27 Ekim 2012 Cumartesi

SABRİ ÜLKER’İN ARDINDAN:

BADEM GÖZLÜ
BİR KÖRÜN ÖYKÜSÜ
 
TÜSİAD’ın kurucu üyelerinden Sabri Ülker’in ölümünün ardından, gerici basının yazıcı tayfası şark usulü abartılı ağıtlar yaktı.  Yazılarıyla kendini yerden yere atanlar, dizlerini dövenler, baygınlık geçirenler zihnimizin unutkanlığına oynuyor, bilincimizi kirletmek için çabalıyor.

“Büyük işler yaptı” deniyor, “muhteşem sosyal sorumluluklarının pek görünür olmasını istememiş”, “hayatının merkezine parayı değil, başı okşanmadık sahipsiz bir yetimin kalmaması prensibini koymuş”.

“Mümin duruşu, para ve pulun getirmesi muhtemel tahribatı engellemiş”.

“Müslüman bir işadamının nasıl olması gerektiğini ders kitaplarına girecek türden göstermiş”. 

Aksini düşünmeye meyledecek olanlara ise hemen “Allah”ın ağzından yanıt yetiştiriliyor: “Allah mülkünü dilediğine dilediğince verir”.

Kırım’dan Ekim Devrimi’nden kaçan bir ailenin evladı… Yaşadığı ülkesinde açlık ve sefaletle savaşan halkına ihanet eden , sahip olduğu toprakları değilse bile servetinden kaçırabildiklerini İstanbul’a taşıyan bir babanın çocuğu… Köklerini çok kolay terk eden bir babaya yakışıyor. Soyadı Berksan (İbrani kökenine atfen Bergson’a yakıştırılmış bu soyismi almış olduğu tahmin edilebilir), ama 20 yıl sonra bisküvi markası olarak meşhur edeceği Ülker soyismi uğruna soyismini de gömlek gibi çıkarıp terk ediyor. Günümüzün milli şefinin hamisi “Ülker” de İbrani köklerine çok yabancı değil, Ülker takımyıldızının Yahudi mitolojisinde kutsal kabul edildiği biliniyor.

Dindar ve muhafazakar olarak meşhur, kendisine servet kazandıran markaları kadar dindar ve muhafazakar kimliğinin de bir marka değeri olduğu anlaşılıyor.  Ancak bu yoksulların dindarlığına benzemiyor, küçük hesaba, “kuruşa değer vermeye” dayanan  pek Yahudice bir hesap kitap işi dindarlık onunkisi… Marx’ın atıf yaptığı “Yahudi sorununun” üzerinde kitap yazılacak bir örneği…

Ülker’in başka vasıfları da meşhur: Babadan devralınmış komünizm düşmanlığı, 1960’larda Komünizmle Mücadele Dernekleri’nde komando yetiştirme faaliyetlerinde finansör olarak rol almasıyla devam ediyor. İlk ülkücü reisleri besleyenlerden, ilk faşist tedhişçileri yetiştirenlerden biri… Markalarından biri de “Besler”, "faşist çeteleri besler" olarak okunması gerekiyor… Karşılıksız da değil yaptıkları, 1970’lerde, işçi hareketinde yükselmenin yaşandığı dönemde, Topkapı’daki fabrikasında DİSK’e geçmek için örgütlenen kendi işçilerinin üzerine ülkücü komandoları saldırtıyor. 1960’larda ülkücü komandoları besleme faaliyetlerinin “uzak görüşlü bir yatırım” olduğu anlaşılıyor.

1970’lerde terör eylemlerinde kullanılıp 1980’lerde cunta tarafından terk edilen sokak faşistlerine sahip çıkacak ve onları parayla beslemeyi sürdürecek kadar sadakatli ve kendine güvenli bir sermayedar olarak, faşizmin o zaman perde arkasında mevzilenmiş Fetullah Gülen, Galip Erdem, Erol Kılınç gibi elebaşlarını da himaye etmiş olması manidar…

Sabri Ülker’in sendika düşmanlığı 2000’lerde de devam ediyor: Şok marketlerini satın aldığında da işçileri Tez-Koop İş sendikasından istifa ettirmek için gangster patronluğun bütün yöntemlerine başvuruyor.

Bir eli AKP milli şefinde, öbür eli ASAM şefi Ümit Özdağ’ı finanse ederek MHP’de, Fethullah Gülen hareketiyle de her zaman içli dışlı… Örnek bir TÜSİAD patronu olarak eski MHP’li Taha Akyol tarafından “rol modeli” olarak parlatılıyor.

Ülker takımyıldızı içinde yer alanlardan bir yıldız, Merope, mitolojiye göre tanrılara eş olmayı reddedip Sisyphus ile evleniyor, faniler arasına katılıyor. Sisyphus efsanesi, bu TÜSİAD sermayedarının kutsal markasının karşıtını oluşturuyor. Karşıtı, Ülker işçilerinin 35 yıllık öyküsünde bulunabilir.