Yitirdiklerimizin ardından veda yazıları yazmak güç
iştir. Bunun bir çok nedenleri var. Gidenleri tanıyan ve vedalaşmayı kağıda
döken bir sonraki kuşak, “devraldığı sorumluluğu ve mirası ne kadar kavrıyor
sorusu” bu nedenlerden birisidir. “Kuşaklararası süreklilik ne kadar
yaşatılabiliyor sorusu” bir başkasıdır. “Gidenlerin ve kalanların tarihsel
pratiği bu vedalaşmaları ne kadar haklı kılıyor sorusu” ve başka sorular
bunlara eklenebilir. Yine de vedalaşmaları ihmal etmemek gerekiyor. Geleceğe
nelerin devredildiği, hangi değerlerin korunduğu ve taşındığı, bu gerekliliğin
tarihsel anlamına işaret ediyor.
Tektaş Ağaoğlu’nun ardından yazanlar, onu bir
biçimde tanıyanlar, onun tarihsel serüveninin seyrine “değmiş olanlar”,
bulundukları yerden hareketle değerlendirmelerini, tanıklıklarını, yargılarını,
anılarını paylaşacaklardır. Bu paylaşım havuzuna biz de kendi katkımızı yapmayı
deneyelim ve tarihe kaydımızı düşelim.
Tektaş Ağaoğlu işçi sınıfı sosyalizminin örgütlü
bir siyasal hareket biçimindeki çıkışının öncüsü aydınlardan biriydi. Döneminin
komünist aydın profilinin müstesna bir temsilcisiydi. Hem bilimsel sosyalizmin
bayrağını 1970’lerin başında sahiplenmiş, hem sonraki kuşakların yetişmesinde
rol üstlenmiş, hem aydın kimliğini örgütlü siyasal hareket içinde var etmiş,
hem de aydın niteliğini çok yönlü duruşuyla (siyasal pratiğin içinde taraf
olmasıyla, kültür ve sanat insanı özellikleriyle, yani gazeteciliğiyle,
yazarlığıyla, çevirmenliğiyle, ressamlığıyla, heykeltıraşlığıyla) göstermişti.
Onun bilgi ve deneyiminden “el almış” sonraki
kuşaktan birisi olarak bazı anılarımızı paylaşmak ve bazı değerlendirmelerimizi
dile getirmek yararlı olacaktır.
Gerçek gazetesinin 1970’lerde o günün çok kısıtlı
olanaklarıyla ve çok kısa bir süre için de olsa, günlük gazete olarak
yayınlanması deneyiminde beraber çalışmak, o dönemin en değerli anılarından
biridir bizim için. Sosyalist hareketin sahici ve somut çabalarından biriydi
günlük Gerçek yayını… Siyasal gericiliğin yoğunlaştığı, faşizmin aşağıdan
silahlı terör hareketi olarak tırmandığı, yaklaşan faşist askeri darbenin
koşullarını kan dökerek hazırladığı koşullarda, Gerçek gazetesinin günlük
yayınlanması cüretkar ve somut bir siyasal faaliyet örneğiydi. Gazete
mutfağında bir iki ay paylaştığımız mesaide ondan komünist gazeteciliğin
alfabesini öğrendik: Gerçeğe militanca bağlılık, titiz ve doğrucu bir yazma ve
haberleştirme pratiği, gazetenin mutfağına gelen haberler konusunda komünist
uyanıklık ve dikkat, dili doğru kullanmada rehberliği biz o zamanın genç
sosyalistleri için yoldaşça bir öğretmenliği temsil ediyordu.
1990’larda hareketimizin bazı yol ayrımlarına
rağmen, ÖDP’deki ayrışma sürecinde yine yan yana gelebildik. ÖDP’deki sosyalist
birikimin heder olmaması ve işçi sınıfı sosyalizminin Türkiye’de tarihsel
geleneğinin toparlanabilmesi için bir odak oluşturma çabamızda bizlere destek
oldu, omuz verdi. Kızılcık dergisini yayına başlatma, politik çizgisini ve
kimliğini inşa etme çabamızda, yanı başımızda durdu. ÖDP sonrasında sosyalist
hareketin izlemesi gereken yol konusunda bir süre beraber devam ettik.
Sonrasında biz örgütlü siyasal hareketin o zamanki ana doğrultusunu temsil
ettiğini düşündüğümüz pratiğine katılmayı seçtik ama onunla beraber kalan
arkadaşlarıyla Tektaş Ağaoğlu Kızılcık dergisini nitelikli bir sosyalist
siyasal kültür dergisi kimliğiyle devam ettirdi, pratik politik eylemden biraz
uzak ama saygın bir marksist dergi olarak bu yayını sürdürdü.
10 Ocak 2018 sonrasında artık önümüzde Tektaş
Ağaoğlu’nun omuz başımızda olmadığı bir yol uzanıyor. Ondan geriye, bizim
kuşağımıza, eylemde titizlik, sahici ve somut sosyalist pratiğe gösterilecek
ilgi, çok yönlü ve aydın bir işçi kuşağı yetiştirme çabası, sosyalist düşünce
ile işçi hareketini aynı nehir yatağında birleştirme zorunluluğuna yönelme,
sosyalist aydının örgütlü olması gereğine bağlılık ve siyasal taraf olmayı
seçmesi yatıyor. Bundan sonrası bizim ve bizden sonra gelecek olanların
sorumluluğu olacaktır.