21 Kasım 2010 Pazar

GERÇEK OLAMAYACAK KADAR “GÜZEL”

CHP’DE KILIÇDAROĞLU DÖNÜŞÜMÜNE NASIL YAKLAŞILMALI?- 1

Deniz Baykal’a yönelik kişilik suikasti sonrasında, CHP’de yaşandığı söylenen hızlı “dönüşüm” Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına geçmesi, “düzen partisi” temsilcisi kaşarlanmış CHP’lilerin parti meclisinden kısmen tasfiyesi, yeni kuşaktan “parlatılmış” ve liberal bazı üyelerle parti meclisinin takviyesi ile sonuçlandı. Cumhuriyet yazarı Ali Sirmen’in veciz ifadesiyle, CHP’de 10 gün içinde yaşanan hızlı gelişmeler, gerçek olamayacak denli “güzel”!

AKP eliyle karanlığa doğru hızla yuvarlanan Türkiye’nin gidişatından umutsuzluğa kapılan liberal-kemalist aydınların tutunacak dal arama endişeleri, CHP’de yaşanan bu hızlı ve “tuhaf” gelişmenin rüzgarına kapıldıklarını gösteriyor. Estirilen rüzgar, örgütsüz ve sosyalist aklın rehberliğinden yoksun devrimci-demokrat ve sosyalist eğilimli aydınları, örgütsüz ve yoksullaşmış küçük burjuva kitleleri ve giderek emekçileri, işçi sınıfını da kapıp götürmeye aday gözüküyor.

Türkiye’nin son yüz yılı, benzer rüzgarların estirildiği dönemeçlerin örnekleriyle doludur. Bu örneklerin anımsanması, Kılıçdaroğlu dönemecini doğru kavramak ve sosyalist hareketin örgütlü geleneği içinde yer alanların akıntıya kapılmadan gelişmelere müdahale şansını yakalayabilmesi  için gerekli tarih bilincinin zorunlu koşuludur. 

1920-1923 DÖNEMECİNDEN DERSLER

Osmanlı İmparatorluğu’nun Dünya Savaşı girdabında yıkılması ve ülkenin emperyalist güçler tarafından yabancı işgaline uğraması sürecinde, işgale karşı direnişin ve ulusal kurtuluş savaşının örgütlendiği yıllar, ülkenin kaderiyle Osmanlı ülkesinden artakalan yoksul köylü halkların kendi hayatlarına sahip çıkma kaygılarının iç içe geçtiği bir devrimci kargaşa dönemeciydi. Yabancı işgaline karşı direniş, farklı odaklardan başlayarak örgütlendi. Daha sonra Kemalist akıma dönüşecek olan Müdafa-i Hukuk hareketinin, Anadolu ve Trakya’nın toprak sahibi ve tüccar eşraf zümreleri ile dağılmış Osmanlı devletinin sivil-asker bürokrasisinin ve aydınlarının temsilcileri öncülüğünde örgütlenen, Erzurum ve Sivas kongreleri ile Ankara Meclisi eksenli yeni bir devlet yapılanmasını hedefleyen milliyetçi-burjuva odakları, bunlardan biriydi. Yoksul köylü tabanlı yerel direniş çetelerine dayanan, askeri gücü Yeşil Ordu etrafında biçimlenen, siyasi öncülüğü Rusya’da yükselen işçi sınıfı devriminden esinlenen Anadolu Bolşeviklerinin elinde yapılanan odaklar bir diğeriydi. Anadolu’lu Kürt ve Arap nüfusun ağır bastığı Doğu illerinde ise yabancı işgaline karşı direniş, yerel büyük toprak sahiplerinin ve aşiret önderlerinin Ankara Meclisi ile ittifakı gözeten mihraklarının denetimindeydi.

Anadolu’da belli başlı üç ana mihraktan gelişen kurtuluş hareketi, emperyalist işgale karşı Rus Bolşevikleriyle ve Asya’nın uyanmaya başlayan Müslüman halklarıyla ittifak halinde gelişti. Türkiye işçi sınıfı siyasal hareketinin bu devrimci kargaşa döneminde gerçekleşen 10 Eylül 1920 kuruluş kongresinde ortaya çıkan TKP, sürece dışarıdan dahil olmaya çalıştı. Gücünü esas olarak harici Bolşevik akımdan alan TKP, ülke içinde özellikle Yeşil ordu ve İstanbul merkezli yurtsever güçlerle yakın ilişki ve bağlantılara da sahipti ve bu bağlantıları sayesinde, Anadolu’da gelişen anti-emperyalist savaşın önderliğini ele geçirmeyi umuyordu.

Henüz yerli ve ulusal bir güç haline dönüşmemiş, ülke içinde emekçi sınıf ve tabakalarla sağlam bağlar kurmamış ve siyasal deneyimden büyük ölçüde yoksun genç bir siyasal örgüt olarak TKP, Anadolu’da gelişen yurtsever başkaldırı hareketinde etkili olmak için bir kanal bulma arayışı içindeydi. Merkez heyetini Mustafa Suphi’ler öncülüğünde Anadolu’ya sevketme kararı, bu arayışın iyi hesap edilmemiş, ülke içindeki sınıf dengelerini ve burjuva ulusal hareketin gücünü ve yönelişlerini doğru kavramamış eksik değerlendirilmesinin sonucuydu. Karar bir trajediyle sonuçlandı ve burjuva ulusal önderliğin ikiyüzlü politikalarına güvenmek ve bel bağlamak, Türkiye Komünist Hareketi’nin kurucu merkez kadrolarının imha edilmesiyle noktalandı. İmha süreci, TKP’nin Anadolu’da bağlantıda olduğu Yeşil Ordu ve Halk İştirakiyun Fırkası güçlerinin tasfiyesiyle ve bunların Ankara Meclisi’ndeki temsilcilerinin tutuklanmasıyla tamamlandı.

Anadolu’daki ulusal başkaldırı dinamiklerinin sınıfsal niteliğinin, izlediği siyasetin, özellikle İzmir İktisat Kongresi sonrasında yaptığı tercihlerin, dünya devrimci süreci içindeki yerinin ve Rusya’daki yeni Bolşevik iktidar ile ittifak politikalarının ikili niteliğinin yeterli ve somut bir analizinin yapılamamış olması, bugünden bakıldığında, 1920-1923 sürecinde yaşanan imha ve tasfiye sürecinin başlıca sebepleri olarak gözüküyor. Kemalist akımın ilk şekillendiği dönemde, devrimci Rusya ile emperyalist Batı arasında ikili oynadığının görülememesi,  ulusal kurtuluş savaşına egemen olan anti-emperyalist- ilerici hatta sosyalizmden esinlenmiş gözüken söylemi, Ankara Meclisi’nin Bolşevik Rusya hükümeti ile ittifak ilişkisinin ülke içindeki sınıfsal siyasal dengeleri anlamayi önleyen bir tür gözbağı oluşturduğunun anlaşılamaması, TKP’nin ilk kurucu kuşağının merkez kadrolarının ve savaşçı örgütlenmesinin tasfiyesine yol açtı.

GELECEK YAZIDA: CHP’DE KILIÇDAROĞLU DÖNEMECİNE NASIL YAKLAŞILMALI?-2
1946-1950 DÖNEMECİNDEN DERSLER