gibi bazı dükkanlar, onlarca araç kundaklandı.

Emniyet güçleri, olaylarda 10 göstericinin gözaltına alındığını belirttiler.

Olaylar bugün de sürüyor
Bugün hemen hemen bütün Yunanistan kentlerinden gösteri ve çatışma haberleri gelmeye devam ederken, özellikle Selanik, Trikala ve Atina yakınlarındaki Pire'de gerginliğin ciddi boyutlara çıktığı görülüyor. Polis eylemleri gözyaşartıcı bombalarla durdurmaya çalışırken, bütün gözler bu akşam saatlerinde Yunanistan Komünist Partisi'nin Atina'da yapacağı gösteriye çevrildi.

Bunlar Yunanistan’a yabancı görüntüler değil
16 yaşındaki gencin öldürülmesi ve ardından çıkan olaylar, Yunanistan’da alışılmamış bir durum değil. BBC’ye konuşan bir Yunan, “Bu ilk defa değil. İnsanları hep öldürüyorlar, göçmenleri, masum insanları, hem de hiçbir bahane olmaksızın. Bence [şiddet] haklı. Barışçıl gösteriler soruna çözüm olamaz. Böylece halkın baskısını hisseder ve bunu bir daha yapmazlar" dedi.

Bununla birlikte, Yunanistan’da uzun süredir bu denli yaygın bir olay çıkmamıştı. 1985 yılında 15 yaşındaki Mihalis Kaltezas bir polis tarafından vurularak öldürüldüğünde, yine Eksarhiya semtinde polisle şiddetli çatışmalar yaşanmıştı.

Ocak 1991’de de solcu bir öğretmenin bir sağcı tarafından öldürülmesi üzerine çıkan olaylarda binalar yanmış, dört kişi yaşamını yitirmişti.

Karamanlis özür diledi
Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis, ölen gencin ailesini arayarak başsağlığı diledi. Tüm Yunanlar gibi kendisinin de üzgün olduğunu söyleyen Karamanlis, aileye, “hiçbir şeyin acınızı dindiremeyeceğini biliyorum” dedi.

Olayın hemen ardından İçişleri Bakanı Prokopis Pavlopulos ve İçişleri Bakan Yardımcısı Panagiyotis Hinofotis istifalarını sundular, ancak Karamanlis istifaları kabul etmedi.

İçişleri Bakanı Pavlopulos, olayı “münferit” olarak tanımlarken, soruşturma başlattı. “Derin acısını” dile getiren Pavlopulos, “Polis her zaman tüm Yunan vatandaşlarının hayatlarını ve mülkiyetlerini korumak için savunma işlevine sahip olmuştur ve sahip olacaktır” dedi. Bakan ayrıca siyasi partilere “sorumlu tavırları” nedeniyle teşekkür ederek, olayların sona ermesi için “aşırıcı ögelerin” yalıtılması gerektiğini söyledi.

YKP gösteri kararı aldı
Yunanistan Komünist Partisi dün yaptığı açıklamayla polis saldırılarını ve işçilere, göçmenlere ve gençlere yönelik giderek artan polis şiddetini kınamış ve çarşamba günü hükümetin “kriz karşıtı” önlemlerine karşı yürütülen kampanyanın bir sonraki büyük mitinginin düzenleneceğini anımsatmıştı. YKP'nin çarşamba gününü beklemeden, bugün Atina'da büyük bir gösteri düzenleme kararı alması, başkenti hareketlendirdi. PASOK da bazı kentlerde yürüyüş düzenleyeceğini açıklarken, hükümetin bazı üyelerinin sık sık toplanarak durum değerlendirdiği haberleri geliyor.

4 Aralık 2008 Perşembe

MUHALİF DEVRİMCİ BASINA YÖNELİK BASKILAR DEVAM EDİYOR




"KIZIL BAYRAK" YASAKLANDI "YÜRÜYÜŞ" TOPLATILDI

Haftalık siyasi gazete Kızıl Bayrak, TKİP’le (Türkiye Komünist İşçi Partisi) ilgili yayınladığı haber gerekçe gösterilerek bir ay süreyle kapatıldı.

Haftalık siyasi gazete Kızıl Bayrak bir aylık süreyle kapatıldı. Gazetenin basıldığı Gün Matbaası'na ulaştırılan tebligat ile Kızıl Bayrak'ın 2008/44 sayılı, 7 Kasım 2008 tarihli sayısı nedeniyle 1 ay süreyle yayınının durdurulduğu bildirildiği öğrenildi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen karara gerekçe olarak, ilgili sayıda yer alan Türkiye Komünist İşçi Partisi'nin yurtdışında gerçekleştirilen 10. yıl etkinliği haberi, bu etkinlikte yapılan konuşmalar ve etkinliğe gönderilen mesajların gösterildiği belirtildi.

Basına uygulanan baskılar giderek artıyor
Daha önceki yıllarda yine TKİP Kongresi haberi yayımladığı gerekçesiyle Kızıl Bayrak gazetesine toplatma ve yayınını durdurma kararı verilmişti. Kızıl Bayrak tarafından yapılan açıklamada, AKP iktidarı döneminde basına uygulanan baskı ve sansür politikası üzerinde duruldu. Açıklamada, son yıllarda "terör dalgası" estirildiğine değinilerek, devrimci ve muhalif basının da fazlasıyla hedef alındığı vurgulandı.

Açıklamada, "Burjuva basının ikiyüzlüce yaptığı sözde muhalefete dahi tahammül gösterilmeyerek basın yasakları olağanlaştı. Açık bir sansür olan basın yasakları ciddi bir tepki ile karşılanmadı. 2005'te yürürlüğe giren TCK da basın üzerinde ağır bir tahakküm yarattı" denildi. Açıklamada, "Örgüt propagandası", "askerlikten soğutma", "Türklüğe hakaret" gibi çok sayıda, basını doğrudan ilgilendiren maddeyi içeren TCK'da, suçun basın yoluyla işlenmesinin ağırlaştırıcı sebep olarak görüldüğü belirtildi.

Yasaklamalar dayanaksız
Son dönemde gündeme gelen bir dizi basın ve propaganda yasağına değinilen açıklamada, Kızıl Bayrak, Atılım, Yürüyüş, Devrimci Demokrasi, İşçi-Köylü gibi devrimci yayınların pek çok kez toplatma ve kapatma cezası aldığı ve büroların polis tarafından basıldığı, çalışanlar darp edilerek gözaltına alındığı ve tutuklandığı ifade edildi. Açıklamada, yayın durdurma saldırılarının son aylarda yeniden hız kazandığı vurgulanırken, Türkiye Komünist Partisi'nin "Yankee Go Home!" sloganlı afişi hakkında toplatma kararı verilmesi ve Hayat TV'nin yayının keyfi biçimde haftalarca ve üstelik hiçbir yasal dayanağı olmadan engellenmesi hatırlatıldı.

Açıklama, "burjuvazinin tüm saldırılarına karşı sözünü söylemekten geri durmadı, bundan böyle de durmayacaktır" denilerek, Kızıl Bayrak gazetesinin yayına devam etme kararlılığında olduğu vurgulandı.

BDSP yasaklamayı kınadı
Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP) temsilcilikleri yasaklamayı açıklamalarla kınadı. Anadolu Yakası BDSP tarafından "Ne dağıtım tekellerinin karşı devrimci tutumu ne de burjuva mahkemelerinin yasallığı bizim sesimizi boğamaz. Kızıl Bayrak kendini ne yasal boşluktan var etti ne de en geniş olanaklar içinde…" denilirken, Kayseri BDSP "Sermaye devletinin gazetemiz Kızıl Bayrak'a ve diğer devrimci ve muhalif basına karşı uyguladığı baskılar, toplumun gerçekleri görmesi ve tepki göstermeye başlamasından duyulan korkunun bir ifadesidir" açıklamasında bulundu.

Yürüyüş dergisi toplatıldı
Sermaye devletinin devrimci, muhalif basına yönelik baskı ve sansürü sürüyor. Kızıl Bayrak gazetesine verilen 1 aylık yayın yasağının ardından Yürüyüş dergisinin son sayısına da toplatma çıktığı öğrenildi. Yürüyüş'e geçtiğimiz aylarda 1 aylık yayın durdurma cezası verilmiş, cezanın bitmesinin ardından çıkan 164. sayıya da toplatma çıkmıştı.

Kars Sulh Ceza Mahkemesi tarafından verilen toplatma kararına gerekçe olarak ise Engin Çeber ile ilgili yayın yasağına rağmen haberler verilmesi, Dursun Karataş'ın övülmesi, DHKC şehitlerinin övülmesi ve halkın suç işlemeye tahrik edilmesi gibi gerekçeler gösterildi.

Yürüyüş dergisi de konuya dair bir açıklama yaparak gerçekleri yazmaya devam edeceğini vurguladı. Yürüyüşün yayın hayatı boyunca gerçekleri yazdığından ve egemen güçlerin bundan rahatsız olduğundan bahsdilen açıklamada “Gerçekleri her koşulda yazdık, yıllardır yazıyoruz ve bunun bedelini ödüyoruz. Bu güne kadar da susmadık, bundan sonra da susmayacağız” denildi.

(www.sol.org.tr/www.kizilbayrak.net)

POLİS BU, KUDRETİNDEN SUAL OLUNMAZ

"Şehir eşkiyalarına" çok mu kızdınız? Bir eğlence mekanına polis kıyafetiyle girip, mekanda terör estiren, herkesin gözü önünde bir kadını saçlarından sürükleyerek arabaya bindiren, tecavüz eden, "işlerini bitirdikten sonra" kadını evine atan "eşkiyalara" kızmamak mümkün mü?

Görüntülerde açıkça görülüyor, dışarıdan başlayarak görevlilere, müzisyenlere, "eğlenenlere" saldırıyor polis elbisesi giyen eşkiyalar, bir kadını saçlarından sürükleyerek götürüyorlar. Mekan sahibinin açıklamasına göre içlerinde gerçek polislerin de bulunduğu büyük bir kalabalık gıkını çıkarmadan olayı sadece seyrediyor. Sonradan da hiç kimse yaşanan bu terörü hiç bir yere şikayet etmiyor, hiç bir yerde anlatmıyor.

Peki bu sessiz kalanlara kızdınız mı?

Ama eğer kızıyorsanız haksızlık ediyorsunuz.

Eğer "şehir eşkiyalarına" kızıyorsanız yaptığınız haksızlık. Yani sorun bir tek üniformaların gerçek olmayışı mı? Sokaktaki vatandaş, memur, işçi, öğrenci, çoluk, yaşlı, kadın, erkek demeden izlediğiniz bu görüntülerden daha vahşi, terörü daha çok andıran copların, gözyaşartıcı bombaların, biber gazlarının ve devlet şiddetinin "gerekli ölçüde" kullanıldığı diğer olaylarda ne kadar kızdıysanız, burada da en fazla o kadar kızma hakkınız var çünkü. Birine kızıp diğerine sessiz kalıyorsanız, yaptığınız çifte standarttan başka birşey değil.

Sessiz kalanlara kızıyorsanız yine haksızsınız. Cesaretiniz varsa siz buyrun! Memleketin her köşesinde herhangi bir 24 saatte benzeri birçok olayla karşılaşmak mümkün. Eğer sessiz kalanlara kızıyorsanız, medeni cesaret sahibi olduğunuzu düşünüyorsanız, haklı ve sorumlu bir yurttaş olduğunuzu düşünüyorsanız, buyrun siz bir kere sesinizi çıkarın, dünyanın kaç bucak olduğunu size öğretsinler!

Bu yazıyı okuyan çoğu insan gibi benim de polis akrabalarım var, aç ve açıkta kalsa dahi onurundan asla ödün vermeyecek yığınla polis tanıdığım var, bütün bir kış gününü soğukta bir kavşakta trafiği yöneterek geçirdiği için ağrı kesici-kas gevşetici yaptığım polis sayısını söyleyemem bile. Evet bu böyle.

Ancak bir gerçek daha var ki, onun da farkındayız çoğumuz, bu memleketin en kokuşmuş, en çürümüş yapısının öznesinin polis olduğunu da çoğumuz düşünürüz. Hırsızlıktan uyuşturucu ticaretine, şehir eşkiyalarından kadın ticaretine kadar çok sayıda organizasyonun polisten habersiz olmayacağına inanırız.

Eğer inen polis jopu bizim kafamıza inmiyorsa, konu ne olursa olsun, olay nasıl gerçekleşirse gerçekleşsin, devamlı dayağı yiyen suçludur. Bu da başka bir inancımız.

İstanbul'un baş polisi "kimlik sorun" diye buyurmuş. Biz mi, polise mi, hem de kafa tutup kimlik sormak ha? Haşa! Allah kimsenin başına böyle bir dert vermesin! (BD)

3 Aralık 2008 Çarşamba

İŞÇİ HABERLERİ AYLIK BÜLTENİ (KASIM 2008)

Ankara Garı önünde toplanan BTS üyesi demiryolu çalışanları, çeşitli sloganlarla TCDD Genel Müdürlüğüne yürüdü. BTS Genel Başkanı Yunus Akıl, burada yaptığı açıklamada, demiryolu çalışanlarının bir kısmının ek ödemesinin düşürüldüğünü, bir kısmının da kaldırıldığını belirterek, yaklaşık 17 bin çalışanın mağdur olduğunu söyledi. Demiryolu çalışanlarının viziteye çıkarak iş yerlerine gitmediği Adana, Mersin, Diyarbakır, Malatya ve Gaziantep'de tren seferleri durdu.

Cavit Çağlar'a ait Nergis Holding bünyesindeki Sifaş A.Ş'den bir süre önce çıkarılan işçiler, kıdem ve ihbar tazminatlarının ödenmesi için Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin önünde eylem yaptı.

Yargıtay, FİSKOBİRLİK ve Ordu Soya AŞ’de yönetim kadrosunun değişmesinin ardından işten atılan 91 işçinin işe iade talebini haklı buldu. Böylece yerel mahkemenin verdiği karar kesinleşti. Bu gelişme üzerine işçiler ve Türk-İş İl Temsilcisi Selim Yöndem Belediye-İş Ordu Şubesi’nde basın toplantısı düzenledi. Yöndem yetkililerin mahkeme kararına uyarak işçileri işe geri almasını istedi.

Trabzon ve Rize’deki kitle örgütleri, siyasi partiler, Türk-İş, DİSK ve KESK’e bağlı sendikalar hükümetin işçilere ve sendikalara yönelik baskılarını protesto etti. Trabzon Meydan Park’ta yapılan eylemde konuşan Tek Gıda-İş Rize Bölge Başkan Yardımcısı Nurettin Sarı, hükümetin yanlış politikaları nedeniyle yoksulluğun her geçen gün arttığını dile getirdi.

Zeytinburnu’nda çeşitli sendika, dernek ve siyasi partiler tarafından oluşturulan Zeytinburnu Halk Platformu, “Doğal gaz zammı geri alınsın” ve “Krizin faturasını krizi çıkaranlar ödesin” talebiyle basın açıklaması düzenledi.

SES, TTB ve Dev Sağlık-İş’e üye sağlık emekçilerinin “hastanelerin özelleştirilmesine ve işten çıkarmalara karşı; işgüvencesi, örgütlenme ve parasız sağlık hakkı” için İstanbul’dan başlattığı yürüyüş Ankara’da, Sağlık Bakanlığı önünde sona erdi.

Kırklareli’ye bağlı Kavakdere Köyü’ne yapılması planlanan kuru atık tesisine, köy halkı “hayır” dedi. Köyün gençleri ise “iş sahası istiyoruz, çöplük değil” diyorlar. Hafta sonu düzenlenen ve Türkiye Komünist Partisi ve Yurtsever Cephe’nin de ziyaret ederek destek verdiği eylemde, Kavakdere Köyü Muhtarı Vedat Dengiz, “Bizim köyümüz çiftçilik ile geçimini sağlayan bir köy. Biz köyümüze bu atık tesisini yaptırırsak bizim yarınımız ne olacak? Gençlerimiz ne olacak? Bizi kandırdılar. Bize buraya ceviz fidanı, bağ ekeceğiz dediler. Çiftçi zaten zor durumda. Tarlalarımızı sattık. Ama kandırıldık. Buradan toprak sahibi olmak, buraya istediğin her şeyi yapabileceğin anlamına gelmez. Buna izin vermeyeceğiz. Trakya’yı çöplük yapmayacağız” dedi.

İstanbul`da kimsesiz ve yardıma muhtaç kişilerin kaldığı Darülaceze`de çalışan 800 işçi, maaşlarını alamadıkları gerekçesiyle eylem yaptı.

Şaibeli bir şekilde, ödül aldıktan iki gün sonra iflasını açıklayan ev tekstili firması Elegant iflasını isteyerek bütün işçileri kapı önüne koydu. Son aylarda işçilerin maaşlarını ödeyemez hale gelen işveren, öncelikle beş fabrikada çalışan işçilerin bir bölümünü ücretsiz izne çıkardı. Daha sonra kademeli olarak işçi çıkaran fabrika, bu işten çıkarmalarda işçilerin tazminatlarını da ödemedi. Son olarak beş fabrikada üretim durduruldu ve toplam 1800 işçi işten çıkartıldı. Ödenmeyen maaşlar ve tazminatlarla birlikte işverenin işçilere olan toplam borcunun 5 milyon YTL'yi aştığı belirtiliyor.

Mudanya Primisan'da grup toplu iş sözleşmelerinde MESS'in tavrını protesto eden 400 işçi, işyerini terk etmeme eylemi yaptı.

Gebze Organize Sanayi Bölgesi'nde otomobil parçası üreten Dostel Makine'de 30 işçi, kriz bahane edilerek işten çıkarıldı. Daha önce 15 gün süreyle ücretsiz izne çıkarılan işçiler, bu sürenin bitmesine az bir zaman kala, işten çıkarıldıklarına dair tebligatlar almaya başladı. Fabrikadan 30 işçinin çıkarıldığının resmen açıklanmasıyla birlikte, farklı vardiyalarda çalışan işçiler fabrikayı terk etmeyerek ve eylem yaparak kararı protesto etti. Fabrikada örgütlü bulunan BMİS işyeri temsilcileri ve yöneticileri, işverenin kararını sert bir dille eleştirdi. BMİS Gebze Şube Başkanı Erdoğan Özer'in fabrikaya gelmesinin ardından sona eren direniş, Gebze'ye doğru yapılan yürüyüşle devam etti. Yürüyüş boyunca eylemci işçilere TKP, Yurtsever Cephe ve EMEP de destek verdi. Yürüyüşün sonunda TEM otoyolu trafiğe kapatıldı. Yarın da fabrika önünde süreceği açıklanan eyleme siyasi partiler ve işçi örgütlerinden yoğun destek bekleniyor.

Lastik işverenleri, sözleşmeye rağmen telafi çalışmalarını dayatırken, izinlerin de 12 aya bölünerek kullanılmasını istiyor.

Lastik-İş'in örgütlü olduğu Arslanbey Organize Sanayi Bölgesi'ndeki Kolsan işyerinde çalışan 240 işçi de, ilk bölümü 12 Aralık, ikinci bölümü de yılbaşında olmak üzere toplam 10 günlük duruşla karşılaşacak.

Lastik-İş üyesi 1300 işçinin çalıştığı Brisa ve 1200 işçinin çalıştığı Türk Pirelli'de de yılbaşına kadar duruşlar bekleniyor.

Lastik-İş üyesi 1200 işçinin çalıştığı Goodyear'da bayram sonrası beş gün ve yılbaşına kadar da beş gün olmak üzere toplam 10 gün üretim duracak.

Ege Üniversitesi bünyesinde hizmet veren 1 No'lu yemekhane işçileri, dört aydır maaş alamadıkları, sigortasız çalıştırıldıkları ve çalışma koşulları dayanılmaz derecede ağır olduğu için işi durdurdular. İşçiler çalışma koşullarının çok kötü olduğunu ifade ederek, “Herkese her işi yaptırıyorlar, hamburger’de çalışan adamı tuvalet temizlemeye, temizlikçileri et kesmeye yolluyorlar, çalışma saatimiz 12 saati geçiyor, bir çok arkadaşımızın sigortası dahi yatırılmıyor" dedi. Taşeron firmanın temsilcisi, işçilerin geçmiş döneme ait alacaklarını ödemek zorunda kaldı. Yemekhane grevine Yurtsever Cephe Öğrenci Birliği ve Öğrenci Kolektifleri de destek verdiler.

Gebze Organize Sanayi Bölgesi'nde (GOB) kurulu Dostel Makine'de 30 çalışanın işten çıkartılması üzerine, işçiler vardiya bitiminde dağılmayarak iki saat işyerini terk etmeme eylemi yaptı. Yurtsever Cephe İşçi Birliği bugün saat 15:00'te Gebze İstasyonu'nda toplanarak dayanışma ziyaretinde bulunacağını ve basın açıklaması yapacağını açıkladı.

Tezcan Galvaniz'de, gündüz vardiyasında çalışan işçiler servislere alınmazken, patron işçilerin fabrikayı işgal ettiklerini iddia etti.

PETKİM’de son günlerde yaşanan iş kazalarına bir yenisi daha eklendi. İstihdam Garantili İş Programı çerçevesinde kurumda kursiyer olarak çalışan Erdem Eroğlu sıcak su baharı ile yandı.

Deri-İş Sendikası’na üye olduğu için işten atılan ve 146 gündür direnişte olan Emine Arslan’ı, TEKSİF’in örgütlendiği Menderes Tekstil’de direnişte olan işçiler ziyaret etti.

DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş yöneticileri ve işten atılan işçileri temsilen bir grup işçi, Ankara’ya gelerek seslerini hükümete duyurmaya çalıştı. Çalışma Bakanlığı önünden seslerini yükselten işçiler, “İşten atmalar yasaklansın”, “Krizin faturası patronlara”, “Krizin faturasını ödemeyeceğiz” dediler.

Samsun'un Tekkeköy ilçesinde kurulu bulunan Eti Bakır İşletmelerinde 2004 yılında özelleştirme kapsamında 33 milyon dolara devredildiği Cengiz grubu tarafından üretim durduruldu. Grubun Murgul fabrikasında da üretimi durdurduğu öğrenildi.

Siparişlerin düştüğünü açıklayan Deniz Ticaret Odası (DTO) Başkanı Metin Kalkavan, son 10 ayda 6 bin tersane işçisinin işten çıkarıldığını belirterek, 12 bin işçiyi daha işsiz bırakmakla tehdit etti.

Türk Tabipler Birliği (TTB), Dev Sağlık-İş, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyelerince başlatılan Ankara yürüyüşüne katılanlar, saat 17.00'de İzmit Merkez Bankası önünde karşılanacak ve gece konuk edilecek.

Üretimi durduran fabrikalara 300 kişinin çalıştığı Bekaert İzmit Çelik Kord Sanayi ve Ticaret A.Ş. fabrikası da dahil oldu. Karar, 29 Kasım tarihinde uygulanacak. İşçiler, yedi günü senelik izinden, kalanı işverenden olmak üzere 18 gün ücretli izne çıkarılacak.

Metal sektöründe arabulucu sürecinin bitmesiyle birlikte grevin eşiğine gelindi. Birleşik Metal-İş eylemlerin yoğunlaşacağını açıkladı.

Türkiye’nin en büyük otomotiv fabrikalarından biri durumundaki Ford Otosan’da bir kez daha “ekonomik kriz ve talep düşüşü” nedeniyle üretime ara verildi. İzinlerle birlikte ücretlerinde yüzde 24’lük bir düşüş olduğunu ifade eden işçiler, izin döneminde ek iş aramak zorunda kalıyor

Gaziantep'te KESK’e bağlı sendikaların Kırkayak Parkı’ndan başlattığı yürüyüşe, Yeşilsu önünde DİSK’e bağlı sendikalar ve TÜMTİS üyeleri de katıldı. Adliyeye doğru yürüyen emekçiler, polisin engelleme çabalarına karşın sloganlarla yürüyüşü tamamladı.

Desa Direnişi ile Dayanışma İstanbul Kadın Platformu,143 gündür direnişte olan Emine Arslan’a destek olmak amacıyla Desa mağazası önünde eylem yaparak, Desa ürünlerini boykot etme çağrısını yeniledi.

Kriz gerekçesi ile 38 arkadaşlarının işten çıkarılması üzerine direnişe geçen Tezcan Galvaniz işçilerinin direnişi 6. gününe girerken işçiler mahallelere yaptıkları yürüyüşlerle direnişi büyütüyor. Fabrika önünden Suadiye beldesine kadar yaklaşık 5 kilometre yürüyen işçiler, Suadiye Akçakoca Parkı’nda gerçekleştirdikleri basın açıklaması ile kriz faturasının emekçilere ödetilmek istenmesine karşı ortak mücadele çağrısı yaptı. Tezcan işçilerinin eylemine Cem Tencere, Standart Depo ve AD Demirel işçileri de katılarak destek verdi.

Kocaeli’nin Ali Kahya beldesinde faaliyet gösteren 2000 işçinin çalıştığı Hyundai fabrikasında krizi fırsat olarak değerlendiren patron, izine çıkarttığı işçilerin ücretlerinde yüzde 24 kesinti yapacak.

Kot işçileri, Mavi Jeans önünde gerçekleştirdiği eylemde, kaçak atölyelerde gerçekleştirilen "kot kumlama" işinde işçileri sigortasız ve açlık koşullarında çalıştıran ve ölümcül "silikozis hastalığı"na yakalanmalarına neden olarak onları ölüme terk eden kot patronlarının vurdumduymazlığını protesto etti.

Trakya’da tekstil sektörü ağırlıklı olmak üzere son bir yıl içinde 40 bin işçi işten çıkarıldı.

Aydınlı'da kurulu AKS Otomotiv işçileri bir yandan sendikal mücadeleye devam ederken bir yandan da patronun saldırılarına direniyor.

Gaziemir Serbest Bölge’de bulunan, Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi Delphi Dizel işçileri, sendikanın aldığı cuma yürüyüşleri kapsamında eylem yaptı.

Türkiye’nin en büyük çelik fabrikalarından olan Asil Çelik’in, işçileri ücretsiz izinlerle açlığa mahkum etmek istemesine tepki sert oldu. İşçiler fabrikalarından kent merkezine kadar 40 kilometrelik bir yürüyüş gerçekleştirdi. Polisin barikatlarını da aşan işçilerin yürüyüşü, çevrede bulunan fabrikalarda çalışan işçiler için de büyük bir moral oldu.

Menderes Tekstil’de terbiye bölümünde çalışan işçilerden Ali Çetin, kazanların temizliğini yapmak isterken geçirdiği iş kazası sonucu hayatını kaybetti.

Aliağa PETKİM işçileri, kriz gerekçesi ile kurumdaki üç ünitenin üretime ara vermesine karşı eylem yaptı.

Düşük ücret, ağır çalışma, hakaretler ve dayak... Tezcan Galvaniz işçileri tüm bu uygulamalara karşı Birleşik Metal-İş’te örgütlendiler.

Uzun süredir maaş ve ikramiyelerini almayan Çankaya Belediyesi işçileri işbıraktı.

Sinop’ta Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’e işsiz bir genç “Açım, iş istiyorum” diye bağırdı. Genç, polisler tarafından yaka paça gözaltına alındı.

Ankara Üniversitesi (AÜ) yemekhanelerinde önceki akşam başlatılan işgal eylemi sırasında alınan karar üzerine dün öğleden sonra Tandoğan yerleşkesinde bulunan Rektörlük binası önünde bir eylem gerçekleştirildi. "Öğrenciye yemek emekçiye iş" sloganları ile buluşan öğrenciler ve yemekhane işçileri, krizin faturasının emekçilere ödetilmeye çalışılmasına izin vermeyeceklerini söylediler.

GMİS yönetiminin tamamen değişmesi gerektiğini düşünen maden işçileri, "Vicdan Hareketi" adıyla bir muhalefet başlattı.

İş kazalarında ilk sırada yer alan ve işçilerin en örgütsüz olduğu sektörlerin başında yer alan inşaat sektöründe Yurtsever Cepheli işçilerin öncülüğünde İstanbul'da YC İnşaat İşçileri Birliği kuruldu.

İzmit Arslanbey'deki Organize Sanayi bölgesinde faaliyet gösteren Tezcan Galvaniz'de iş akitleri feshedilen 38 işçi ile gündüz vardiyası çıkışında servis araçlarına binmeleri işverence engellenen Birleşik Metal-İş üyesi işçiler, kent merkezine kadar sloganlarla yürüdüler.

Bursa’da toplu işçi çıkarmaları yaşanıyor. Ekonomik krizin etkisiyle Ekim’de iplik ve hazırgiyimi de kapsayan dokuma iş kolunda başlayan topluca işten çıkarmalar, metal ve otomotiv sektörüne de sıçradı.

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) Yasası'yla maaşlarından katkı payı kesilmeye başlanan emekliler hasta olmaya bile korkar hale geldi.

Üçüncü kez sektörde daralma ve kriz gerekçesiyle üretime ara veren Ford Otosan, sözleşmeli işçilerin sözleşmesini uzatmayacağını açıkladı.

İzmit Arslanbey’deki Tezcan Galvaniz’de iş akdi feshedilen işçiler makinelerinin başına dönünceye kadar mücadele edeceğini duyurarak direniş eylemine başladı.

Ambarlı Arser liman işletmesinde sendikalaşma nedeniyle işten çıkarılan ve Gemlik'te bir hafriyat firmasında çalışmak için başvuran Elazığ'lı bir işçi, kürt kökenli olması nedeniyle işçi arkadaşlarının dışlaması yüzünden işten ayrılmak zorunda bırakıldı.

Beylikdüzü'nde Tekmak Valf Sanayi fabrikasında 35 işçiden 15'i kriz bahanesiyle işten çıkarıldı.

Ankara'nın Kazan ilçesinde bulunan Hamdi Eriş Kum Ocakları'nda gerçekleşen iş kazasında 48 yaşındaki işçi Ramazan Yeşil hayatını kaybetti.

Philips Genel Merkezi tarafından kapatma kararı alınan Türk Philips'te işçiler kararın geri alınması için yürüyüşler yapıyor.

Denizbank'ta ve Akbank'ta çalışanlar topluca işten çıkarılmaya başlandı. Akbank'ta işten çıkarılanların sayısının 1000 civarında olduğu bildirildi.

Ford Otosan Fabrikasında çalışan 6400 işçi, Türk Metal sendika açıklamasına göre %76 ücretle izne ayrıldı ve üretim durduruldu.

DİSK ve Türk İş İstanbul Şubeler Platformu, İGDAŞ’ın Vatan Caddesi’ndeki binasının önünde yaptıkları basın açıklamasıyla doğalgaz zammını ve kriz bahanesiyle işten çıkartmaları protesto etti.

Hadımköy Yılmaz Tekstil Fabrikasında işçi ücretlerinin ödenmesi kriz bahanesiyle geciktiriliyor.

30 Kasım 2008 Pazar

İŞÇİ HAREKETİNDE DÖNÜM NOKTASI








100 BİN EMEKÇİ AKP'YE MEYDAN OKUDU!

KESK ve DİSK’in öncülüğünde düzenlenen "İşsizliğe, Yoksulluğa ve Zamlara Karşı Emek, Barış ve Demokrasi” mitingi, dün Ankara’da yapıldı. Sabahın erken saatlerinde Türkiye’nin dört bir yanından gelerek Ankara Garı’nda toplanan emekçiler, saat 10.00’dan itibaren Sıhhiye Meydanı’na doğru yürüyüşe geçtiler. 100 bine yakın emekçinin katıldığı mitingde alana girilmesi saatler aldı.

Kortejin en önünde DİSK ve KESK imzalı “İşsizliğe, Yoksulluğa ve Zamlara Karşı, Emek, Barış ve Demokrasi İçin Birleştik” yazılı bir pankart taşındı. Pankartta, talepler de yer alıyordu: “IMF ile yapılan anlaşmalar iptal edilsin; zamlar geri alınsın; işten çıkarmalar yasaklansın; işsizlik fonu amacı dışında kullanılmasın; iç ve dış borçlar ödenmesin; kamusal hizmetler ücretsiz olsun; şiddet ve savaş politikalarına son verilsin; her türden ayrımcılık ortadan kaldırılsın.”

Mitinge katılan kurumlar arasında DİSK’e ve KESK’e bağlı sendikalar, Türk-İş’e bağlı sendikalardan Petrol-İş ve TÜMTİS, Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu, Türk Tabipler Birliği (TTB), Tıp Öğrencileri Komisyonu (TÖK), TMMOB, Basın İş, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD), Yerel Dernekler Federasyonu, Müşavirler Muhasebeciler Birliği Derneği, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Eğitim Emekçileri Derneği, AKA-DER, Tüm İGD, Toplumsal Özgürlük Platformu, Geleceğimizi İstiyoruz Platformu, Alınteri, Kaldıraç, ÖDP, EMEP, SDP, DTP, Odak ve Yeşiller Partisi yer aldı.

Türkiye Komünist Partisi'nin (TKP) ve Yurtsever Cephe'nin bütün örgütleriyle, “AKP’yi Halk Götürecek” pankartıyla katıldığı mitingde, Halkevleri ve ÖDP de kitlesel olarak yer aldı.

Eğitim-Sen kortejlerinde, zam ve kriz gündemi dışında, Deniz Feneri yolsuzluğunu hatırlatan afişler taşındı, gerici eğitim uygulamalarının da protesto edildiği görüldü. Kürsüden yapılan açıklamada Eğitim-Sen Siirt Şubesi üyelerinin Ankara’ya gelmelerinin engellendiği belirtildi. (soL/Ankara)

Haberin ayrıntıları için:
www.haber.sol.org.tr
www.kizilbayrak.net
www.evrensel.net

27 Kasım 2008 Perşembe

ÜNİVERSİTELERDE BOYKOT

AKP hükümetinin son bir yılda elektriğe %60, doğalgaza ise %80 zam yapması kamuoyunda tepkilere yol açmaya devam ediyor. Dün Türkiye'nin birçok üniversitesinde öğrenciler zamlara karşı, AKP'ye karşı 'Boykot!' dediler.

26 Kasım Çarşamba günü üniversitelerde, doğalgaza yapılan son zamlar nedeniyle, Yurtsever Cephe Öğrenci Birliği’nin çağrısıyla bir uyarı boykotu yapıldı.

İçinde bulunduğumuz dönemde yaşanan ekonomik krizle birlikte, artan işsizlikle ve toplumun çok büyük bir kesiminin yoksullaşmasıyla, sonuçları daha da net görülebilen, AKP’nin politikalarına karşı, bir ses de üniversitelerden yükseldi. Sabah saatlerinden itibaren sınıflarda, amfilerde, kantinlerde, yemekhanelerde yapılan çağrılarla, öğrenciler bir saatlik uyarı boykotuna katıldı. Türkiye’deki çeşitli üniversitelerde yapılan boykota, öğrencilerin yoğun katılımı dikkat çekti.

Birçok üniversitede düzenlenen forumlarda, AKP’nin üniversitelere dönük saldırıları tartışıldı. Özellikle “üniversitelerde türban” gündemi ve YÖK'ün üniversiteleri tamamen paralı hale getirme hayalleri, tartışmaların ağırlık noktasını oluşturdu. 'Piyasalaştırma' konusunda, her üniversitedeki tekil örnekler ele alınarak, üniversitelerde öğrencilerin kullanmak zorunda olduğu her şeyden para alınmaya başlanması ve bu paralara küçük oranlarda ama sürekli zamlar yapılarak, öğrencilerin üniversitede eğitim için para ödemesinin nasıl kanıksatıldığı tartışıldı.

"Bu bir uyarıdır! Üniversitelerde boykot var"

İstanbul’da, Yıldız Teknik Üniversitesi’nde, Davutpaşa ve Yıldız kampuslarında yapılan boykota yaklaşık 450 öğrenci katıldı. Derslerin büyük bölümüne öğrenciler katılmadı. Düzenlenen forum sonrasında müzik dinletisinin ardından, basın açıklaması yapıldı.

Mimar Sinan Üniversitesi'nde, sabah saatlerinden itibaren amfilerde ve kantinlerde konuşmalar yapılarak öğrenciler boykota çağrıldı. Forum ve şiir dinletisinin ardından basın açıklaması yapıldı.

İstanbul Teknik Üniversitesi’nde, tüm fakültelerin önünde toplanan öğrenciler, 75. Yıl yemekhanesinde buluşarak protestolarını gerçekleştirdiler. Yapılan forumun ardından, zamlara karşı öğrencilerin yazdığı şarkının söylenmesiyle boykot sona erdi.

İstanbul Üniversitesi’nde Beyazıt ve Avcılar kampusunda olmak üzere iki ayrı boykot düzenlendi. Beyazıt kampusunda yapılan protestoyu takiben, İstanbul’daki diğer üniversitelerden öğrenciler kampusun önüne geldi. Yapılan basın açıklamasıyla boykot sona erdi. Avcılar kampusunda, fakültelerinden çıkan öğrenciler yemekhanenin önünde toplandılar. Daha sonra yemekhanenin içine giren öğrenciler burada konuşmalar yaptıktan sonra, tekrar yemekhanenin önüne gelerek doğalgaz faturası yaktılar. Burada yapılan konuşmalardan sonra boykot sona erdi. Boykota mühendislik, işletme, veterinerlik fakülteleri ve Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu öğrencileri katıldı.

Veterinerlik Fakültesi'nde boykot sırasında dersler tamamen durdu.

Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu'nda sınavları nedeniyle boykota katılamayan kimi sınıflar, konuşmalar ve alkışlarla destek verdiler.

Marmara Üniversitesi'nde Acıbadem ve Anadoluhisarı kampuslarında dersler tamamen durdu. Haydarpaşa ve Göztepe kampuslarında yaklaşık 200 öğrenci yürüyüş yaptı. Üniversitenin tüm kampuslarında yapılan eylemlerden sonra boykot sona erdi.

İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde pek çok öğretim üyesi boykota destek verdi ve dersleri iptal etti. Beyoğlu Kumpanya tarafından yapılan tiyatro gösterisinin ardından yaklaşık 100 öğrencinin katıldığı bir forum düzenlendi.

Galatasaray Üniversitesi'nde derslerin yarıya yakını tamamen durdu. Yüzlerce öğrencinin katıldığı protesto gösterisi ve yapılan konuşmaların ardından boykot sona erdi.

ODTÜ’de postane önünde toplanan öğrenciler, protestolarını gerçekleştirdikten sonra, her hafta Cuma günü üniversitede eylemlerinin devam edeceğini açıkladılar. Ayrıca, hafta boyunca öğrencilerin zamlarla ilgili düşüncelerini yazdığı defter, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a gönderildi.

Hacettepe Üniversitesi'nde öğrenciler Yabancı Diller Yüksek Okulu'nun önünde toplandıktan sonra, postane önüne kadar yürüdüler. Yürüyüşün sonunda yapılan açıklamanın ardından, AKP Genel Merkez'e bir mektup gönderildi.

Ankara Üniversitesi'nde öğrencilerin yoğun şekilde katıldığı protesto gösterisinin ardından, yapılan konuşmalarla boykot sona erdi.

Boğaziçi Üniversitesi'nde kuzey kampuste yapılan, Beyoğlu kumpanyanın tiyatro gösterisinin ardından, yapılan eylem ve konuşmalarla boykot sona erdi.

Ege Üniversitesi'nde öğrencilerin katıldığı bir protesto gösterisinin ardından forum yapıldı. Yapılan tartışmaların ardından boykot sona erdi.

Dokuz Eylül Üniversitesi'nde Yabancı Diller Yüksek Okulu'nda boykot çağrısı yapıldı. Ardından bir forum düzenlendi.

İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü'nde Hazırlık binası önünde toplanan öğrenciler, bir forum gerçekleştirdiler ardından kısa bir müzik dinletisi yapıldı.

Anadolu Üniversitesi'nde, yemekhane önünde toplanan öğrenciler, basın açıklamasının ardından müzik dinletisi yaptılar. Yapılan konuşmaların ardından boykot sona erdi.

Kocaeli Üniversitesi'nde öğrenciler bir forum düzenledi. Yapılan gösterinin ardından boykot sona erdi.

"Üniversite öğrencilerine görev düşüyor"

Hükümetin doğalgaz ve elektrik zamlarıyla ve üniversitelerde yapılan boykotla ilgili olarak, İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi – Jeofizik Anabilim dalı öğretim üyesi Doçent Dr. Ferhat Özçep ile konuştuk...

>Yaşanan ekonomik krizden, Türkiye’nin etkilenmeyeceği iddia ediliyor AKP tarafından. Sizce bu açıklamalar gerçeği yansıtıyor mu?

Bu yapılan açıklamaların bir gerçekliği yok elbette. Buna çocuklar bile inanmaz. Dünya ekonomisinin genel trendinden Türkiye’de etkileniyor elbette. Böyle bir krizin dışında kalması etkilenmemesi de mümkün değildir. Büyük olasılıkla ekonomik krizle ilgili bu zamlar. Bir zincirin halkaları gibi düşünürsek, neticede hepsi birbirine bağlı bu halkaların. Bir halkanın, yanındaki halkadan etkilenmemesi mümkün değil.

>Bugün üniversitelerde, AKP’nin son dönemde yaptığı zamlara karşı bir boykot düzenlendi. Öğrenciler derslere girmediler. Üniversitelerden böyle seslerin çıkmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce bu eylemler etkili olabilir mi veya nasıl etkili olabilir?

Ülkede yapılan her eylemin belli bir değeri var. Bu açıdan bu tarz eylemleri önemsiyorum. Asıl sonuç alıcı eylemlerin, halk tarafından, işçiler tarafından yapılması gerekir. Bu eylemler çok daha etkili ve sonuç alıcı olabilir. Ülke gündemine dair yapılan bu tarz öğrenci eylemleri, bu bahsettiğim büyük eylemler için, tetikleyici bir etki yapabilir. Bu açıdan üniversite öğrencilerine de bir görev düşüyor.
(sOL Haber Merkezi)