16 Şubat 2010 Salı

Açlık grevindeki TEKEL işçilerinin kaleme aldığı mektup

"Bize umutsuzluk yakışmaz... Biz umudun adı olduk burada!"

Merhaba sevgili işçi kardeşim

İki adım ötenden sesleniyorum sana. Yanı başındayım hemencecik. Evet, kalın kalın duvarlar var aramızda. Ama inan yüreğim seninle çarpmakta, 'çıt' çıkarsan duyuyorum, söylediğin türkülere, haykırdığın sloganlara eşlik ediyorum buradan. Sen bir kibrit çakıp sobanı tutuşturuyorsun benim içimi sıcaklık kaplıyor burada. Sen her dakika umudu, inancı yeniden yeşertiyorsun; benim gövdeme su yürüyor ağaç misali çiçeklere duruyorum burada.

Nasıl da öğrendik değil mi 61 günde 'biz' olmayı? Acıyı bal eylemeyi, umudu, öfkeyi, coşkuyu, inancı, kardeşliği, mücadeleyi... İlk kez Ankara sokaklarında fısıldadılar kulağımıza “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!” diye. Bunu duymakla değişti birçoğumuzun dünyası. İlk değildik oysa. İlk kez açlığa dayatılmıyordu işçiler, emekçiler. Esenyurt işçileri, Desa, SEKA, itfaiye işçileri, Kent AŞ işçileri... Aynı bizler gibi örmüşler ilmek ilmek direnişlerini. Haberimiz bile olmadı değil mi birçoğumuzun onlardan? Ne zaman gelip dayandıysa zulüm bizim kapımıza o zaman farkına vardık bizler de. Sömürünün, açlığın, sefaletin ortak olduğunu; kurtuluşun da omuz omuza direnerek sağlanacağını öğrendik burada. Şu kısacık zamanda neler yaşadık hatırlasana. Gazıyla, copuyla, kelepçesiyle, soğuğuyla karşıladı bu şehir bizi. Ama gözlerimizden umut hiç eksilmedi. Her defasında yeniden sarıldık birbirimize. Yumruklarımızı birlikte kaldırdık gökyüzüne. Seslerimiz tek oldu, havada uçuştu, her defasında zalimlerin yüzüne tokat gibi çarptı durdu.

Yarım ekmeği paylaşmak derler ya, işte o hesap bizimki. Biz her şeyimizi paylaştık burada. Bu zulüm bize birbirimize kenetlenmeyi öğretti. En çok da bundan korkuyorlar biliyor musun? Bir türlü dizginleyemediler ya bizi ondan esip gürlüyorlar böyle. “2 gün sonra giderler, dayanamazlar” diyorlardı. Her geçen gün çıkmazlara girdiler. Biz hanemize 'direnişi' yazdıkça; onların korkuları daha da büyüdü. Korkuları büyüdükçe daha da pervasızlaştılar. Atmadıkları iftira, denemedikleri oyun kalmadı. Ne yan gelip yatmamız kaldı, ne yetim hakkı yememiz.

Bunca korkunun arkasında hepimizin payı var bilesiniz. Biz dişimizle tırnağımızla ördük bu koca duvarı. Her gelen bir tuğla ekledi. Küçücük çocuklar, gençler, kadınlar... Yüreği güzel günlere inançla çarpan herkes harcımızı bizimle kardı, su taşıdı direniş duvarına. Birlik olmanın, zafere inanmanın, mücadeleye sarılmanın mayasıyla kardık harcımızı hep birlikte. Her gelen bir imza attı duvarımıza. Böyle böyle sağlamlaştı, yıkılmaz oldu.

Görmezden gelmek istiyorlar Ankara'nın göbeğinde kurduğumuz bu görkemi. Çünkü korkuyorlar. Dilleri varmıyor anlatmaya. Yürekleri yetmiyor at gözlüklerini çıkarıp da manzaraya bakmaya. Fermanları yayınladılar. İlla ki kölelik diyorlar. Bizim için o mesele kapanmıştır diyorlar. Aymazca tehditler savuruyorlar. Gün biçiyorlar. İnsanlığınızı, onurunuzu, inancınızı bırakın burada; yoksulluğa sefalete açlığa mahkum olmak için geldiğiniz yerlere gidin diyorlar. Biz gider gitmez bir temiz silip süpürecekler bu meydanı. Sanacaklar ki temizlendi. Ama hesaplayamadıkları bir şey var. Direnişin kokusu sindi her yere. Ve koku bakidir. Çıkmaz, gitmez; ne kadar silsen de, süpürsen de.

Sevindirmeyelim onları. Her yan umutla, dirençle dolmuşken böyle düşmesin yüzleriniz. Yılgınlığa gelmeyin. Biz burada fotoğraflarınıza bakıyoruz sizin. Her yana astık onları. Çocuklarımızın fotoğraflarının yanına çizdiğiniz resimleri, yazdığınız öfke dolu sözleri astık. Ve hala direniş kokusu burnumuzda. Biz umutsuzluğa kapılmıyoruz hiç. Sizler de kapılmayın. İlk günki gibi sarılın kavgaya, 'ölmek var dönmek yok' dememiş miydik? 'zafer direnen emekçinin olacak' dememiş miydik?' kavgamız bitmedi arkadaşlar ve her geçen gün yeniden başlıyor bizler için. Kararımız kesindir. Bunca yol almışken, bunca çileye katlanmışken ve en önemlisi zafere bu kadar yanaşmışken şimdi seslerimizi daha güçlü çıkarmanın zamanı. Bize umutsuzluk yakışmaz. Biz umudun adı olduk burada.

Seslerinizi duydukça daha güçlü hissediyoruz kendimizi, sesiniz kesilmesin bunun için. Sloganları daha güçlü haykırın; türkülerimizi daha heybetli söyleyin, halaya horona daha bir inançla durun. Çemberlerde kalmasın öfkemiz, dört yana duyurun sesimizi. Her yanı sarsın direnişimizin ateşi. Ayaklarımızın değmediği yol kalmasın. Çaresizliğe kapılıp suskun durmayın. Güçlü olun. 'biz haklıyız, biz kazanacağız' kardeşler. Başka yolu yok. Bir fırtına kopacak ve biz zafer naralarıyla döneceğiz evlerimize. Fırtınaya sebep yağmur lazım. Rüzgar olalım, eselim ki yağmur yağsın.

Umutla, inançla, sevgiyle...

Açlık grevindeki kardeşleriniz