CUMHURİYETİN BAŞKANI OLABİLİR Mİ?
Cumhurbaşkanı seçiminin halkoyu ile yapılması, demokratik bir
gelişmenin kanıtı olarak savunuluyor. TBMM içinde en az 20 vekil tarafından
önerilecek adayları belirlemek ve seçtirmek için burjuva partileri arasında
heyecanlı bir yarış sürüyor ve adaylar
üzerine tartışmalar devam ediyor. Devam
eden tartışmaların cumhuriyet denilen siyasal rejimin temel niteliklerine
aykırılığı üzerinde duran ise yok.
Cumhuriyet rejimleri, kapitalizmin şafağında,
halk güçlerinin feodal aristokrasinin yönetimine karşı başkaldırısıyla, devrimci
ayaklanmalar sonucunda kuruldu. Bu ayaklanmalar sonucunda feodal saltanat rejimleri
kısmen veya tamamen yıkıldı. Burjuva devrimlerinin siyasal programı, yönetimin
halkın seçtiği meclislere devredilmesini öngördü. Kralların kelleri uçuruldu,
padişahlar sürgüne gönderildi. İktidar
sahibi olarak kralların yetkileri ilga edildi veya sınırlandı. Devletin başı
olarak kralların, padişahların, halifelerin yetkilerinin tümden kaldırılması
sonrasında, iktidarı devralan meclis
yönetimleri cumhuriyet rejimlerinin ideal siyasal biçimi oldu. Saltanat rejiminin
tarihsel bir kalıntısı olarak cumhurbaşkanlığı kurumu, meclis içinden seçilen,
gerçek iktidar olmaktan çok devletin birliğini temsil eden bir protokol kurumuna
dönüştürüldü. Bazı ülkelerde tarihsel geleneklere ve toplumsal güçler dengesine
bağlı olarak meşruti monarşik düzenin yerleştiği örneklerde bile varlığı devam
eden krallık kurumu tıpkı cumhurbaşkanlığı gibi temsili bir nitelikten ibaret
kaldı.
Özetle, ister cumhurbaşkanlığı biçiminde olsun, isterse meşruti krallık
biçiminde olsun, devlet başkanlığı makamı simgeseldir, cumhuriyet rejiminin
temel niteliklerinden biri değildir, saltanat rejiminin tarihsel bir
kalıntısıdır, atrofiye uğramış
(işlevsizleşmiş, büzülmüş, içe kapanmış, yetkisizleşmiş) bir devlet
organıdır.
Değişme , kapitalizmin gericilik çağında
başladı. Burjuvazinin egemenliği giderek daha gerici ve baskıcı siyasal
egemenlik biçimlerine ihtiyaç duymaya, imparatorlara, diktatörlere, başkanlık
rejimlerine dayanmaya yöneldi. İktidar yetkileri önemsizleşmiş ve temsili
niteliğe dönüşmüş eski saltanat biçimleri tarihin küflü çekmecelerinden
çıkarılmaya, “modern krallar” ve “güçlü başkanlar” üretilmeye başlandı.
Plebisit veya halkoyu gibi maskaralıklarla “yeni krallara” (başkanlara) güç
nakledilmesine, meclislerin iktidar yetkileri ise tırpanlanmaya gidildi. Bu gerici siyasal sürecin burjuva
devrimlerinin tarihsel mirasıyla, cumhuriyet rejmiyle ilgisi yoktur. Cumhuriyetin
başkanı olmaz. Cumhurbaşkanının halkoyuyla seçilmesi tarihsel olarak
çağdışıdır!
SORUN
ADAYLARIN
NİTELİĞİNDEN
VE SEÇİMİN BİÇİMİNDEN
İBARET Mİ?
Cumhurbaşkanlığı seçiminde birbirine benzer
gerici adayların öne çıkması, cumhurbaşkanlarının yetkilerinin ve halkoyuyla
seçiminin yarattığı iktidar gücünün meclis karşısında güçleniyor olması,
adayların meclis içinde oluşmuş anti-demokratik sözde çoğunluk içinden
belirlenen bir siyasi oligarşi tarafından saptanması, bu seçimi demokratik bir
uygulama olmaktan çıkarıyor, cumhuriyet rejiminin temel niteliklerine ters
düşen bir padişah seçimine indirgiyor.
Şirketlerde yönetim kurulu başkanı seçimine veya saltanat rejimlerinde kral tayinine benzer bir süreçle yüzyüzeyiz. Buna karşı ne yapılabilir?
Cumhuriyetçi cephenin burjuva– küçük burjuva
kanadında düşünüldüğü gibi “daha cumhuriyetçi” bir aday seçimi, seçenek
olabilir mi?
Böylesine gerici ve çağdışı bir sürecin
meşruiyetini kabullenmek ve böylesine anlamsız bir seçime katılıp gericiliği
meşrulaştırmak kabul edilebilir mi?
Anlaşılıyor ki cumhuriyetçi cephenin muhalif
kanadı da cumhuriyet rejiminin tarihsel niteliklerine aykırı bir çizgiyi
izliyor.
Cumhurbaşkanlığı kurumunun tarihsel olarak
tasfiyesini ve sosyalist bir halk cumhuriyetinin kurulmasını öngörmeyen bir cumhuriyetçilik
bugün artık tarihsel olarak kadük bir siyasal anlayışın ifadesidir.
Cumhuriyet ancak sokağa çıkan ve başkaldıran
halkın eliyle kurulabilir. Cumhuriyet, bir başkana ihtiyaç duymayan rejimin
adıdır.
YAYIN KURULU