26 Eylül 2011 Pazartesi

MEVSİMLİK TARIM İŞÇİLERİNİN DÜNYASI VE KÜRT SORUNU




Her yaz olduğu gibi bu yaz da hasad mevsiminde, vasıfsız, ucuz ve kitlesel işgücüne ihtiyaç duyan Türk kapitalizmi, tarlalara ve bahçelere göç dalgasını davet etmiş bulunuyor. İşsiz ve yoksul binlerce Kürt köylüsü, çoluk çocuğuyla ve aileleriyle birlikte, göçebe çalışma kamplarına katılmak üzere, trenlerle, otobüslerle seyahat ediyor. Boğaz tokluğuna çalıştırılmak üzere gittikleri ve döndükleri bu yolculuklarında, her yıl onlarca işçinin ve çocuklarının hayvanlar gibi taşındıkları ve yol kazalarında canlarını kaybettikleri, güneşin alnında acımasız koşullarda çalıştırılarak insafsızca sömürüldükleri biliniyor. Türkiye tarımının hasad mevsimi, her yıl göçebe işçilerin alınteri ve canı pahasına tamamlanabiliyor.  Mevsimlik tarım işçileri, en ağır, en zor koşullarda aç kalmamak için ter döküyor.

Türkiye tarımında kapitalist sömürünün altında ezilen göçebe işçiler kitlesi, Kürt Sorununda devrimci seçeneğin esas toplumsal temelini oluşturuyor.

Göçebe mevsimlik işçilik, örgütlenme ve mücadele açısından zorluklar taşıyor. Zorlukların bir bölümü, göçebe işçiliğin mekan ve zaman olarak geçici niteliğinden kaynaklanıyor. Ülke çapında onbinlerce işçinin aileleriyle birlikte dahil olduğu hasad emeği, birleşik bir toplumsal süreç olmaktan ziyade parçalı, istikrarsız ve yarı-proleter bir nitelik taşıyor. Hasad çalışmalarının mevsimlik ve geçici niteliği, burjuva tarım tekellerini sınıfsal karşı kutup olarak tarım işçilerinin görüş alanından uzak tutuyor. Kapitalist tarım tekellerini bir sis kuşağı gibi sarıp sarmalayan binlerce küçük ve orta toprak sahibi, sınıfsal kutuplaşmanın maskelenmesine katkıda bulunuyor.

Mevsimlik tarım işçilerinin örgütlenmesinde ve mücadelesinde mevcut zorlukların bir diğer bölümü, işçilerin Kürt kökenli oluşuyla ilişkili bulunuyor. Etnik farklılıklar, mevsimlik tarım işçilerinin sınıfsal sömürüsünü örtüyor. Devlet yetkilileri düzeyinde “potansiyel terör suçlusu yatağı” olarak görülen Kürt tarım işçileri, toprak sahipleri düzeyinde ise şoven baskı ve ayrımcılığın muhatabı olarak algılanıyor. Kürt ulusal demokratik hareketi düzeyinde ise aynı tarım işçileri etnik ve aşiret ilişkileriyle kısıtlı olarak değerlendiriliyor, işçi sınıfının ülke düzeyinde yayılmış mücadelesinin ve dünya-tarihsel misyonunun bir parçası gibi ele alınmıyor.

İşçi sınıfı sosyalizmi, mevsimlik tarım işçilerinin maruz kaldığı acımasız çalışma koşullarına, yoğun ve katmerli sömürüye karşı mücadeleyi işte bu nesnel bağlamda örgütlemekle yükümlüdür. Bu mücadeleye yabancı duran, bu mücadele ile ilişkilenmeyen bir sosyalist hareket, Türkiye halklarının kurtuluşu için savaşma yeteneğinden yoksun kalır, ayağı ülke topraklarına basan bir partiye dönüşemez.

Mevsimlik tarım işçilerinin dünyasına dahil olmak ve mücadelesine önderlik etmek, çalışma koşullarının düzeltilmesi için çaba göstermekle, sosyal güvence hak ve taleplerini kazanmaya çalışmakla, ücretlerini artırmak ve garantilemek için seferber olmakla, mevsimlik hasad emeğinin düzenli, kadrolu, yerleşik bir çalışma tarzına dönüştürülmesini savunmakla başarılabilir. Sağlıklı barınma ve konut haklarının kazanılması, düzenli sağlık ve eğitim hizmetlerinin temin edilmesi, göçebe tarım işçilerinin tarım işletmelerinin yoğunlaştığı bölgelerde, devlet eliyle, ücret garantisi ve sosyal güvence temelinde kalıcı istihdamı ve iskanı ile mümkün olabilir.

Bütün bunları hedefleyen bir sendikal ve siyasal program, Kürt Sorunu’na yönelik bir müdahale aracını işçi sınıfı sosyalizmine kazandırır. Kürt illerindeki emekçi nüfus fazlasının Anadolu’nun Batı, Kuzey ve Güney bölgelerinde tarımsal işletmeler çevresindeki illere ve ilçelere planlı ve kalıcı olarak iskanı ve buralarda devlet güvencesinde istihdamı, işçi sınıfı sosyalizminin Kürt sorununa ilişkin siyasal ve toplumsal programının temel araçlarından biri olacaktır.