9 Nisan 2010 Cuma

ŞERİAT REJİMİ UYGULAMASI


AVRUPA BİRLİĞİ İÇİN
CUMA HUTBESİ


Hükümetin bütün politik ve toplumsal sorunlara ilişkin mesajlarının cuma hutbeleri üzerinden de kamuoyuna taşınması ve Diyanet onayına sunulması geleneği başlatılmak isteniyor. Yeni rejiminin yeni medya sisteminde özgün bir yer tutacağı anlaşılan “cami cemaatine yönelik cuma hutbelerinin” bu amaçla düzenlenmesi ve kullanılması öngörülüyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da hükümetlerin siyasal kararlarının hayata geçirilmesinde bir ideolojik fetva kurumu olarak işlev üstlenmesi, yeni rejimin niteliği hakkında fikir veriyor. Bunun son örneğini, AB Genel Sekreterliği’nin, Avrupa Birliği yanlısı kamuoyu oluşturma faaliyetlerinin bir parçası olarak, bütün camilerde okutulmak üzere hazırlattığı cuma hutbesi taslağı oluşturuyor.

Hutbe taslağından, “dinimizin daha huzurlu bir hayatın arayışını örgütlediğini… bugün yarım milyara yakın Avrupalı’nın Avrupa Birliği sayesinde daha huzurlu ve daha müreffeh bir yaşam sürmekte olduğunu… AB’nin hürriyet, akıl, bilim, eşitlik, insanlık onuru ve insan hakları gibi evrensel değerlere dayandığını… bir Hıristiyan Birliği olmadığını… Avrupa’daki evrensel değerlerin hayata geçirilmesinde İslam filozoflarının büyük katkısı olduğunu” öğreniyoruz. Kur’an ayetlerinde (Zümer ve Bakara sureleri) evrensel değerlerin yüceltildiği haber verilerek “aydınlatılıyoruz”.

Cami cemaatinin dinsel ibadetle meşgul olmanın ötesine geçen işlerle ilgilenmesine örnek oluşturan bu durum, şeriat rejiminin kuruluşunun habercisidir. Laik bir rejimde, camilerin, cami cemaatinin ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, dinsel ibadet ve tören işleriyle meşgul olmaları, siyasete karışmamaları beklenir. Avrupa Birliği’ne ilişkin güncel politik ve toplumsal meselelerin cami cemaatinin ibadet işleriyle ne ilgisi vardır? Dindar Müslümanların Cuma hutbesinde Avrupa Birliği’ne ilişkin hükümet politikalarını ve tercihlerini dinsel bir kılıfa bürünmüş olarak dinlemekten başka konusu yok mudur? Cuma hutbesinde Avrupa Birliği’ne dair övgülerin ve yüceltmelerin Müslümanlığın ve Kur’an ayetlerinin bir gereği olarak sunulması, aynı politik tercihleri paylaşmayan ve Avrupa Birliği’ne karşı çıkanların Müslümanlığa karşı çıkan münafıklar olarak suçlanmasını mı davet edecektir?

AB Genel Sekreterliği, laik cumhuriyet ilkelerini açıkça çiğneyen bu uygulamasıyla, Müslümanlığı dinsel ibadet ve inanç uygulamalarının ötesine, güncel siyasal tercihler alanına, ideolojik onay ve meşruiyet tayini zeminine taşırmaya yeltenmektedir. Müslümanlığı “gökyüzündeki” korunaklı soyut ilahiyattan “yeryüzündeki” somut maddi çatışmalar alanına indirmeye çabalayanlar, yeryüzündeki maddi gerçek güçlerin mücadelesiyle karşı karşıya gelmeye de hazır olmalıdır. Tekel işçilerinin taşıdığı sancağın ardından yürüyecek işçi sınıfı, onların riyakar maskesini “yeryüzünde” indirecektir.