29 Ekim 2011 Cumartesi

DÜNYA DEVRİMCİ SÜRECİNDEN

PARTİSİZ İSYANCILIK VE KOMÜNİST SOL:
YUNANİSTAN ÖRNEĞİ

Yunanistan’da yürütülen kitle mücadelelerinin Mücadeleci İşçiler Cephesi (PAME) tarafından savunulması sayesinde, devlet mahfillerinde örgütlenmiş bir provokasyon planı engellendi. Halkın mücadelesinin devlet tarafından denetim altına alınmasını öngören provokasyon planı Yunanistan Komünist Partisi (KKE) tarafından teşhir edildi.

KKE Merkez Komitesi organı günlük “Rizospastis” gazetesinde açıklanan plana göre “Hükümet, Syntagma meydanında sıradan yurttaşların katıldığı bir hareketi, bu amaçla kullanmaya yeltendi”. ‘Partisiz İsyankar Yurttaşlar’ olarak anılan bu hareket, Yunan işçilerinin grev ve gösterilerini şiddet yanlısı olarak suçluyor ve kendi hareketlerini barışçıl bir mücadele biçimi olarak ayırt ediyordu. Öngörülen senaryoya göre maskeli bireylerden, futbol taraftar gruplarından, gece kulüplerinden kiralanmış serserilerden ve benzer lumpen mekanizmlardan devşirilmiş toplulukların sözümona ideolojik nedenlerle PAME ile çatışması tasarlanıyordu. 48 saatlik genel grev öncesi haber alınan bu plan uyarınca polis zor kullanmaya mecbur bırakılmış izlenimi yaratılarak grevcilere ve göstericilere karşı şiddete başvurma fırsatını kullanacaktı. Polisin amacı PAME örgütünü şiddetle özdeşleştirmek, böylelikle sıradan örgütsüz isyancı hareketin sınıf hareketinden ve siyasal partilerden özellikle de KKE muhalefetinden uzak durmak istediklerini göstermekti. “Rizospastis” gazetesinde yayınlanan bir yazıya göre Europol (Avrupa polisi) muhbirlere yaklaşımı ele aldığı 2002 tarihli bir belgede, provokatif muhalif gösterilerin örgütlenmesini ve gösterilere polis tarafından sızmayı öngörüyordu. Bu plan Yunan polisi için de geçerliydi.

KKE parlamento grubu hükümete verdiği bir soru önergesinde, medya tarafından kullanılan bir video bandının görüntüleri üzerinde durdu: Görüntülerde, ellerinde demir çubuklar bulunan bazı bireylerin ayaklanma bastırmayla görevli polis birlikleriyle müzakereler yürüttüğü, daha sonra aynı kişilerin ellerinde demir çubuklarla polis eşliğinde parlamento bahçesine girdikleri görülüyordu. Video görüntüleri, güvenlik örgütlerinde işleyen bazı mekanizmalarla belirtilen olaylarda yer alan bazı unsurların arasındaki ilişkilerin kanıtıydı. KKE milletvekilleri, soru önergelerinde hükümet üyelerinin anılan olaylar ve kişiler hakkında bildiklerini sorgulayarak, örgütlü halk hareketine karşı polisin baskı kurmasına yönelik mekanizmaları açıklamasını ve parlamentoya bu konularda bilgi vermesini talep etti.

30 Haziran 2011’de KKE Merkez Komitesi Genel Sekreteri Aleka Papariga bu konuda bir basın toplantısı düzenleyerek, anılan provokasyon planları konusunda hükümeti suçladı.

Papariga’ya göre planın politik hedefi, beşinci kol faaliyetleriyle bir yandan halkı korkutarak taleplerinden vazgeçirmek, direnmekten alıkoydurmak, öte yandan işçi-halk hareketini ezmek için gerekli koşulları yaratarak özellikle mücadele biçimi olarak grevlere saldırmaktı. Bu planın belgesel kanıtlarının ve video görüntülerinin altını çizen KKE Genel Sekreteri, polis tarafından örgütlenmiş görünen ve polis mekanizmalarına dahil olduğu anlaşılan maskeli bireylere, lumpen unsurlara, serserilere, aşırı sağcı sendikacılara işaret ediyordu. Papariga’ya göre, burjuva devleti elbette bu tür unsurları içerir ve benzer başka özel mekanizmalara ve servislere de dayanır, devletin ve devlete paralel mekanizmaların varolduğu komünistler tarafından iyi biliniyor; devletin resmi organları bu mekanizmaların işlerine yaradığını düşünüyor ve gizli tutmayı tercih ediyor.
 
Hükümet Syntagma meydanındaki çok sesli ama politik hedefleri belirsiz hareketi kendi amaçları için kullanmayı uygun buluyordu. Bu hareketin çok sayıda sıradan, partisiz ve gerçekten mevcut kriz koşullarına tahammülü tükenmiş isyankar eğilimleri olan yurttaşları kendine çektiği kabul edilmelidir. Hükümet Syntagma meydanındaki bu zeminin barışçıl bir mücadele biçimini temsil ettiğini ve grevlerle birleşen devrimci gösterilerin “şiddet eğilimine” karşı bir seçenek olduğu görüşünü alttan alta yaymaya çalışıyordu.

Provokasyon planından 48 saatlik genel grev öncesi haberdar olduklarını açıklayan KKE Genel Sekreteri, Genel Grev sırasında yürüyüş kollarının Syntagma meydanında buluşmasının amaçlandığını, bu buluşma sırasında PAME üyeleriyle “İsyankar Yurttaşlar” arasında bir çatışma senaryosunun konuşulduğunu, maskeli unsurların, serserilerin PAME üyeleriyle karşı karşıya getirilmesi yoluyla bir çatışma çıkarılacağını, böylece polisin çatışan grupların arasına girme bahanesiyle Syntagma meydanına müdahale etme fırsatını bulacağını, bu sayede meydanda buluşan emekçi kitleleri kırıma uğratacağını öğrendiklerini açıkladı. Planlanan provokasyon, PAME örgütünü şiddetle özdeşleştirmeyi, “partisiz isyankar yurttaşların” işçi sınıfı hareketinden özellikle de KKE gibi partilerden uzak durmayı istediğini kanıtlamak amacını gözetiyordu. PAME eğer provokasyon yoluyla kan dökülmesinden uzak durmayı seçerse, bu defa da salon entelektüeli bazı sol-kanat aydınlar tarafından “düzenle bütünleştiği” suçlamasına hedef olacaktı. Plandan haberdar olan KKE, PAME içindeki taraftarlarını durumdan haberdar etti. Hep beraber Syntagma alanında olma hakkının savunulması veya hükümetin provokasyon planına boyun eğilmesi arasında seçim yapılması gerekiyordu.

Genel grev hareketlerinde başarının greve başlama saatlerinde değil, bir gece önce işyerleri ve limanlarda gerçekleşen eylemlerde garantilendiği biliniyordu. PAME eylemlerinde kitlesel katılımın, gösterici kitlenin büyüklüğünün, işçi sınıfının geleneksel mücadele taktiği olduğunu bilerek davrandı. Düzenle mücadele eden işçi sınıfının gücü ve silahları, kitleselliğinde yatar. İşçi sınıfı, düşman için elverişli silah ve yollara başvurma tuzağına düşmekten uzak durmayı daima tercih eder, grev, örgütlü eylem ve politik hedefleri gözetme araçlarına yaslanarak kitlesel mücadeleyi öne çıkarır. PAME bunu yaptı.
 
Papariga provokasyonlara karşı kitle hareketini savunduğu konuşmasında şu görüşleri savundu:

"KKE provokatörlerle ve polis mekanizmalarıyla nasıl mücadele edileceğini iyi bilmektedir. Polisten ve provokatörlerden korkmuyoruz. Bizi ilgilendiren, polisin planlarına alet olmamaktır. En önemlisi, provokasyon planlarının teşhir edilmesidir. Bundan böyle, gösterilerin kimlerle ve nasıl yürütüleceğine karar verecek olan halkın kendisidir. Provokasyon belgelerini burada açıklıyoruz. Her yerde provokasyon gördüğümüzü ve halkın girişkenliğini görmezden geldiğimizi iddia edenleri bu belgelerle yanıtlıyoruz. Provokatörler için elkitabı yayınlayan Europol (Avupa Polisi) belgelerine dikkat çekiyoruz. Bu belgeler, muhbirliği ve provokatörlüğü meşrulaştırmaktadır, maskeli polis görevlilerinin devrimci eylem ve gösterilere kışkırtıcı ajan olarak sızmasından sözetmektedir. Provokatör ajanların rolü, deneyimsiz ve iyi niyetli gençlerin kışkırtıcı ve politik hedefleri bakımından zararlı eylemlere çekilmesidir. Emekçi halk, “ya terörizm ya pasifizm” dayatmasına boyun eğmeyecektir. İşçi sınııfına, bütün mücadele biçimlerine başvurarak sınıf hareketini geliştirmeye devam etmeleri çağrısını yapıyoruz. Sermayenin saldırısını kitlesel işçi sınıfı mücadelesini büyüterek göğüslemeyi başaramazsak, mücadele düzeyimiz geriye düşecek ve bu gerileme yıllar boyu devam edecektir.”