12 Nisan 2010 Pazartesi

EKMEK ELDEN SU GÖLDEN YAŞAMAYI SAVUNMAK

Yoksul halkın ulaşım hakkını savunanların, emekçilerin, emekçi çocuğu öğrencilerin ulaşım sisteminde uygulanan fahiş zamları protesto etmesini içine sindiremeyen Tayyip Erdoğan'ın, bu hakka sahip çıkma eylemlerine öncülük eden komünistleri “ekmek elden su gölden yaşamayı savunmakla” suçlamasındaki riyakarlık, başbakanın bir sermaye militanı olduğunu kanıtlıyor. Ancak burjuvazinin bir militanı ölçüyü bu denli kaçırabilir!

Herkes biliyor ki, bu ülkede “ekmek elden su gölden” yaşayanlar, alınteriyle çabalayıp didinen işçiler değil alınterinin yarattığı değerleri gasbeden ve çalışmadan keyfeden burjuvalardır. Herkes biliyor ki, çalışan sınıfların yarattığı değerlerin eşit, adil ve hakça paylaşıldığı bir düzende, ulaşım, sağlık, eğitim gibi toplumsal hizmetler toplumun çalışan büyük çoğunluğuna eşit ve bedelsiz garanti edilebilir. Tayyip Erdoğan’ın da anımsattığı gibi, sosyalist sistemde bu garantiler yürürlükte olacaktır. Komünist fikriyatın “yaşadığı ülkeleri iflas ettirdiği” iddiası ise koskocaman bir yalandır. Sosyalist ülkelerin iflası, bu ilkelerin yürürlükte olduğu on yıllar boyunca değil, bu ilkelerden uzaklaşmaya başladıktan sonra gerçekleşmiştir.

Eğer “ekmek elden su gölden yaşamak” bir ülkenin iflasına sebep oluyorsa, bu iflasa yol açan müsrifliğin sebebi, bu ülkede çalışan sınıfların yarattığı değerlere el koyarak gerçekten “ekmek elden su gölden” yaşayan bir zümrenin varlığıdır. Tayyip Erdoğan gibileri, bu zümrenin sözcüsüdür, hatta mümtaz bir temsilcisidir. ABD’de bir takım elbisenin 25-50 bin dolar,bir ayakkabının 8-12 bin dolar, gömleğin 3-5 bin dolar,montun 15-25 bin dolar arasında fiyatla satıldığı lüks giyim mağazası Bijan butiklerinden giyinen kendisi ve ailesi değil midir? Yoksulların önüne çıktığında “zincire vurulmuş siyah köle Kunta Kinte olduğu” edebiyatı yapan başbakanın adı, bu mağazanın vitrin camlarında alışveriş edenlerin arasında, içlerinde krallar, kraliçeler, şeyhler, büyük işadamları, dünyanın sayılı zenginleri arasında geçmiyor mu?

Tekel işçilerinin çalışma hakkını gasbeden politikaların sözcülerinin, halk çocuklarının ucuz ulaşım hakkını talep etmelerini aşağılamaya kalkan servet ve güç sahiplerinin, çalışan sınıfların sırtından “ekmek elden su gölden yaşayanların” işbaşından uzaklaştırıldığı günler geldiğinde, ulaşım-sağlık-eğitim gibi toplumsal hizmetlerin halka bedelsiz ve eşit olarak nasıl garanti edileceğini göstermek, bu gibilerin kanını donduran “komünist düşünce ve mantık sahiplerinin” boynunun borcu olacaktır. “Bizdeki komünistler” bu gibi asalaklardan kurtulunca, bu taleplerimizi hayata geçirmek, hakça üretmenin ve paylaşmanın doğal ve kendiliğinden sonucu olacaktır.