19 Eylül 2009 Cumartesi

SORUNLARA YAKLAŞIM ANAHTARI

DOĞRU SORULARI SORMANIN ÖNEMİ

Bir sorunun nasıl ve kimin için hangi kapsamı tarif eder biçimde ele alındığı, ancak doğru soruları sorarak anlaşılabilir.

İki örnek: Kürt Sorunu ve Kıdem Tazminatı Sorunu

Doğru sorular: Kürt Sorunu ve Kıdem Tazminatı Sorunu, kimin sorunudur? İlki Kürtlerin değil, ikincisi işçi sınıfının değil. Şu halde bu iki konuyu kimin sorunu olduğu açısından ele alırsak, doğru kavrayabiliriz. Bu iki sorun, yerleşik düzenin, egemen türk burjuvazisinin sorunudur. İlkinde kapsam Kürt halkının Türk egemenliği altında artık yönetilememesi, asimile edilememesi, ulusal baskının ve askeri-polisiye terör politikasının yetersiz kalmasıdır. İkincisinde kapsam, kıdem tazminatı hakkının sermayedar sınıfın işçileri kolayca işten atabilme “özgürlüğünü” kısıtlamasıdır.

Her iki sorun da burjuvazinin sorunudur. İlki Kürt halkı için, ikincisi işçi sınıfı için sorun değildir.

Kürt halkının kendi geleceğini özgürce belirleme hakkı ve isteği, ulusal baskı ve asimilasyondan kurtulmuş özgür bir yaşam sürme hakkı ve isteği, elbette Kürt halkı için sorun değildir.

Kıdem tazminatı hakkı, işçi sınıfı için sorun değildir. İşten çıkarılmanın ve işsizliğin belirli toplumsal yasal kurallarla kısıtlanması ve işçilerin işsizliğe karşı sermayedar sınıfın keyfi tasarruf ve yaptırımlarına karşı korunma hakkı ve isteği, elbette işçi sınıfı için sorun değildir.

Şu halde, bu iki sorunu tanımlarken ve kapsamını analiz ederken, sorunun kim için neden sorun olduğunu sormakla işe başlamalıyız. Soruna yanıt ve çözüm önerilerinin tartışılması ondan sonra anlam kazanır. Doğru soruyu sormakla işe başlarsak, Kürt Sorununda MHP’nin “tanıma ilişkin itirazı”, veya başka milliyetçi mihrakların kürt halkının geleceğini belirleme hak ve isteği dışında binbir başka meseleyle (kalkınma, yoksulluk, kültürel gerilik, cehalet, su, petrol, PKK, emperyalist politika ve planlar vs.) girift biçimde sorunu karıştırarak bulandırma girişimleri anlaşılabilir. Doğru soruyu sormakla işe başlarsak, kıdem tazminatı hakkının neden burjuva özneler ve sarı sendikacılar tarafından bütçe ve sosyal güvenlik yasalarında değişiklik gündemleri içinde gargaraya getirilerek tartışılıp gasbedilmesi yolunun açılması istendiği anlaşılabilir.

Kürt sorununda MHP’nin “dağa çıkarız” tehdidi ve sorunu inkar ve reddetme ısrarı, bütün burjuva politik aktörlerin ve emperyalizmin olası bir iç savaş ve katliam tehdidini eksik bırakmayan ve kürt halkına kendi geleceğini belirleme hakkını tanımayı reddeden politikalar konusunda oybirliği ve mutabakat halinde olmaları dikkat çekicidir.

Kıdem tazminatı sorununu dile getirerek bu hakkı gasbetmek isteyen burjuvazinin bir genel grevle göğüslenmesi için hazırlanmayan sendikalar, sendikacılar, burjuva politikacıları ve büyük sermaye medyasındaki satılmış kalemler, konuyu es geçen veya lafla geçiştiren herkes, olacaklardan sorumludur.

Kürt halkı açısından nasıl Kürt olmak sorun değil hak ise, halk olarak ulusal kimliğinin ve geleceğini belirleme özgürlüğünün tanınmasından vazgeçilemezse, Kıdem Tazminatı da işçi sınıfı açısından sorun değildir, kazanılmış bir toplumsal haktır, işsizliğe karşı toplumsal korunma sağlayan bütün haklar gibi meşrudur, korunmalı ve genişletilmelidir.

Politik sorunlar konusunda doğru tutum belirlemenin ön koşulu, doğru soruları sormaktır.